Yeni güne sıcak sabah güneşi ile uyanırken bir yandan da Dartanya ayaklarımı gıdıklıyordu. Telefonum çalar saati çalmadan her zaman ki gibi doğal uyarıcılar uyandırmıştı. Esneyerek, kendime gelmeye çalışıyordum, dün çok yorucu bir gündü. Etkisini boynumda ki ağrıdan hissedebiliyordum.
Boynumu hareket ettirirken sert acı saplandı. Ah diye ağzımdan çıkan inilti kedimin dikkatini çekmiş olacak ki bana doğru yöneldi. Dartanya'yı kucağıma alarak okşarken, bir taraftan telefonuma gelen maillere, mesajlara bakıyordum. Sosyal medyadan düğünlerini yapmamı isteyenler yazmıştı. Hepsine teker teker bakıp cevap veriyordum. Bu kadarına yetişmem zordu, artık Aynur cadısının da elini taşın altına koyması gerekliydi.
Mutfakta kendime filtre kahvemi yapıp, yavaşça yudumluyor iken Dartanya ile oynuyorduk. O kadar şekerdi onu sevmemek elde değildi, İstanbul'a ilk geldiğimde, yalnızlığımı gideren minik kahramandı şimdiyse tosuncuk olmuştu. Yanağımı yumuşacık tüylerine değdirip severek zaman akmış ve hazırlanmam için kısa zaman vardı.
Dartanya'yı yere bırakınca banyoya da aynada kendime bakarken zamanın ne kadar hızlı aktığını görebiliyordum. Üniversite yıllarımda her zaman plan yapardım gerçek aşkı bulacağımı ve onunla sonsuza kadar mutlu olabileceğimi, ne yazık ki her şey peri masalıydı. Gerçekler büyüdükçe yüzüme vurulmaya başladı, en acısı annemin, bizi başka adam için bırakıp gitmesiydi, bu olaydan sonra sadece küçük bir kız olarak ben ve babam vardı. Hayatımdan annemi silerken, bende oluşturduğu psikolojik etkiyle ilişkilerimde başarılı olamıyordum. Güven duygusu en başta sağlayamadığımdan yarım kalıyordu.
Babam şirketi yönetmemi istediği için ekonomi okumuştum, onun gönlünü kıramadım ki tek çocuğuydum. İstanbul'a gelmem ile hayatımın akış şekli değişti, sevdiğim bir işi yapıyor ve çok güzel dostlar edinmiştim. Hepsi birbirinden tatlı, minnoş arkadaşlarım devamlı bana birilerini ayarlamaya çalışıyor bende oluşan güvenememe hissinden dolayı istemiyordum.
Babamsa kendi şirketini, annemden sonra kuzenim Ömer'e bırakınca, İstanbul'a çok yakın sakin bir semtte kafa dinliyordu.Şirketi bana bırakmayı çok istiyordu ama benim istemediğimi bildiği için çok da ısrar etmedi. Ara da sırada yine şirkete uğrayıp işleri kontrol ederdi.
Vakit buldukça babamın yanına gidiyor, onu yanımda kalmaya zorluyordum ama İstanbul'un kalabalığını sevmediği için gelmiyordu. Aradan geçen zaman beni şaşırttı bu kadar olay ne ara yaşanmış ve bitmiş aradan koskocaman beş yıl akmıştı. Şimdi kendi ayakları üzerinde duran güçlü bir kadındım.
Derin nefes alarak yüzüme soğuk suyu çarpıp kendime gelebildim. Giyinme odasına girdiğimde, bugünüm çoğunluğu babamın yanında olacağım için rahat bir şeyler aramaya başladım, şifon kısa lila tonlarında ince askılı elbiseyi üzerime geçirip, ayna karşısında hafif makyaj yaparak uzun siyah saçlarımı açık bıraktım.
Dartanya bana bakıp bakıp dönüyordu, çok minnoştu. Kucağıma alıp okşadım. Gittiğimi anladığı için miyavlamaya başlıyordu ama bu sefer babama gideceğim için onuda yanıma aldım. Minik arabama bindiğim de yol da giderken telefonum çalıyordu, Banu aşk kuşu nasılsın günaydın oldu mu sana, '' Ya sorma Nil, gittiğimiz mekanda adam sevgilisini görünce beni bırakıp kaçtı, bu adamlar düzenbaz, o sinirle üstüne buzlu viskiyi boca ettim aptal manda kafalarla dolu etraf, zaten o da beni bulur .''
Gülmemek için kendimle savaş veriyordum'' Gizlemeye çalışmayın Nil hanım gülüyorsunuz, siz de birisine tutulup kalınca elimden çekeceğiniz var '' nereden çıkarıyorsun Banu ben Dartanya'ya gülüyordum, kuyruğunu kovalıyor. ''HA HA HA çok komik sen gül bakalım, sen neredesin ben ofise geldim'' Yoldayım on dakikaya orada olurum. En sevdiğim müzik çalıyordu, bende sesini açıp eşlik ediyor iken, ellerimle direksiyonda ritim tutuyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BELALI DÜĞÜN
RomanceNil Yılmaz, İstanbul'un en prestijli evlilik planlamacılarından biridir ve başkalarının aşklarını evliliğe dönüştürmekten kendisine ait bir aşk hayatı fikri ona çok çok uzaktır. Beklenmedik bir holding açılışı göreviyle karşı karşıya kalan Nil yaşa...