Sırların Efendisi: Leonardo Da Vinci 6

397 3 0
                                    

Rönesans'ın ve dolayısıyla Leonardo gibi bir “Rönesans insanı”nın anlaşılmasında, hep Dante'nin ve “İlahi Komedya”sının çok önemli olduğu söylenegelmiştir. Dante'nin bu eseri dönemin biliminde ve edebiyatında kullanılan Latinceyle değil İtalyancayla yazması; konusunun Hristiyanlık için ‘tehlikeli’ bir

alandan seçmesi; eserde çokça geçen ve anlamları hayli muğlak görünen bir çok simgenin kullanılması gibi özellikler, onun Rönesans için önemine işaret eden nedenler olarak sıralanır. Ancak, onüçüncü

yüzyılın ikinci yarısı ile ondördüncü yüzyılın ilk çeyreğinde yaşayan Dante, yine de pek Rönesans dönemine ait bir isim olarak değerlendirilemez kolaylıkla. Her şeyden önce kullandığı simgelerin bir çoğu, hala Orta Çağ dünyasına aittir. Yani, Dante'de ver olan simgeler, henüz politik bir yapılanma içinde olan Papalığın denetimine takılamayacak kadar 'serbest' bir dönemde yazılmıştır.

Dolayısıyla, Rönesans dönemini, bir biçimde Hristiyanlığın tekelindeki bilim ve edebiyattan daha 'özgür' ve antik dönemleri ilham alan bir dünya algısına geçiş olarak yorumlamak, her şeyden önce 'modern' bir yanılgıdır. Rönesans öncesinde Papalığın içinde bulunduğu karmaşaya ve Avignon ile Roma arasında yaşanan 'papalık merkezi' tartışmaları ortadayken ve 1309'dan 1377'ye kadar Papa'nın Avignon'da bulunduğu; akabinde Roma ile Avignon arasında 1414'te toplanan bir konsülle Papalık merkezinin Roma olduğunun kararlaştırılmasına kadar bir mücadelenin yaşandığı bilinirken, Orta Çağ'ı Hristiyan tekelinde bir dönem olarak adlandırmak, pek mümkün gözükmemektedir. Ama aynı zamanda da politik baskı eşliğinde, Avrupa'da mevcut olan bütün sahih geleneklerin kırılmaya uğratıldığı; dizayna uymayan unsurların baskı altına alındığı; bastırılamayanların 'pagan' ya da 'sapkın' diye mimlendiği bir dönemin de ilk oluşmaya başladığı bir dönemdir Rönesans. Ancak Rönesans'la birliktedir ki Hristiyanlık, politik bir yorumla Avrupa'yı sarmalamaya ve kendi etkisini göstermeye başlamıştır. Bu noktada dikkatimizi başka bir çok unsur arasından iki unsura çekmek gerekmektedir.

Bunlardan birincisi, daha sonra bir biçimde 'gizli cemiyet' haline dönüşecek çeşitli tarikat ya da anlayışları yeraltına çekilmeye zorlayacak kadar baskıcı bir Hristiyanlık yorumunun etkisini göstermesi. İkincisi ise, Rönesans'ın her şeyden çok bilim ve edebiyatta bir atılımdan ziyade hayli süfli bir anlamda ele alınan 'hermetik' ve 'simyasal' gayretlerin doruğa çıktığı bir dönem olması. Rönesans'ı tanımlamak için bu iki unsura dikkat çekmemizin nedeni, bunların, Leonardo'yu da tanımlayabilecek unsurlar olmasıdır.

Leonardo'nun adının, “Sion Başrahipliğ” ile de, “Aziz Yahya Hristiyanları” diye İsa'ya pek saygı göstermedikleri için Hristiyan kabul edilemeyecekleri söylenen bir şövalye grubuyla da, gelmesi beklenen asıl mesihin İsa değil “Vaftizci Yahya” olduğuna inanan “Nur Şövalyeleri”yle de, daha sonra Avrupa'da ortaya çıkacak Tapınak Şövalyeleri'yle de, Gül-Haççılarla da özdeşleştirilmesinin arkasında yatan neden, aslında bu tür cemiyetlerin ya adda var olması ya da Katolik Kilisesi'nin baskısıyla sindirilen, yeraltına çekilen, kimi zaman da soykırım derecesinde yok edilen grupların inançlarının modern bir süzgeçtem geçirilerek okunmasıdır. Mesela, Avrupa tarihinde belki de ilk kıyıma uğratılan büyük bir grup olan Katharların, onüçüncü yüzyılın ortalarında sona eren yok edilmeleri süreci, bir bakıma, bugünkü Fransa sınırlarının oluşmasına neden olacak denli, Fransızların bir ulus olarak doğmasına da neden olan bir hamlenin sonucudur. Yani, Katharlar yok edilerek Fransa yaratılmıştır. Oysa, Avrupa'daki gizli cemiyetlere baktığımızda, kendilerini Katharlarla özdeşleştirdiği söylenen bir çok cemiyetle karşılaşmakla kalmayız; onların 'şeytana tapmak'tan 'Bahomet' adı verilen bir varlığa inandıklarına kadar bir çok 'kült' söylencelerle karşılaşırız.

İlluminati 2: Tarih ve SiyasetHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin