"Pekala planı tam anladım mı diye kontrol ediyorum!" Yugyeom arkasına yaslandı ve mırıldandı. "Üçüncü kere..." Kunpimook'un göz devirdiğini görmesine gerek yoktu. "Sussana aptal! Jinyoung'un kapısının önünde bıraktığın kağıtta Youngjae'nin adı yazıyordu. Jinyoung Hyung mektupları yazanın Youngjae olduğunu düşünüp konuşmak için randevu alacak?" Yugyeom o görmese de başını salladı. "Yani umuyorum ki..." "Pekala büyük ihtimalle randevu alacak ve geldiğinde Youngjae'nin şirkette olmaması için söylentiler yayacağım ki evden dışarı çıkamasın." Yugyeom gözlerini kapayıp onaylayan bir ses çıkardı. "Pekala sonra da gelecek...bir yöneticiyle görüşmesi gerektiği için sadece Jackson Hyung'la görüşecek doğru mu?" "Aynen öyle...Youngjae ve Jackson'ın bir şirketleri olduğunu, ortak olduklarını hiçbir şeyi bilmiyor."
"Pekala bir şok yaşayacağı kesin!" İkisi de güldü. Yugyeom gözlerini açıp dizüstü bilgisayarından şirketin sitesine girdi. "Bekle...Jackson Hyung'ı yeterince başarılı gösterdik mi?" "Yaptığı her şeyi yazdım! Hatta yazdığım bazı şeyleri Youngjae yaptı." Yugyeom tekrar güldü ve okumaya başladı. "Şirketimizin iki ortağından biri olan Jackson Wang yaptığı bağışlar, konferanslar ve bütün dünyaya pazarladığı arabalar ile adını son zamanlarda çoğu yerde duyuran başarılı bir iş adamı! Tanrım...Youngjae hiçbir şey yapmamış gibi olmuş." Kahkaha attı. "Pfft bizi affedecektir Jackson Hyung için yapıyoruz..." Kunpimook mırıldandı sesi uzaktan ve sakin geliyordu. "Uyuyor musun?" Kapı aniden açıldı ve Jackson içeriye girip ellerini beline koydu. "AHH BAM EVET BEN DE İŞTEYİM VE İŞTE TELEFONLA KONUŞAMAM. O YÜZDEN KAPATIYORUM. GÖRÜŞÜRÜZ." Telefonu kapadı ve Jackson'a gülümsedi. "Merhaba Hyung!"
Jackson birkaç saniye ona bakıp başını sağa sola salladı. "Şirketin sitesinde değişiklik mi yaptınız?" Yugyeom başını salladı bahanesi hazırdı. "Avrupa'dan gelecek şu adamlarla olan toplantın için. İyi bir izlenim bırak istedik. Youngjae Hyung'la ilgili söylentileri duydun mu? Toplantılara katılabileceğini sanmıyorum..." Jackson başını sağa sola salladı. "Kim neden yapar ki bunu...her neyse, işe dönmeliyim. Çok önemli olamadıktan sonra randevu verme olur mu?" Yugyeom başını sallayıp bilgisayarına gömüldü.
Bu sırada Jinyoung, Choi Youngjae ismini internette aratmakla meşguldü. Bulduğu bütün kaynaklar bir şirketi gösteriyordu. Şirketin sitesine girdi ve onunla ilgili birkaç bilgi bulmaya çalıştı ama hiçbir şey bulamadı. Sanki Youngjae'yi bilerek saklamışlardı. Ona böyle ulaşmıyorsa o zaman onu görmeye giderdi. Telefonunu alıp tuşlara bastı ve telefonu kulağına götürdü.
"Merhaba?" Yugyeom'un sesi telefondan kulağına ulaştı. "Merhaba, adım Park Jinyoung." Yugyeom kendi kendine gülümsedi. "Size nasıl yardımcı olabilirim Bay Park?" Jinyoung biraz düşündü. "Şey...Choi Youngjae'yle görüşmem gerek." Yugyeom'un gülümsemesi büyüdü. "Size bir randevu verebilirim Bay Park." Jinyoung başını salladı. "Pekala...ne zaman?" "Korkarım ki biraz erken olacak. İki gün sonra sizin için uygun mu? Bay Choi ve Bay Wang bu dönemde çok yoğun oluyorlar. Başka bir tarih isterseniz ancak iki ay sonraya verebilirim." Jinyoung derin bir nefes aldı. "Hayır, hayır...İki gün sonra Müsaitim. Teşekkür ederim." "Biz teşekkür ederiz Bay Park! Randevunuz yirmi üç aralık saat iki buçukta!" Telefonu kapatınca kendi kendine zıpladı ve gülmeye başladı.
~~~~~~~~~~~~~
💚
-Light
ŞİMDİ OKUDUĞUN
thirty day love letters
FanfictionUnknown: Hey Park Jinyoung, kapının önündeki kutu senin için.