Jackson arabadan indi ve etrafına baktı. Burası tepede, sadece turistik amaçla açılmış bir yere benziyordu. Ondan başka kimsenin de arabası yoktu. Acaba Jaebum da mı gelmedi diye düşündü. Aynı anda arkasından gelen ayak seslerini duydu ve arkasını döndü. "Jackson!" Jaebum güldü. Jackson kaşlarını çatıp birkaç adım geri çekildi. "Pfft nereye gidiyorsun dursana..." Jaebum göz devirdi. "Gününde değilsin sanırım? Tesadüfe bak! Ben de değilim... Birileri sevgilime aşk mektupları yolluyor Jackson... Onu benden çalabileceğini zannediyor." Jaebum başını sağa sola sallayıp kıkırdadı. "Ama bunu yapamaz. Çünkü ben ve Jinyoung birbirimizi çok seviyoruz!" Jackson derin bir nefes aldı. Jaebum bir süre ona baktı ve güldü. "Neden geri geldin?" "Onu seviyoru-" "O SENİ SEVMİYOR!" Jaebum yumruklarını sıktı. "DAHA ÖNCE DE AYNISINI YAPTIN ŞİMDİ DE BUNU YAPIYORSUN! SANA ONDAN UZAK DURMANI SÖYLEDİM JACKSON! NEDEN BENİ ASLA DİNLEMİYORSUN!?" "Jaebum ona zarar veriyorsun!" "BU SENİ İLGİLENDİRMEZ! TANRIM! ARAMIZDA OLAN HİÇBİR ŞEY SENİ İLGİLENDİRMEZ! MASUM GİBİ DAVRANMAYI KES DUYUYOR MUSUN?!"
Jaebum kendi saçlarını çekti. "Delireceğim..." Aniden ona döndü. "Sen...gitmezsen her şey yine birbirine karışacak." Jackson kaşlarını çattı. "Sorun ben değilim...Sorun sensin Jaebum. Sen ve takıntılı hallerin, sinirlendiğinde kendini tutamaman. Ben Jinyoung'u sadece mektuplarımla etkileyebiliyorsam ve beni sevmesini sağlayabiliyorsam sorun sende demektir. Seni sevmediğini kabullenemiyorsun. Ona kaza yaptırdıktan sonra bile, sadece seni tanıdığı halde sana sadık değil çünkü onu sıkıyorsun. O bir deliyle değil gerçekten onu seven biriyle sevgili olmak istiyor Jaebum. Sen ona bunları veremezsin. Ama ben verebilirim. Bu yüzden benimle, seninle değil." Jaebum yumruklarını sıktı. "Ama sen olmazsa benimle olmak zorunda kalır." Jackson kaşlarını çattı. "Neden bahsediyorsun sen?" Jaebum kendi kendine başını salladı ve elini beline atıp bir silah çıkardı. Ona doğrulttu ve gülümsedi. "Eğer sen gidersen beni sevmek zorunda kalır." Jackson'ın gözleri büyüdü ve birkaç adım geri çekildi. "Saçmalıyorsun... Seni sevmiyor..." Jaebum başını sağa sola salladı. "Beni sevmemesinin sebebi sensin, onu bu hale getiren de sendin. O mektupları gönderen de! Sen gidersen, umut edeceği bir şey kalmamış olacak. Ölü birini sevemez." "Silahı indir Jaebum." Jaebum başını sağa sola salladı ve silahın emniyetini açtı.
Jackson'ın kafasından o kadar çok şey geçiyordu ki. Burada ölemezdi, tam her şey düzeldi derken hikayesinin bitmesini istemiyordu. Jackson başını sağa sola salladı. "Jinyoung'dan başkalarını da bulabilirsin!" "Başka kimseyi istemiyorum! Onu istiyorum!" Jackson onun tetiği çekmeye korktuğunu biliyordu. O da onu öldürmek istemiyordu.
"Jaebum!" Jinyoung'un sesiyle ikisi de o tarafa döndü. Jaebum şaşkınlıkla bir ona bir Jackson'a baktı. Jackson, Mark'a bakıyordu. Mark başını sağa sola salladı ve başıyla Jinyoung'u gösterdi. "Jaebum silahı bırak." "S-sen nasıl-" "Gelmek zorundaydım... Gelmek zorundaydım çünkü yanlış bir şey yapacağını biliyordum Jaebum." Jaebum başını sağa sola salladı "Biz...sen onun için geldin benim için değil..." Jinyoung bir saniye Jackson'a baktı ve başını sağa sola salladı. "Yanlış bir şey yapmaman için geldim. Hapse girmek mi istiyorsun? Ben seni hapiste görmek istemiyorum." Jaebum'un gözleri doluyordu. "O-onu seviyorsun değil mi Jinyoung?" Jinyoung ona cevap vermedi. "Silahı indir Jaebum." Jaebum gözlerinden akan yaşları elinin tersiyle sildi ve derin bir nefes aldı. "Ben mutlu olamayacaksam sen de olamazsın."
Jackson ne yapacağını anlamıştı. "JAEBUM SAKIN YA-" Jaebum silahı Jinyoung'a doğrultu ve Jackson ona ulaşamadan ona ateş etti. Sonra da silahı kendi kafasına dayadı ve gözlerini kapadı. "Özür dilerim." Silah sesi bir kez daha duyuldu ve Jaebum'un bedeni yere yığıldı. Mark olduğu yerden kıpırdayamıyordu ama Jackson çoktan Jinyoung'un yanına ulaşmıştı. Jinyoung sağ omzunu tutuyordu. "Mark! Mark araba!" Mark başını sallayıp arabaya doğru koşturdu ve Jackson, Jinyoung'u bindirdikten sonra hastaneye doğru sürdü. Jinyoung yol boyunca ağladıi Jackson onun canı acıdığı için ağladığını sanıyordu ama Jinyoung, Jaebum'un gözleri önünde ölmesi yüzünden ağlıyordu.
Canının acımasını hissetmiyordu.
Onun yüzünden ölmüştü.
Jaebum onun yüzünden ölmüştü
~
bEKLEDIGINIZE DEGMISTIR UMARIM OHA NE YAZDIM BEN
💚
-light
ŞİMDİ OKUDUĞUN
thirty day love letters
FanficUnknown: Hey Park Jinyoung, kapının önündeki kutu senin için.