Özlem

1.1K 119 78
                                    

Magnus iki gün boyunca çizimler yaptı, sergisi için olan resimleri tamamladı.

Hayatı sandığından daha güzel ilerliyordu.

Alec'se bardaki işine geri dönmüştü. Haftada üç gün çalışacaktı ve bu üç günde alacağı toplam para 300 dolardı.

Magnus'un bir çiziminden aldığı paraya eşitti bu. Yine de sorun etmedi.

Magnus ise sergisi için hazırdı. Alec'i çizdiği fantezi adlı çalışması da sergide olacaktı.

İlk kez modeller ile yaptığı bir çalışmayı bu kadar beğenip sergisinin en özel yerinde sergileme kararı almıştı.

Zaten resim gelen herkesin ilgi odağı haline dönüşmüştü ve Magnus bunun haklı gururunu yaşıyordu. İnsanlar resim hakkında konuşup beğenilerini sıralarken arzu ve tutkuyu bu kadar içten yansıttığı için  Magnus'u tebrik ediyorlardı.

"Bir modelle mi çalıştın yoksa tamamen zihninin mükemmel ürünü mu bu?"

"Ah hayır, modelle çalıştım."

"Gerçekten harika, tanıdık birisi mi?"

"Hayır, keşfedilmemiş yüzlerle çalışmayı severim."

"Yalnız bu genç adam keşfedilmeli, zira son derece albenisi var."

Magnus resmi incelerken bu fikre katıldığını belli edercesine başını salladı.

"Onun numarasını isteyebilir miyim senden?"

Magnus kadının bu sorusu karşısında birkaç saniye afallamıştı.

"Kendisini açığa çıkarmak istemeyen birisi, bu nedenle sana numarasını veremem."

"Ah ne yazık. Çekingen birisi olmalı."

Magnus onaylar birkaç mırıltı eşliğinde ortamdan uzaklaşmıştı. Nedensizce muhabbet hoşuna gitmemişti.

İleride birkaç erkeğin de tablo hakkındaki konuşmalarına şahit olmuştu. Tablodan çok modelin bedeni ve çekiciliği hakkında yorumlar duymak Magnus'u iyiden iyiye germeye başlamıştı.

Kendisine bir içki doldurdu ve sergiyi kapanması gerekenden bir saat önce kapamalarını emretti.

Eve gidip bir şeyler içmeye ihtiyacı vardı.

...

Birkaç gün daha resimlerini çizmeye devam etmişti ama bir raddeden sonra kafasını yine toplayamadığını fark etti.

Bir şeyler eksikti, bir şeyler yanlıştı.

Kalemi ve kağıdı elinde döndürüp durmaktan bıkmıştı ve sürekli elinde içkisi ve sigarası ile dolanmaktan da bıkmıştı.

Alec'se berbat haldeydi. Ciddi anlamda berbat. Barda kızlara sarkıntılık etmeye çalışan birisini çok fena dövmüştü ve dövdüğü kişi ünlü bir iş adamının oğlu çıkmıştı. Bardan atılmakla kalmamış bir daha hiçbir yerde iş bulamayacağının garantisini alıp bir de mahkemelik olmuştu. Babası olayı öğrendiği zaman daha da sinirlenmişti ve Alec'in evdeki hayatı daha da cehenneme dönmüştü.

Beklemediği bir şeyle annesi yaptığı bu şeyin çok onurlu olduğunu ve bazen bazı şeylerin paradan ve işten daha önemli olduğunu ona söylemişti. Alec bir nebze de olsa annesinden aldığı takdir sayesinde oldukça iyi hissediyordu.

Magnus'u en son gördüğü günden beri 10 gün geçmişti. Tahmin ettiği gibi Magnus onu aramamıştı. Alec ona ihtiyaç duyuyordu, onunla sohbet etmek istiyordu ama onu aramak gibi bir şey yapmayacaktı.

Magnus ona bu konuda bir açık kapı bırakmamıştı çünkü.

Odasında yatarken bunu düşünmüştü. Birkaç hafta sonra mahkemesi vardı ve babası ona bir avukat bile tutmayacağını söylemişti. Elindeki para avukata yeter miydi bilmiyordu.

Çaresizce yatağında uzanırken telefonu çalmaya başladığında hızlıca telefonuna uzandı. Telefonda Magnus'un ismini görünce hızlıca yerinde doğrulup telefona cevap vermişti.

"Efendim Magnus."

"Hey Alec, nasılsın konuşmayalı?"

"İyiyim." Durdu ve derin bir nefes aldı. "Aslında, pek iyi değilim."

"Sorun ne?"

"Bir sürü sorun var, boşver. Sen neden aramıştın?"

"Şey diyecektim, yarın bize gelir misin? Yeni bir resim üstünde çalışmaya başlayacağım da. Sana ihtiyacım var. Paranı resim başı 500 dolara çıkarma kararı aldım."

"Ben... bu çok iyi olur. İhtiyacım olacak."

"Tamamdır, o zaman yarın görüşürüz."

"Görüşürüz."

Magnus onunla konuşmakla oldukça rahatlamıştı. Birkaç gündür hiçbir şey  çizememişti. En son çizdiği resim bir portreydi ve bu resmin Alec'in portresi olduğunu çizdikten sonra fark etmişti.

İnadı bir kenara bırakıp onu aramaya tam bu anda karar vermişti işte.

....

You're artHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin