İddianın doğruluğuna ilişkin özür, geç de olsa, tam 359 yıl sonra dile getirilmişti. Amansız çekişme çok eski yıllara uzanmakla birlikte tüm dünya bu haberle çalkalanmıştı. 1992'de Va-tikan, "evrenin merkezi dünyadır" savını geri çekip, Toscanalı inatçı bilim adamının haklılığını kabul ediyordu.
Papa II. Jean Paul, yaptığı açıklamayla, Kutsal Roma Katolik Kilisesi ile fizikçi ve gökbilimci Galileo Galilei arasında yaşanan, bilim tarihinin en uzun süren kan davasını da noktaladı. Birçok kişi için Vatikan'la Galilei arasında yaşanan çekişme, bilimin dinsel dogma karşısındaki zaferinin bir simgesi. Galilei'nin asıl "suçu" dinsel değerlere aykırı düşen görüşlere ya da dini inkâra değil, daha sıradan bir nedene dayanıyordu. O, Aristoteles'in eski öğretilerini çürütmüş, dolayısıyla antik Yunan filozoflarının "kuşku duyulmaması gereken" iddialarına dayanan ünlü akademisyenlerin kovanına çomak sokmuştu. Galilei'nin çıkışlarından rahatsız olan dönemin bilim otoriteleri, bu çatlak sesi susturması için Vatikan'a baskı yapmışlardı.
Geleceğin dahisi Galileo Galilei, 15 Şubat 1564'te Pisa'da dünyaya geldi. Babası Vincenzo Galilei, Floransa'nın ünlü bir ailesinden gelmekle birlikte, orta halli bir adamdı; kendisini daha çok felsefeye vermişti. Çocukluk yıllarını babasının entelektüel yaşam tarzı şekillendirmişti. Galilei, ilk önce Güzel Sanatlar Akademisi'ne yazıldı; ancak, 17 yaşında babasının isteği üzerine Tıp Fakültesi'ne başladı. Onun gözü ise, mekanik bilimlerdeydi. Matematiğe büyük bir merak sarmış, makinelerin matematiksel hesaplamaları konusunda yoğunlaşmıştı. 18 yaşındayken, babası da Floransa'ya dönünce, meydanı boş buldu ve üniversite derslerini bir kenara bırakarak, bir aile dostundan gizlice matematik dersleri almaya başladı. Öğretmeni Ostilio Ricci, matematikle birlikte fiziğe de meraklıydı.
Arkhimedes'in hayranıydı; bu büyük bilginin tüm eserlerini ezberlemiş, icatlarına temel olan matematik kurallarını incelemişti. Galilei, aldığı dersler sırasında devrim yaratacak fikirlerini de şekillendirmeye başlamıştı: Gezegenlerin hareketleri gibi doğal fenomenler matematikle açıklanabilirdi. Bu iddia, şimdi çok aykırı görünebilir, ancak, 16. yüzyılda evrenle ilgili araştırmalar yapan bilim adamları tek bir kaynağa dayanıyorlardı: Yunanlı filozof Aristoteles, M.Ö. 4. yüzyılda, bilime ilişkin her türlü yaklaşımı inceleyen düşünür, gününün koşullarında pek çok soruyu cevaplamaya çalış-mıştı.
Ancak doğaldır ki, ileri sürdükleri tartışılmaya başlamıştı. Galilei hayatını Aristoteles öğreti-lerine saldırarak ve onu körü körüne izleyenlerle savaşarak geçirdi. Bunun gerçekleşmesinde gerekli ipuçlarını, ona Ricci sunmuştu.
Galilei, Pisa Katedrali'nde otururken, tavanda asılı duran lambanın gidiş gelişleri dikkatini çekti. Lamba bir düzen içinde sallanıyordu. Bu konuda yaptığı deneyler sonucunda; salınımların eşzamanlı olduğunu, matematik kurallarını izlediğini; dolayısıyla, zamanı belirtmede sarkacın kullanılabileceğini ortaya koydu. Ayrıca, bu yöntemle hastaların nabızlarını ölçmeye yarayan bir de cihaz geliştirdi.
Buluşu, Galilei'nin tıp profesörlerini bir süreliğine memnun etmişti. Ancak 1585'te, kendisine destek verilmesi isteğini reddettiler ve saygısızlık ettiği gerekçesiyle onu kovdular. Bu olayı izleyen yıllarda, zamanının büyük bir bölümünü matematik öğrenmeye ve çalışmalarına ayırdı. Artık tek bir hayali vardı: profesyonel bir matematikçi olmak.1588'e gelindiğinde, beş üniversiteden ret cevabı almış, hatta bir ara doğduğu kentten ayrılmayı bile düşünmüştü. Ancak, sonunda Pisa'da üç yıllığına matematik dersi verme isteğini kabul ettirdi. Tabii ki, burada da rahat durmayacak ve meslektaşlarını kızdırmaya devam edecekti.
Meslektaşlarından bir kısmı, deney yönteminin Aristoteles'e körü körüne bağlanmaktan daha doğru bir yol olduğunu kabul ediyordu. Ancak yine de, "cisimlerin düşüşü" ile ilgili Aristoteles'in geliştirdiği fizik yasasını benimsiyorlardı: Ağır cisimler daha hızlı, hafif cisimler daha yavaş düşer. Galilei ise, bu yasayı çürütmeye koyuldu. O; kâğıt, tüy gibi hafif cisimlerin yavaş düşmesinin havanın karşı koymasından ileri geldiğini; gerçekte ise, aynı yükseklikten bırakılan farklı ağırlıktaki iki cismin, yere aynı zamanda düşeceğini ileri sürüyordu. Pisa'daki ünlü eğri kuleye çıktı, biri büyük, ağır; diğeri küçük, hafif iki topu aynı anda bıraktı. İkisi de aynı anda yere düşmüştü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İlluminati 2: Tarih ve Siyaset
Non-FictionSiyaset, tarihin yazılmasında büyük rol oynar. Bu yüzden tarih ile siyaseti aynı kefende tutmak yanlış değildir. Bende buna dayanarak, tarihde bilinen bazı siyasi olayları sizinle paylaşacağım.