to home

276 42 36
                                    

"Senin gitmen gerek!" Jackson Mark'a baktı. Mark kaşlarını kaldırdı. "Ben? Tek başıma ben?" Jackson başını sallayınca Mark şaşkınlıkla güldü. "Sen kafayı sıyırmışsın Jackson! Sevgilini almaya neden ben gidiyorum?!" Jackson Mark'ı omzundan tuttu. "Zaman kazanmak için Jaebum'un yanına gitmem gerek Mark. Onu al ve buraya getir. Sonra da bana mesaj at. Telefonumun sesini açık tutacağım ki bildirim geldiğinde tartışmayı kapatıp gelebileyim." Mark başını sağa sola salladı. "O manyakla tek başına tepenin birine çıkmana izin vermiyorum Jackson." Jackson kollarını Mark'a sarıp derin bir nefes aldı. "Jinyoung için bu riski göze alabilirim." Mark geri çekilmeye çalıştı. "Ama ben onun için senin sonsuza kadar gitme riskini göze alamam."

Jackson başını sağa sola sallayıp kollarını sıkılaştırdı. Sonsuza kadar gideceğim falan yok... Geri döneceğim Mark." Mark yavaşça geri çekilirken mırıldandı. "Sana güvenmiyorum." Jackson gülümseyip onun saçlarını karıştırdı. "Hadi ama..." Mark derin bir nefesalıp bir süre onun yüzüne baktı ve serçe parmağını kaldırıp ona doğru uzattı. "Serçe parmak sözü?" Jackson başını sallayıp gülümsedive serçe parmağını onunkine sardı. "Ben, Jackson Wang, kendime dikkat edeceğime ve eve tek parça halinde döneceğime dair serçe parmak sözü vermiş bulunuyorum!" Mark başını salladı. "Hadi gidelim!"

Mark, Jackson'ın tarif ettiği eve geldiğinde arabadan indi. Ön kapıyı açık bulmayı beklemiyordu ancak yine de denedi. Etrafa dolanıp açık pencere var mı diye baktı ama her yer kapalıydı. Arka bahçeye girdi ve sürgülü kapıyı çekmeye çalıştı ancak kapı yerinden oynamıyordu. Derin bir nefes alıp düşünmeye başladı. Camı kıracaktı ama emin değildi. Buranın bir alarm sistemi var mıydı? Cam kırılırsa Jaebum'a mesaj gideceğini biliyordu hatta polisi kendisi bile arıyor olabilirdi. Mark ofladı alt katlardaki pençelerde büyük ihrimal kilit vardı ama üst kat için kişide ihtiyaç yoktu çünkü kimse oraya tırmanmazdı. Hiç kimse. Mark dışında hiç kimse.

Ağacın yüksek dallarına tırmanırken içinden ölürse kesinlike Jackson'ı lanetleyeceğine dair düşünceler geçiriyordu. En son dala geldiğinde pencereye doğru adamını attı ve dengesini kaybedince panikle ağzını bağırmak için açsa da herhangi bir ses çıkmadan dengesini sağladı. Derin bir nefes alıp sakinleşmeye çalıştı. "İyisin Mark...İyisin." kendi kendine başını sallayıp eğildi ve pencereyi yukarı doğru kaldırdı. Pencere yerinden oynamayınca içini büyük bir panik kapladı ve daha sert çekti. Çatırtı sesleriyle yukarı doğru kayan pencereden içeri atlayıp yere kaydı oturdu ve derin bir nefes aldı. "Seni kesinlikle öldüreceği- onu öldüremem...Seni kesinlike yaralayacağım Jackson Wang!"

Diğer odadan gelen sesle hızlıca doğruldu. "M-mark Hyung? Sen misin?" Büyük adımlarla sesin geldiği odaya gitti ve Jinyoung'a baktı. "İyi misin..? Aman tanrım seni bağladı mı..?" Başını sağa sola sallayıp arkasına geçti. "Jinyoung kelepçelerin anahtarları nerede biliyor musun?' Jinyoung yavaşça başını salladı. "B-banyoda tutuyor ama kapı kilitli...orada ilaçlar da var sanırım bir şey içeceğimden korktu." Mırıldandı. Mark başını sallayıp banyo kapısının önüne gitti ve omzuna doğru dönerek vurmaya hazırlandı. İlk vuruşunda kapının kilidi yerinden oynamış olsa kapı hareket etmedi. "Dikkatli ol hyung." Mark ona bakıp gülümsedi ve başını salladı. Bir kez daha vurunca kapının kilidi iyice gevşedi. Artık kapı öne arkaya sallanıyordu. Son kez vurdu ve kapının kilidi sonunda kırıldı. Kapı sertçe arkaya savruldu ve duvara çarptı. Mark musluğun hemen yanında duran anahtarı görünce hemen aldı ve Jinyoung'un ellerini açmak için arkasına geçti.

Kelepçelerin açılmasıyla Jinyoung inledi ve ellerine baktı. Biçemlerindeki deri soyulmuş etrafı kıpkırmızı olmuştu. Derin bir nefes aldı ve Mark'a döndü. Mark alt dudağını ısırmış, onu kötü hissettirecek bir tepki vermemek için ellerine bakmıyordu. Boynuna sıkıca sarılan kollar hissettiğinde derin bir nefes aldı. Jinyoung'un hıçkırıklarını duyunca kollarını beline sardı ve mırıldanmaya başladı. "Her şey iyi olacak Jinyoung...ben buradayım, Jackson da gelecek. Söz veriyorum. İyi olacağız." Jinyoung başını salladı ama Mark'ı bırakmadı.

Mark onu arabaya bindirdi ve yanına oturdu. "E-eve mi..?" Mark başını sallayıp gülümsedi. "Eve Jinyoung." Telefonunu çıkarıp Jackson'a mesaj attı.

~

Finale iki bölüm!

-Light

💚

thirty day love lettersHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin