he hates crying also jaebum

301 48 19
                                    

"S-saçmalama." Jinyoung başını sağa sola sallayıp ayağa kalktı. "Jaebum neden böyle bir şey yapsın?" Ceketini aldığı zaman Jackson da ayağa kalktı. "Çünkü seni kaybetmek istemiyordu...sen onu bırakacaktın Jinyoung. Bunu istemiyordu." Jinyoung göz devirip alayla güldü. "Sorunun ne bilmiyorum Jackson ama yalan söyleyip durman seni sevmemi sağlamıyorsun." Çıkışa doğru yürürken Jackson'ın ona seslendiğini duydu ama aldırmadı. "Doğruları söylüyorum! Bana inanmak zorundasın!" Jinyoung başını sağa sola sallayıp adımlarını hızlandırdı. "Sus artık..." Kolunda hissettiği elle durmak zorunda kaldı. Jackson o kadar sıkı tutmuyordu. Bu yüzden Jinyoung kolunu kurtarıp kapıya ulaşabildi. İkinci kez kolundaki baskıyı hissettiğinde bu sefer kurtulabileceğinden çok daha sıkıydı.

Acıyı gizlemek için dudaklarını birbirine bastırdı ve burnundan derin bir nefes aldı. "Yalan söylemiyorum." Jackson'ın nefesini boynunda hissetti. Sesi fısıltıdan farksızdı. "Seni kaybetmek istemiyorum Jinyoung...tekrar olmaz." Jinyoung ona döndü. "Sana inanmamı sağla." Jackson kaşlarını kaldırdı. "N-ne yapayım?" Jinyoung kelimeleri vurgulayarak tekrar konuştu. "Sana inanmamı sağla." Jackson bir adım geri çekilip dudaklarını yaladı. "Sor ona." Ne dediğini anlamadığını sezdiğinde tekrarlardı. "Ona yaptın mı diye sor. Bilmemen gereken bir şeyi bildiğin zaman verdiği tepkiyi biliyorsun." Jinyoung kaşlarını çattı ama bir şey söylemedi. "Yapmak zorundasın. Seni böyle kandırmasına izin mi vereceksin?"

Jinyoung o akşam eve gittiğinde Jaebum'a sorup sormama konusunda biraz kararsızdı. Alacağı tepkiden mi yoksa öğreneceği şeyden mi korkuyordu bilmiyordu ama içinde bir sıkıntı vardı. Ya gerçekten yaptıysa diye düşündü. Ya gerçekten böyle bir şey yaptıysa? O zaman ne diyecekti? Ondan uzaklaşması mi gerekiyordu? Kaçması mi gerekiyordu? Ön kapının açılma sesini duyduğunda yerinden kıpırdamadı. Gözlerini kapalı televizyonun ekranında tuttu. Siyahlığın arasında gözüken yansımasına baktığında hissettiklerini gayet iyi bir şekilde yüzüne yansıtabildiğini gördü.

"Jinyoung?" Jaebum ona seslendiğinde kafasını ona çevirmedi. Öylece bakmaya devam etti. Bunu nasıl sorabilirdi ki? Elini kavrayan eller hissettiğinde ona döndü ve ellerini çekti. "Bir şey konuşmak istiyorum Jaebum." Jaebum elleri açık öylece kalakalmıştı. Yavaşça başını sallayıp tekrar ellerine uzandı. "Nasıl başlayacağımı bilmiyorum." Mırıldandı. Ellerini iki yanına koymuştu. Jaebum tutmak için sağına soluna baktı. "E-ellerin." Jinyoung derin bir nefes aldı. Yavaşça ellerini ona uzattı ve Jaebum aynı saniyede elini tuttu. Kendi gibi davranmıyordu. Ayrıca bu el tutma olayı da nereden çıkmıştı?

Jinyoung kurumuş dudaklarını tekrar yaladı. "Jackson'ı tanıyor musun Jaebum?" Jaebum ellerini sıklaştırdı. Kaşlarını çatmıştı, sinirli gözüküyordu. "Liseden biri...neden?" "Sadece liseden biri mi? Öylesine biri?" Başını sağa sola sallayınca Jinyoung tekrarladı. "O zaman tekrar soruyorum. Jackson'ı tanıyor musun Jaebum?" "Jackson Wang seni benden çalmaya çalışan ve kendisini çok akıllı sanan bir aptal." Gözlerini devirdi. Jinyoung kaşlarını kaldırdı. "Beni, senden neden çalmaya çalışsın Jaebum?" "Çünkü seni seviyor!" Sesini ayarlayamadığını fark edince yutkunda ve daha sakin bir sesle devam etti. "Liseden beri seni seviyordu. Kazadan hemen önce tekrar geldi ama sen onu reddettin." "Öyle mi yaptım?" Başını sallayınca Jinyoung bir süre daha düşündü.

