"Bebeğim neden durgunsun?" Jaebum'un kadifemsi sesi Jinyoung'u düşünce dünyasından ayırmıştı. Jinyoung gülümsedi ve başını sağa sola salladı. "Dün pek uyuyamadım." Jaebum kaşlarını çattı. "Jinyoung ağrın falan varsa bana söylemen gerekiyor... Beni üzmemek için söylemiyorsan eğer-" Jinyoung başını hızla sağa sola salladı. "Hayır! Gerçekten uyuyamadım! Kızma..." Jaebum çatık kaşlarını eski hallerine getirip derin bir nefes aldı. "Seni sıkıyor muyum? Sorup durduğum için? Ağrın olsa bile vereceğim tepkiden korktuğun için söylemeyeceksin gibime geliyor..."
Jinyoung ona bakıp gülümsedi. Jaebum onu nasıl da önemsiyordu... Yaklaşıp dudaklarını onunkilere bastırdı. Bir elini yanağına koydu ve hafifçe doğruldu. Jaebum'un ellerini belinde hissettiği zaman gülümsedi. Onu incitmemek için hafifçe tutuyordu belini. Dudaklarını tekrar birleştirdi ve doğrulduğu yerden sağ dizini kaldırarak Jaebum'un kucağının sağ tarafına attı. Ondan ayrılıp yerine rahatca yerleştikten sonra gözleri buluştu. Jaebum'un gözleri sanki birkaç ton daha koyuymuş gibi geldi Jinyoung'a. Gözlerindeki arzuyu görebiliyordu. Masumca gülümseyip burnunu öptü ve mırıldandı. "Dün tüm gece seni düşündüm Jaebum...Belki de uyuyamamamın sebebi sendin..."
İlk yalanı.
Az önce kendi sevgilisine ilk yalanını söylemişti. O mektupları öğrenmesini göze alamazdı. Sabahın erken saatinde odasını dolduran inlemeler ve vücudunda bırakılan izler onu rahatsız etmedi, hayır. Jinyoung halinden gayet memnundu. Jaebum'u istiyordu. Rol yapmamıştı. Jaebum'un nasıl hissettirdiğini kazadan beri ilk kez tadıyordu ve neler kaçırdığı hakkında hiçbir fikri yoktu. Yatakta kızarmış yanaklarıyla gülümseyerek sevgilisine bakarken sessizce güldü. "Beni bırakma...olur mu?" Jaebum onu kollarının arasına alırken mırıldandı. "Seni asla bırakmam bebeğim."
Mesaj sesi geldiğinde Jinyoung'un kalp atışları aniden hızlandı ve vücudu buz kesti. Ya...Ya kutuyla ilgili olan mesajsa? Ya Jaebum okursa? Mektupları sakladığı için ona kızar mıydı? Tabi ki kızardı! Ona güvenmediğini düşünürdü...Ya da onun yerine hiç tanımadığıbirinin sözünü dinlediği için kırılırdı. Kesik bir nefes aldı ve gergince güldü. "T-tuvalete..." Jaebum gülümseyip kollarını gevşetti. Jinyoung üstündeki örtüyü çekmeden önce eğilip boxerını buldu ve giydi. Sonra da yataktan çıkıp Jaebum'un yerdeki tişörtünü aldı. İlk adımında ağzından çıkan inlemeye engel olamadı. Arasından gelen gülüşü duyunca kıkırdadı. "Gülme! S-senin yüzünden..." Başını sağa sola sallayıp odadan çıktı. Kapıyı kapadığında derin bir nefes aldı ve hızla aşağı indi. Alt kata indiğinde yakalanma korkusu tüm vücudunu sarmıştı.
Kapıyı açtı ve kutuyu gördü. Derin bir nefes alıp kutuyu aldı ve yavaşça kapıyı kapatıp çalışma odasına gitti. Kapıyı kitleyip üstüne yaslandı ve gözlerini kapadı. "Ahh siktir bu benim için çok fazla..." kapıdan bir süre sonra ayrıldı ve tuvalete gidip sifonu çekti. Kapıyı kapattı ve yatak odasına döndü.
Jaebum iş için evden ayrıldığında Jinyoung yatak örtülerini değiştirdi, banyoya girdi ve bir şeyler atıştırdı. Sonra içini gıdıklayan o güzel his geldi ve yerinden kalkıp çabukça çalışma odasına gitti. Merak. Kapıyı açtı ve arkasından kapayıp odadaki koltuğa oturdu. Kutuya elini daldırdı ve köpüklerin arasındaki notu kavradı. Derin bir nefes alıp dudaklarını yaladı ve gözlerinin satırlarda dolaşmasına izin verdi.
Merhaba Jinyoung. Bugün iğrenç bir gün. Normalde bunu söylemem. Bunu asla söylemem. Her günüm harika geçtiğinden değil. Kötü günlerim de oluyor. Bu kadar kötü değil ama...kötü işte. Bir sevgilin olduğunu zaten biliyordum. Ama bunu kabullenmek istememiştim. Canım yanıyordu, bu yüzden sizi görmezden geldim. Bir gün eninde sonunda gerçekleri görmem gerektiğini biliyordum.
Bugün ikinizi bodrumda gördüğümde gözlerimi kaçırmak istedim. Oradan toz olmak ve eve gidip tüm gün boyunca, gözlerim kıpkırmızı olana kadar ağlamak istedim ama...ama yapamadım. Sizi izlemeye devam ettim. Beni bir sapık falan zannetmemen için her şeyi yapardım, gerçi fikrini bundan sonra hiçbir şeyin değiştirmeyeceğini biliyorum ama inan bana, canım çok yandı. Senin, ona ait olduğunu görmek, onun adını senin ağzından duymak... Üstümde müthiş bir ağırlık var ve sadece eve gidip uyumak istiyorum. Seni aklımdan çıkarmak istiyorum. Hep oradasın...ne olursa olsun. O görüntüleri hafızamdan silmek için her şeyi yapardım...
Biliyor musun Jinyoung? Hiçbir zaman seni aklımdan çıkaramadım. Seni asla unutamadım. Şimdi dönüp yazdıklarıma bakıyorum da...sanırım seni asla atlatamayacağım. Belki de kim olduğumu öğrenmek için harekete geçmelisin. Çok geç olmadan.
-Sağ tarafta en arkada oturan çocuk.
Jinyoung kağıdı katlayıp fotoğrafları aldı. Bu sefer iki tane vardı. Fotoğrafları görünce yanaklarına hücum eden kan ile sıcakladı. O ve Jaebum. Bodrumda...pek de hoş olmayan bir şekilde. Gözlerini kapatıp kafasını geriye attı. "Lanet olsun...her kimsen amacın kendini hatırlatmak değil...Beni meraktan ve utançtan öldürmek olsa gerek..."
~~~~~~~~~~~~~
💚
-Light
ŞİMDİ OKUDUĞUN
thirty day love letters
FanfictionUnknown: Hey Park Jinyoung, kapının önündeki kutu senin için.