Alec Magnus'un kapısını birkaç kez çaldığında Magnus son derece dağılmış bir halde kapıyı açmıştı. Bu aralar çok sık dağılıyordu.
"Kusura bakma, haber vermeden geldim." Dedi Alec yavaşça içeriye girerken.
"Sorun değil ama keşke haber verseydin. Ev biraz dağınık."
"Önemi yok." Deyip ona döndü Alec. "Zaten elveda demek için gelmiştim. Haftaya gidiyorum."
Magnus ani gelen cümle ile endişelenmeye başlamıştı. Daha 2-3 haftası yok muydu gitmek için?
"Neden bu kadar erken?"
"Okul işlemleri halloldu ve burada kalmak için nedenim kalmadı. Erkenden gidip yerleşme işlerini yapayım diyorum."
"Doğru düşünmüşsün." Dedi Magnus yutkunma kısmında zorluk yaşayarak. "Ben de yeni bir model ile anlaşma yaptım."
Dün bir model ile görüşmüştü, ısınamamış olsa da işe almak zorundaydı.
Alec'ten uzaklaşıp kafa dağıtmaya ihtiyacı vardı.
"Senin adına sevindim."
"Ha bu arada, sana seni çizdiğim resimlerden birisini hediye etmek istiyorum. Hem bir hatıra olur hem de beni hatırlarsin."
"Güzel olabilir, umarım 150 bine filan satmazsın bana." Demesiyle Magnus gülmeye başlamıştı.
"Senin resimlerine değer biçmiyorum genelde. Burada beklersen getireyim."
"Zaten bugün burada olacağım. Vedam kısa sürmeyecek."
Magnus mesajı aldığı zaman istemsizce gülümsemişti. Kendi aklından da geçen şey tam olarak buydu ama söyleyecek cesareti yoktu.
Daha doğrusu Alec'in kalbini bu kadar kırdıktan sonra böyle bir şey teklif edemezdi.
Odaya gidip çizdiği portlerden birisiyle Alec'in yanına dönüş yapmıştı. Portreyi çerçeveletmesi de cabası.
"Üstünde imzam da var." Deyip resmi Alec'e uzattı. Alec Magnus'un bunu çizdiğini hatırlayamamıştı. "Sen yokken bazen aklımdan da çiziyordum seni, o yüzden bu resmi ilk kez görüyorsun."
"Anladım, ben de şaşırdım bir an için."
Alec resmi yana bırakıp Magnus'a yaklaştı ve Magnus'un beklemediği bir anda onun beline elini atıp onu kendine çekti.
"Vedanın diğer kısmı için bence ikimiz de sabırsızız."
Eli yavaşça, dokunduğu yerde hareket etmeye başladığında Magnus ona yaklaşıp dudaklarını onun dudakları üstüne kapamıştı. Başlatılan yavaş öpücük kısa zamanda hararetlenirken Alec aceleci bir tavırla Magnus'u kucağına almıştı.
Magnus kucağındayken arkadaki koltuğa yerleşti Alec. Magnus kendini onun üstünde hareket ettirip iki tarafın da tahrik olmasını sağlarken Alec başını geriye atıp inlemişti.
Magnus şansını zorlamak istediği için eğilip Alec'in boynunu öpmeye başladı. Hem hareket ediyor hem de Alec'in beyaz tenine işkence ediyordu.
Alec onun saçlarını kavradı, boştaki eliyle de Magnus'un pantolon kemerini çözme işine girişti.
Magnus'un da yardımıyla kemer kısa zamanda çıkmıştı. Magnus Alec'in kucağında havalanıp altındaki baksır ve pantolondan kurtuldu. Dizleri üstünde dururken Alec kendi pantolonunu dizlerine kadar sıyırmakla meşguldü.
Sonrasında bekletmeden Magnus'u kucağına çekip içine girdi. Magnus tam anlamıyla titrerken bedeni kasıldı ve Alec'in omzuna sıkıca tutunmak zorunda kaldı.
Daha ilk kelimesi "Hızlı." Olduğu için Alec onu sertçe kucağında hareket ettirmeye başlamıştı.
İkisinin de hala tişörtleri üstlerindeydi ama ikisinin de çıkarmaya zamanları olmamıştı. Aksine Magnus'un bu durum hoşuna gitmişti çünkü Alec'in omzuna tutunurken tişörtünü sertçe avucu içinde sıkıyordu. Alec de ellerini Magnus'un tişörtü içinde gezdirip tenine ateşler basmasını sağlıyordu.
Magnus daha fazlasını istiyordu. Hızlandıkça odayı inlemeleri daha çok doldurmaya başlamıştı. Alec de ona eşlik ediyor, her hızlanışta zevkle inliyordu.
Sonunda ikisi de hazza ulaşmışlarsa da burada bitmeyeceği belliydi.
"Duşta devam edelim mi?" Diye fısıltı şeklinde konuştu Magnus, Alec onu bir baş hareketi ile onayladı.
Magnus kucağından indiğinde Alec dizlerinde duran pantolondan kurtuldu. Sonrasında Magnus'a yaklaşıp Magnus'un tişörtünü hızlıca çıkardı.
Kendi tişörtünden de kurtulduktan sonra Magnus ikisini banyoya doğru çekmeye başlamıştı.
Suyu açtılar, ikisi de ılık suyun altına girip sakince birbirlerinin bedenlerine dokunmaya başladılar.
Magnus Alec'in kol kaslarını, Alec ise Magnus'un belini keşfe çıkarken ilk pes eden Magnus olmuştu.
Alec'i duvarla kendi arasına alırken ikisi de seslice inlediler. Magnus masum olmayan bir tavırla Alec'in bir bacağını beline çekmişti.
"Sanırım seni özleyeceğim." Dedi Magnus Alec'in belini yavaşça okşarken.
"Sanırım..." dedi Alec dalga geçer bir şekilde konuşarak. Magnus sakince kendini Alec'e doğru ittiğinde ikisi de inlemişlerdi.
"Sanırım sen beni özleyeceksin." Deyip kendini onun bedeni üstünde hareket ettirdi Magnus. "Özleyeceksen, özleme. Özlenecek birisi değilim."
Alec inlemesi arasında gülümsedi.
"Değilsin."
Magnus daha hızlı hareket ettiğinde Alec daha sesli inlemişti.
"Evet değilim." Dedi Magnus sinirle. "Kendine yazık etme benle zamanını harcayarak."
"Öyle bir şey aklımdan geçmedi merak etme."
Magnus bedenini daha da sert hareket ettirdi. Alec'in bacakları titriyordu resmen. Hem acıdan hem de fazlaca aldığı zevkten.
Sonrasında konuşmadılar. Magnus'un siniri kimeydi bilinmez, kendine mi yoksa Alec'e mi? Ama sonuç olarak göremeyecek kadar kör, kabul edemeyecek kadar korkaktı.
O gün son bir sevişme daha yaşamışlardı. Sonrasında Alec hiçbir şey demeden çekip gitmişti.
Bir şey demesi gereken kişi Magnus'tu ama o da bir şey dememeye yeminli gibiydi...
...
Bu Magnus dayak istiyor bence.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
You're art
FanfictionMagnus çizimleri çok satan ünlü bir ressamdır. Ve bu aralar sürekli kehribar gözlü, kuzguni renkli bir gencin portresini çizmeye kendini kaptırmışken o gencin bir sergisinde karşısına çıkacağını nereden bilebilirdi ki... *Kısa bir hikayedir*