Ya yalan söyleyen kişi Jackson ise? O zaman ne yapacaktı? Jaebum kendisine çarpacak kadar takıntılı olsa bunu fark etmez miydi? "Sana ait değilim biliyorsun değil mi?" Jaebum aniden kafasını kaldırıp Jinyoung'a baktı. "Saçmalama.." Jinyoung dudaklarını birbirine bastırdı. "Biz evlendik Jinyoung. Ben sana aidim sen de bana." Kafasını sağa sola salladı. "Sen bir obje değilsin. Ben de öyle. Birbirimizi sevdiğimiz için evlenmeye karar verdik. Birbirimizi bu denli sahiplenemeyiz çünkü ikimiz de özgür iradesi olan insanlarız Jaebum. Kimse kimseye ait değil." Ellerinin serbest bırakıldığını hissettiğinde onlara bakmadı. "Önce Jackson'ı sordun, şimdi de..." Yere bakıp kendi kendine güldü. Ürkütücü duruyordu. "Beni bırakacaksın değil mi?" Sesi kısık çıkıyordu. Ama korktuğu veya üzüldüğü için değil, sinirli olduğu için. Yumruklarını sıkıyordu kafasını yerden kaldırmadan konuşmaya devam etti. "Seni buldu değil mi Jinyoung? Ne yaparsam yapayım asla pes etmeyecek değil mi?!" Sesini yükselttiğinde Jinyoung ondan birkaç adım uzaklaştı. "Onu uyardım...Ona senden uzak durmasını söyledim ama dinlemedi değil mi?" Jinyoung'a döndü ama bir cevap alamadı.

"Nasıl konuştunuz?" Jinyoung'dan yine cevap alamayınca sesini yükseltti. "SANA BİR SORU SORDUM!" Jaebum sinirlenince korkunç oluyordu. Gerçekten... Jinyoung sakin kalması gerektiğini biliyordu ama yapamıyordu. Ellerinin titremesi belli olmasın diye koltuğu kavradı. Bir kırılma sesi duyduğunda gözlerini kapadı. "SENİ BENDEN ALAMAZ ANLIYOR MUSUN?! BUNUN OLMASINI ENGELLERİM! DAHA ÖNCE YAPTIM YİNE YAPABİLİRİM VE BU SEFER ARABADAN KURTULDUĞUN KADAR KOLAY KURTULAMAZSIN!" Jinyoung gözlerini açmadı ve derin nefesler aldı. Odada bir hareketlilik hissetti. "Bana bak Jinyoung. Gözlerini aç ve bana bak bebeğim." Jaebum'un sesi çatallı çıkıyordu. Gözlerini yavaşça açtığında dağılmış saçlarını ve kan hücum etmiş yüzünü gördü. "Beni seviyorsun değil mi?" Jinyoung'un ağzından bir hıçkırık kaçtı. Çok korkuyordu. Ağzını açsa da hiçbir ses çıkaramıyordu. Cevap vermeyip ağlamaya devam etti. Jaebum bir kez daha sordu. Yine cevap alamayınca başını sağa sola salladı.

"Pekala, otur ve ağlamaya devam et. Seni asla ona vermeyeceğim. Sen benimsin. Anlıyor musun? BENİMSİN!" Ayağa kalktı ve anahtarı alıp dışarı çıktı kapıyı da kitledi. Jinyoung yalnız kalmıştı. Tek duyulan ses ağlamalarıydı. Etraftaki cam kırıklarına bakınca Jaebum'un kırdığı şeyin bir vazo olduğunu anladı. Çiçekler etrafa saçılmıştı ve bazılarının üstüne basmıştı. Jinyoung iç çekip gözyaşlarını tekrar tekrar sildi. Durmayacaklarını anladığı zaman ise kafasını dizlerine gömüp özgürce akmasına izin verdi. Jackson'ın burada olup onu sakinleştirmesini istiyordu. Ağlamayı kesmek ve ayağa kalkıp buradan gitmek istiyordu. Jinyoung ağlamayı sevmiyordu.

Jaebum'u da öyle.

~

yokartik

💚

-Light

thirty day love lettersHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin