Saatinin ne kadar hızlı geçtiğini anlamadan bahçeye kurulmuş tüm gün babamla çene çalıp duruyorduk, güneş gökyüzünü terk edeli çok olmuş yerini dolunayın ışığına bırakmıştı. Hava da soğukluk iyiden iyiye hissediliyor üşüdüğüm için tüylerim diken diken oldu.
Babama bakınca kafası aşağı düşmüş uyukluyordu ,'' Babacım hadi sen yatağına git bizde yatarız biraz '' sesime tepki vermeyince ayağa kalkıp minik öpücüğüm ile uyandırıp'' babacım yatma vakti yoksa üşüyeceksin ''
''Tamam kızım, ben kalkıyorum size iyi geceler yarın sabah görüşürüz, dediğimi de unutma Can ile buluşmaya gideceksin bir seferden ne olacak '' gözlerimi devirerek bakınca '' Nil bir kere sözünü aldım bundan sonrası karışmam ''
''tamam babacım sonra konuşuruz tatlı rüyalar'' Banu lafa atlayıp '' Hakkı amca o iş bende o gün geldiğinde bizzat ellerimle götürüm'' babamsa giderken bağırarak Banu'ya sana güveniyorum, sinirlenip salıncakta sallanan Banu'ya gidip koluna sertçe yumruk attım.
''Ya sende gaz veriyorsun sonra da başımın etini yiyor, Can'ın nasıl çocuk olduğunu bilmiyorsun bile'' Banu'ya söylenirken bende salıncağa kuruldum. Sessizce yıldızlı gecenin altında uzun süre sallanınca, bu ortamı bozan tabi ki de Banu oldu'' Nil ben yanımda ne getirdim biliyor musun hemen alıp geliyorum''koşarak içeri gitti.
Uzun süre sonra içeriden bana doğru yürüyen renkli battaniyeler göründü,Banu bana seslenerek ''şu battaniyeyi alsana '' koşarak yanına gidip elinde ki battaniye, kadehleri ve şarabı alınca niyeti belliydi beni sarhoş edip gevşetmeye çalışıp rahatlatmaktı. Gece dışarı çıkan birisi olmadığımdan genelde evde pineklerdim o yüzden çok alkol almazdım yılda iki üç keredir. Elimdekileri masaya bırakıp Banu'nun ne yaptığını anlamaya çalışıyordum.
Babamın köşede yığdığı odunlardan alıp ortaya boş yere dizip ateş yakmaya çalışıyordu. Kızımız ortam yapıyordu. Tüm malzemeleri alıp ateş başına oturunca bir taraftan marşmelovları ateş de eritip yerken diğer yandan kırmızı şarap içiyorduk. Bu nasıl farklı bir ikili olmuştu tıpkı Banu ve ben gibiydi. İkimizde çakır keyif olup gülüşüp saçma saçma konulardan konuşuyorduk.
Ofistekilerin dedikodusunu yaparken çoğunun ilişkiden haberim yoktu Banu anlattığında ağzım açık kalmıştı. Vay vay hiç beklemediğim kişilerden neler neler de varmış. Banu da kafası onaylar gibi sallayıp '' senin haberinin olmaması normal kafanı kaldırıp bakmıyorsun işlere çok odaklı olduğundan '' haklıydı çok ilgili değildim ama beni de ilgilendirmez zaten .
Banu kendi sevgilileri anlatmaya başlamıştı şimdi yanmıştım bu konu sabaha kadar sürebilirdi. Bazıları aldatıp giderken bazıları ise aşık olmuştu, sadece kendini hazır olmadığını bahane edip geçiştirmişti. Ben aşkı bulamazken o da aşkı bulduğunda korkup kaçıyordu. İkimizin birinde bir sorun olduğu kesindi benim kadersizliğim Banu'nun ise ne istediğini bilmemesiydi.
Konuşurken bir taraftan gökyüzünde parlayan milyonlarca yıldıza ve dolunaya bakıyorken aklıma Mehmet gelmişti. Ne oluyordu şarap herhalde duygularımı üst seviyeye taşımış olacak ki kokusunun özlemi sarmıştı. Daha bir kere gördüğüm birine bunu hissetmem mümkün olamazdı. Hem kibirli, hem alaycı, hemde hemde kabul ediyorum yakışıklıydı.
Biraz şarabı fazla kaçırmış olacaktım ki yan komşunun evine giren bir adam silueti görüyordum bu adam Mehmet'e çok benziyordu. Büyük yeşil gözlerimi kapayıp açınca yine oradaydı hayal filan değildi bu da neydi böyle bir şans olabilir mi ' Gördüğüm manzara yüzünden şaşkınca ağzım açıkta kaldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BELALI DÜĞÜN
RomansaNil Yılmaz, İstanbul'un en prestijli evlilik planlamacılarından biridir ve başkalarının aşklarını evliliğe dönüştürmekten kendisine ait bir aşk hayatı fikri ona çok çok uzaktır. Beklenmedik bir holding açılışı göreviyle karşı karşıya kalan Nil yaşa...