45

7.8K 407 99
                                    

"Öyle değil Taehyung! Fırçayı daha uçtan tut, dibinden tutuyorsun." Taehyung'a iki saattir bir şeyler öğretmeye çalışıyordum. "Senden öğretmen olmazmış, öğretemiyorsun!"

"Öğretmen olmak isteyen kim! Çok konuşuyorsun!"

Ağzına fermuar çekti ve "Tamam sustum." dedi.

Sus demiştim demesine ama ortam çok sessiz olduğu için gerilmiştim. Taehyung'un da gerildiğini anlayabiliyordum. "Taehyung?"

"Ah çok sessiz oldu dimi!"

"Evet!"

"İki saattir 'çok konuşuyorsun' dediğin için öyle oldu." Dil çıkardım ve o an aklıma gelen fikirle parmağımı Taehyung'a doğrulttum. "Limonata?"

"Olur!"

Ellerimdeki boyayı gelişigüzel silip mutfağa gittim. Taze, tatlı bir limonata yaptım ve bardaklara koyup geri geldim. Tae odada dolanıp yaptığım resimlere bakıyordu. Ellerinin heryeri boyaydı ve yüzünde de boya vardı. Saçları ise dağılmıştı. Cidden tatlıydı.

"Getirdim." Ona seslenmem ile arkasını döndü ve gülümseyip yanıma geldi. Limonatasını içerken sabahtan beri söylediği şeyi tekrarladı.

"Eul lütfen beni çiz hadi hadi lütfenn~" Onu çizdiğimi bilmiyordu tabi. 6 tane zihnimden 7 tane de fotoğraflarından bakarak çizmiştim. Hepsini özenle dosyalanmıştım. "Hayır."

"Ya neden?"

"Tanıdık çizmeyi sevmiyorum."

Ona tabi ki söylemeyecektim. Tam yalan söylemiş de değildim. Tanıdığım insanları çizmeyi cidden sevmiyordum. Garip takıntılarım vardı. Ama Taehyung'un başlı başına sanat olan yüzünü kağıda dökmemek sanata ihanet olurdu. "Uzatma Tae. Hadi gel devam edelim."

"Bak ben biraz devam ettirdim. Nasıl olmuş?"

Kalktım ve gösterdiği yöne baktım. Yetenekliydi. Becerikliydi. Zekiydi. Sempatikti. Yakışıklıydı... Her özellik vardı. Ama en çok samimiyetini seviyordum.

"Çok güzel olmuş. Ama gel bak şurayı bir düzelt istersen." Fırçayı aldı ve birkaç dakika boyunca yapmaya çalıştı. "Eul, olmuyor."

Çocuk gibiydi. Sarılmak istiyordum. Hem de çok fazla. Ama kafamdaki bu düşünceleri geçiştirerek fırçayı tutan elini tuttum ve yönlendirdim. Önüne bakmaktan çok bana bakıyordu. Kafamı çevirdiğimde ise ne yaptığımı yeni yeni algılıyor ama onun gözlerine baktıkça algımı yine kaybediyordum. Birkaç saniye gözlerinde kaybolup kendime geldiğimde hemen çekildim. Neden o çekilmeyip beni bu duruma sokmuştu ki? "Ihm, böyle yapacaksın."

Gösterdiğim yere baktı ve gözlerini açıp kapattı. "Ah, anladım sağol."

Yanından ayrıldım ve telefonumu aldım. İnstagrama girdiğimde ise resim çizerkenki fotoğraflarımı gördüm. Beni paylaşması çok hoşuma gidiyordu. Mutluluğumu saklamaya çalışarak güldüm. O benim hakkımda konuşunca, beni paylaşınca, bana bakınca, benimle birlikte olunca heyecanlanıyordum ama o... Sanmıyordum. Beni sadece arkadaşı gibi görünüyordu bence. Ciddeştim ve seslendim. "Taehyung, beni mi paylaştın?"

"Ah evet, çok güzel değil mi?"

"Hı? Ah, evet güzel. Neden paylaştın?"

"Mutlu olduğum anları paylaşırım Eul. Ve seninleyken mutluyum. Her anı her kareyi paylaşmak istesem de arada yapabiliyorum."

Ne diyordu yine, kalbim için iyi değil dedikçe dikine gidiyor bu çocuk!

"A-anladım." Onun söylediği güzel cümle üzerine sadece 'anladım' demek olmamıştı. Ben de içimden geleni söyledim. "Ben de seninleyken mutluyum Taehyung."

Kafasını hızla bana çevirdi ama ben ne yapacağımı şaşırmıştım. "Y-yani ben de seni paylaşabilir miyim?" Yine o kare gülüşünü bana sundu ve hızla başını salladı. "Ne zaman istersen. Ama yakışıklı çıktıklarımı at."

"Zaten hep yakışıklısın." Sessizce mırıldanmıştım. Ya da mırıldandığımı sanmıştım. Çünkü şuan bana gülüyordu.

"Yakışıklıyım değil mi?"

Kızardığımı hissediyordum. Fazla aptaldım. Çok fazla.

"Sen de hep güzelsin."

"Çok komiksin Taehyung. Geç dalganı." Utandığım anlaşılmasın diye normal davranmaya çalışarak dalgaya vuruyordum.

"Yoo ciddiyim çok güzelsin. Hem için güzel hem dışın." Ama o gittikçe ciddileşiyordu.

"Teşekkür ederim Yakışıklı."

"Ne demek güzellik."

Yine bir müddet suskunluktan sonra heyecanımı attım ve resim çizmeye devam edip bitirdikten sonra salona geçtik. Ben hazırladığım kurabiyeleri almak için mutfağa gitmiştim ki Taehyung içeriden heyecanla bağırdı. "Eul! Bak kar yağıyor!"

"Ciddi misin?!"

"Evet başlayalı baya olmuş herhalde. Yerler beyaz."

Pencereden baktım ve harika bir manzara ile karşılaştım. "Oh, çok güzel! Taehyung dışarı çıkalım."

"Olu- hayır soğuk! En son soğuktan bayılmıştın!"

"Hayır bayılmam çok sıkı giyinirim!"

"Tch sıkı giyinirmişmiş. Sen bir mont giyersin tamam. Oldu canım."

"Taehyung sen ne dersen onu giyeceğim."

"Anlaştık."

***
Dediğime pişman olmadım değil ama dışarı çıkmak için Taehyung'u tek böyle ikna edebilirdim. İçimde uzun kollu t-shirt, üstünde kazak, üstünde hırka onun üstünde de montum var. Bitmedi. Boyunluğum, üstünde şalım, kafamda bere ellerimde de eldiven var! "Artık gidelim mi?"

"Dur bakıyım eksik var mı."

"Yok Taehyung!"

Güldü ve kapıyı açtı. "Tamam hadi gel gidelim."

-

-

-

-

Umarım kitabımı beğeniyorsunuzdur

THE PHOTO • Kim TaehyungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin