Bir öyle bir böyle...
×××
Jace uyandığında hissettiği ilk şey vücudunun her yerinde hissettiği soğukluktu. İlk ne olduğunu, nerede olduğunu anlayamadı. Sonra yavaş yavaş hatırladı. Hissettiği soğukluğun Simon'a ait olduğunu anlayınca ise aklını kaçıracak gibi oldu. Simon resmen kolunu bacağını koala gibi ona sarmış uyuyordu. Jace yavaşça bakışlarını Simon'a çevirdi. Fazla hissettirmemeye çalışarak ona daha da sokulmaya çabaladı. Onun yanında bu kadar huzurlu hissetmesinin tek nedeni mühür müydü acaba?
Jace gözlerini kapamış bulunduğu yerin tadını çıkarırken telefonunun çalmasıyla ikisi de yerinden sıçradı ve kafaları birbirine çarptı.
"Siktir..."
"Ha?" Dedi Simon kafasını tutarak. Hala uyku sersemiydi, ne olduğunu, nerede olduğunu kavrayamamıştı. Jace de bu sırada telefonuna uzandı. Arayan Alec'ti.
"İyi misiniz?"
"İyiyiz. Merak etme. Siz neler yapıyorsunuz? Öldüremediniz mi daha?" Alec bunun üzerine derin bir nefes verdi.
"Kolay değil. Ne sanıyorsun bilmiyorum ama daha önce öldürdüklerimize benzemiyor. Bunu en iyi ben biliyorum."
"Tamam. Bir şey demedim. Biliyorum. Bak belki de burada başka biri durmalı. O iblise en çok yaklaşabilen benim. Öldürebilecek olan da benim."
"Simon'ı en iyi şekilde koruyabilecek olan da sensin." Dediğinde Jace sessiz kalmıştı. Göz ucuyla Simon'a baktı. Hala ayılamamıştı. "Jace sadece görevini yap olur mu?"
"Anladım." Deyip telefonu kapattı. Uzatmanın anlamı yoktu. Zaten onlar ne yaparsa yapsın iblisin buraya geleceği belliydi. Ve geldiğinde de Jace onu öldürecekti. İşte her şey bu kadar basitti.
"Jace?" Simon'ın sesini duymasıyla Jace yavaşça ona döndü. "Ne yapacağız?"
"Beş dakikaya geleceğim. Ölmemeye çalış." Dedi ve banyoya yöneldi. Biraz kendine gelmeliydi.
Simon ise öylece kalakalmıştı. Ne yapacağını bilemez halde etrafına bakındı... Jace gelene kadar.
"Dışarı çıkalım. Beslenmen gerekiyor." dedi Jace. Simon başını salladı.
Bu kez hiç inat etmeden kolayca beslendi Simon. Artık oyun oynamak istemiyordu. Hiç konuşmadan içeri girdiklerinde Simon önce lavaboya girdi çıkar çıkmaz da Jace onu kolundan tutup mutfağa sürükledi.
"Şimdi de benim bir şeyler yemem gerekiyor." dedi ve sandalyeye oturdu. Simon ise hala ayaktaydı.
"Ee? Ne yapayım ye o zaman." dedi Simon anlamayarak. Jace dudak büzdü.
"Ama ben kahvaltı hazırlamasını bilmiyorum." dedi.
"Ve ben biliyor muyum yani?"
"Bilmiyor musun?"
"Bilsem de sana hazırlar mıyım peki?" Jace bunu duyar duymaz ayağa kalkıp Simon'a yaklaştı.
"Hazırlamaz mısın?" dedi. Çok... çok yakınlardı. Kendine hakim ol Jace. Simon da bunu Jace'in fark etmemesini umarak yutkundu.
"Neden hazırlayayım ki?" dediğinde Jace bu sefer Simon'ı kendiyle tezgah arasına sıkıştırdı.
"Çünkü ben sırf senin için burdayım. Seni korumak için."
"Ben istemedim bunu." dedi Simon inatla. Bunun üzerine Jace biraz daha yaklaştı. Artık bedenleri birbirine değiyordu ve yüzlerinin arasında da bir santim belki anca vardı. Simon zorlukla nefes alıp kendinde güç bulduğu anda Jace'i itti. Ama şu anda Simon ne hissediyorsa Jace onun en az on katını hissediyordu. "Tamam hazırlarım." dedi kısık bir sesle.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Night Changes // JIMON ✔
FanfictionÇok tehlikeli bir görevde Jace her zaman ölmeyi yeğlerdi. Ama o gece ne ölmüştü ne de hayatta kalabilmişti. Beter bir duyguyla başbaşa kalmıştı. ××× "But there's nothing to be afraid of, Even when the night changes." ××× 12.11.2020 tarihinde tamaml...