Sevmek, yok etmektir; bağlanmak yok olmak...
×××
Jace kendisine ne olduğunu öğrendiğinden beri daha çok direniyordu. Simon'ın yanına gitmemek ya da herhangi bir yerden onun fotoğrafını açmamak için özel bir çaba harcıyordu. Bir his sürekli onu çekiyordu. Kalbinde çok ağır bir yük vardı sanki. Elleri de titriyordu. Zaman geçtikçe daha kötü oluyordu. Bu bağlanma olayı Isabelle ilk anlattığında masum görünmüştü ama öyle değildi. Gerçekten bağımlıydı ona. O olmadan kendinde bir şey yapacak gücü bulamıyordu.
Artık kendini tanıyamıyordu. Adeta bambaşka birine dönüşmüştü bu bağlılıkla. Ve bu iyi bir değişim değildi. O bir gölge avcısıydı. Yerine getirmesi gereken görevleri vardı. Örneğin Clary'i ondan alan, öldüren, iblislerin kaynağını veya efendisini bulmak gibi. Ama bu haldeyken hiçbir şey yapamıyordu. Isabelle izin vermeyi önermişti ama Jace kabul etmemişti. Onu hayata bağlayan tek şey göreviydi. Her ne kadar şu durumda pek bir şey yapamıyor olsa da en azından boş durmuyor, diğerlerine yardım etmeye çalışıyordu. İşe yaradığını hissetmeye çalışıyordu.
"Jace? Beni dinliyor musun?" Deminden beri bir şeyler anlatmaya çalışan Alec'e baktı. "Senin neyin var?"
"Ha? Ne? Bir şeyim yok. Ne oldu?"
"Yüce iblislerden bahsediyorduk hani? Dünya'daysan." Dedi Alec öfkeyle.
"Evet. Gelişmeler nedir?" Jace normal görünmeye çalıştı. Alec gözlerini kısarak ona baktı. Ardından ekrana döndü.
"İblislerin yoğun olduğu yerleri tekrardan güncelledik. Tahmin ettiğimiz gibi yerleri değişmiş. Fakat bu sefer gitmeyi düşünmüyoruz. Ne kadar güçlü olduklarını gördük. Farklı bir yol deneyeceğiz..." Jace gerisini duymadı. Ya da dinlemedi. Kendini Simon'ı düşünmekten alıkoyamıyordu. Birden ayağa kalktı.
"Benim gitmem gerek." Dedi ve kimseden cevap beklemeden kalkıp gitti. Artık buna dayanamıyordu. Onu görmeliydi.
°°°
Çok kısa bir sürede kendini günlerdir olduğu gibi Simon'ın kapısında buldu. Ama bu sefer kapıyı çalacaktı. Kararlıydı ama elleri titriyordu. Ve bunu geçirebilecek kişi de Simon'dı. Nihayet kapıyı tıklattı.
Simon yine bakımsız görünüyordu ama bu sefer gözlerinde keder de vardı.
"Jace? Neden burdasın?" Dedi Simon. Herhangi bir şaşkınlık belirtisi gösteremeyecek kadar yorgundu.
"Simon, konuşmalıyız." Dedi Jace zorlukla. Bu kadar yakın olup bu kadar uzak olmak boynundaki izi acıtıyordu.
"Ah! Yine bana kötü bir haber mi vereceksin? Zaten başka bir işe yaramıyorsun!" Dedi Simon bu sefer sinirle.
"Hayır. Yani belki... Bilmiyorum."
"Seni dinlemek istemiyorum." Dedi Simon ve kapıyı kapatmaya yeltendi. Ama tam o sırada Jace kapıyı tuttu. Ona öfkeyle bakmaya başladı. "Pekala özet geç. Dinlemeye değer bulursam seni içeri alacağım."
Jace ne diyeceğini bilmiyordu. Ona her şeyi anlatsa kesinlikle güler ve ona dokunmamasını söylerdi. Ama Jace ona dokunmak istiyordu.
"Konuşacak mısın?" Dedi Simon. Ama Jace bir şey söylemedi. Yanlış bir şey yapmadan ondan uzaklaşması gerekiyordu. Öyle de yaptı. Hafifçe yalpalayarak merdivenlerden inerken kendine sövüyordu. Neden böyle bir şey yapmıştı? Çünkü dayanamamıştı.
Lanet olsun! O bu dünyadaki en yanlış kişiydi. Neden ona bağlanmıştı? Ve neden Jace, neden başkası değil de Jace?
Jace düşünmekten kendini alamıyordu. Çok büyük bir çıkmaza girmişti. Zaten Clary daha yeni ölmüştü ve Simon hala onun yasını tutuyordu. Ve aynı zamanda kendisi de... Birdenbire yanına gidip ondan istediğini alamazdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Night Changes // JIMON ✔
FanfictionÇok tehlikeli bir görevde Jace her zaman ölmeyi yeğlerdi. Ama o gece ne ölmüştü ne de hayatta kalabilmişti. Beter bir duyguyla başbaşa kalmıştı. ××× "But there's nothing to be afraid of, Even when the night changes." ××× 12.11.2020 tarihinde tamaml...