Dan Brown'un “Da Vinci Şifresi” adlı kitabı daha yayınlanmadan, Leonardo'nun 'gizli şifresi' konusunda yazılmış bir çok çalışma bulunmaktaydı. Bunlar, Leonardo hakkında bir çok soruya cevap ararken başka bir çok sorunun da ortaya çıkmasına yol açmıştır. Leonardo'nun “bunca uğraşa doğasındaki bir kabiliyet ve dehası nedeniyle mi” giriştiği gibi başlangıç teşkil eden bir soruyla başlayan bu durum, bulunan cevapların ortaya çıkardığı yeni bulgularla, sadece Leonardo'nun hayatının karanlık köşelerine uzanmakla kalmayan; ama aynı zamanda Avrupa tarihinin gelişimine, bunun dışında Vatikan'a ve hatta Hristiyanlığa kadar uzanan başka sorulara yol açmıştır. Dolayısıyla, Leonardo'nun şahsiyetinde, yalnızca bir “Rönesans insanı”nın portesiyle karşılaşmıyoruz; bunun yanında, Batı tarihinin “sapkınlık” diye addettiği bir takım düşüncelerle, Hristiyanlık görünüşü altında hayat bulmaya çalışan akımlarla, Avrupa tarihini derinden etkileyen gizli cemiyetlerle ve hatta bizzat İsa'nın hayatını ilgilendiren bir takım iddialarla karşılaşıyoruz.
Bu iddiaların neler olduğuna geçmeden önce, boyutlarına dair kısa bir hatırlatma yapmakta fayda var. Dan Brown’ın “Da Vinci Şifresi” kitabından uyarlanan film, daha yapım aşamasındayken “sansür” tehditleriyle karşı karşıya kaldı. Özellikle Katolik örgütler, romanda da yer alan “Opus Dei” örgütünün adının filmden çıkarılmasını; sadece bu romanda sözkonusu edilmeyen İsa’nın Magdalalı Meryem’den çocuğu olduğu yönündeki iddialara da ayn şekilde filmde yer verilmemesini istediler. Kitapta “Opus Dei”, İsa’nın soyunun bugün de devam ettiği gerçeğini örtbas etmek için, beyni yıkanmış bir müridine cinayet işletip komplo kuran tarikat olarak gösterilmekte.
İşte bütün bunların Leonardo'yla ilişkisini incelemeye çalışacağız. Başlangıcımızı Leonardo'nun en meşhur dini tablolarından olan “Son Akşam Yemeği” oluşturacak.
“Son Akşam Yemeği”, Matta, Markos ve Luka İncillerinde yer alan, Yuhanna İncilinin ise yer vermediği bir anlatıdır. Luka'da aktarıldığı şekliyle meseleyi özetlemeye çalışırsak, fısıh bayramı da denilen hamursuz bayramında İsa, havarileriyle birlikte bayramı kutlar. Ancak bunun kendisinin acılara düçar olmasından önce onlarla birlikte olacağı son yemek olduğunun bilincindedir. (Luka 22:15). İsa, burada herhangi bir şey yemeyi reddeder.Önce bir kase alır ve havarilerine içindeki şaraptan içmelerini, kendisinin ise 'Allahın melekutu gelene kadar artık asma mahsulünden içmeyeceğini” söyler (Luka 22: 18). Sonra bir ekmek alır; onu böler ve havarilerinin ekmeği de almalarını söyler; “Bu sizin için verilen benim bedenimdir” der (Luka 22: 20). Tekrar kaseyi alır ve “bu kase sizin için dökülen benim kanımla olan yeni ahittir” der. Sonra da ekler: “Beni ele veren de benimle beraber sofradadır.” (Luka 22: 22). havariler kendi aralarında “kim bu ele veren?” diye çekişmeye başlayınca onları susturur ve onlara vaaz eder. Daha sonra Zeytin Dağı'na çıktı; orada dua etti. Bu sırada, havarilerden birisinin ihbar etmesi üzerine, İsa'nın nerede olduğunu bilen askerler, uzun zamandır aradıkları İsa'yı buldular ve tutukladılar. (Luka 22: 54). Böylece “Son Akşam Yemeği”, İsa'nın havarilerle birlikte olduğu son yemek olmak yanında, daha sonra “İsa'nın kanı ve nedeni” şeklinde ayinleşecek olan hadisenin de geçtiği bir akşam olarak, Hristiyan tarihindeki yerini aldı. Kısaca ele aldığımız bu “son akşam yemeği”, tarih boyunca bir çok ressam tarafından resmedilmiştir. Ancak Leonardo'nunki aralarında en meşhur olanıdır.
Bu tabloda, İsa ile 12 havarisi bir masa etrafında yer almaktadırlar. Leonardo'nun hayli dindar bir Hristiyan olduğuna dair iddialara kaynaklık teşkil eden tablolardan birisi olan “Son Akşam Yemeği”nde, Leonardo'nun “Notlar”ında “Kurtarıcı” olarak ifade ettiği İsa, elbette ki, merkezi bir yerde bulunmaktadır. Belki de bu tablo da herhangi bir şifre aramadan, hemen insanın gözüne çarpacak 'tuhaflık', İsa ile havarilerinin etrafında toplantıkları masanın üzerinde, İncillere göre İsa'nın 'bedenim' dediği ekmeğin bulunmasına rağmen, 'kanım' dediği şarap kasesinin bulunmamasıdır. İncillerdeki “son akşam yemeği” sahnesine aşina olanların hemen farkedebilecekleri bu durum, Leonardo'nun hem simgesel ve hem de ilk bakışta görünmese de biraz dikkatle bakınca açıkca görülebilecek 'tercih'leriyle, daha da ilginç bir hal almaktadır. Neden Leoanrdo, özellikle Katolik dünyasi için hayli önem taşıyan bir takım simgelerle bu şekilde oynama gereği duymuştur?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İlluminati 2: Tarih ve Siyaset
Non-FictionSiyaset, tarihin yazılmasında büyük rol oynar. Bu yüzden tarih ile siyaseti aynı kefende tutmak yanlış değildir. Bende buna dayanarak, tarihde bilinen bazı siyasi olayları sizinle paylaşacağım.