126

4.3K 148 89
                                    

"Kaç gün kalacakmışız kaç?!?"

"Beş gün."

"Ama orası çok sıcak!"

"Ne kadar olumsuzsun noona. Onca güzel şeyin arasından tek kötüyü seçiyorsun."

"Eul denir buna. Umutsuzduur, olumsuzduur..." Jungkook ile Eul'un konuşmasını Sehun bölmüş ve arkasından gelen Taehyung ile birlikte bavulları almıştı. Jungkook da onlara katıldığında Eul'un elinde hiçbir şey kalmamıştı.

"Bana de verin birkaç şey."

"Konuşma konuşma yürü." Hoseok Eul'u sırtından itekledi ve kalan bavulları alıp diğerinin yanına geçti.

Bütün EXO gelmişti ama BTS'ten Namjoon, Yoongi ve Jimin işleri yüzünden gelememişti. Bir de Hwa Eul vardı tabii. Şirketin kiraladığı uçak ile gideceklerdi ve şu an hepsi sıraya dizilmiş uçağı bekliyordu.

Taehyung Eul'e arkadan sarılmış onu saçma sapan sallıyor, Chanyeol ve Jin taş kağıt makas oynuyor, Jongin ve Sehun çanta kavgası yapıyor, Jungkook ise Baekhyun ile fotoğraf çekiliyordu.

Yani herkes herzamanki gibiydi.

"Hoseok Hyung, güneş kremimi sana vermiştim."

"Bana mı? Yoo vermedin."

"Ne demek vermedin? Benim çantamda yer olmadığından sen aldın ya!"

"Hatırlamıyorum, üzgünüm maknae."

"Ya Hyung!"

Jungkook, Hoseok'un omzuna hafifçe vurduğunda Minseok da Jungkook'un kafasına vurmuştu.

"Hyunglara düzgün davranın be! Benimkiler daha fena Hoseok. Geçen Jongdae telefonum kilitlensin diye şifreyi defalarca yanlış girmiş. Açılmadı telefonum, yeni almak zorunda kaldım."

Herkes Minseok'un yakınmasına gülerken Jongdae sinsi sinsi sırıtıyordu.

Böyle böyle uçağa yerleştiler ve Jeju'ya gitmek üzere yola koyuldular.

Vardıklarında ise direk kalacakları otele geçmiş, odalarını öğreniyorlardı. "Eul, bizim odamız 210 numara."

"Birlikte mi kalıyoruz Taehyung? Oysa ki odaları Sehun ayarlamıştı. Garip."

Eul, son cümleleri söylerken Sehun'a bakmış ve anlamayan bir ifade sunmuştu. Sehun tabiki bunu istememişti ama böyle olması gerektiğini düşünmüştü. Yine de Eul'e omuz silkti ve önüne döndü.

Herkes odalarına geçtiğinde Eul ile Taehyung da geçmişti. Manzarası güzel olan bu oda Eul'un fazla hoşuna gitmişti. Yatakta oturup manzarayı izlemeye koyulmuştu.

"Beğenmiş gibisin?" Taehyung da Eul'un yanına oturdu ve saçlarına bir sürü öpücük kondurdu.

"Çok güzel."

"Öyle." Eul anın güzelliğini düşündü. Yanında Taehyung vardı, onu öpüyordu ve birlikte manzarayı izliyorlardı. Sonrasında ise bir daha böyle bir şey yaşayamayacağı olasılığı geldi aklına.

Gözlerinin dolmasına engel olamayan Eul hemen kalktı ve gülümseyerek çantasından bilgisayarını çıkardı.

"Dizi izler miyiz?" Taehyung da gülümsedi ve yataktan kalktı. "O zaman ben içecekleri hazırlayayım." Eul diziyi açmış ve Taehyung da içecekleri getirmişti.

İki bölüm Doctor Who izlediler, konsol oynadılar, Eul'un ısrarlarıyla birlikte yüz bakımı yaptılar ve Taehyung getirdiği gitarıyla Eul'e şarkı söyledi.

Sonrasında ise yarın için enerji toplamak adına güzel bir uyku çektiler.

Taehyung için Eul ile olan, Eul için de Taehyung ile olan her şey çok güzel geçiyordu.

***

"Bugün için tekne kiraladım, sonraki iki gün kıyı sahilde yüzeceğiz, sonraki gün buraları gezeceğiz ve son gün de doğa yürüyüşü falan filan."

"O zaman tekneye mi gidiyoruz?"

"Evet. Hadi herkes hazırlansın!"

Herkes kahvaltıdan yavaş yavaş kalktı ve odalarına hazırlanmaya gitti. Üyeler ikili ikili kalıyordu ama Minseok tek kalmak istediğinden Jin ile Junmyeon aynı odadaydı.

Hazırlananlar aşağı iniyordu ve iyice kalabalıklaşmaya başlamışlardı. "Herkes sessiz olsun yoklama alıyorum! Jin Hyung?"

"Burada!"

"Chanyeol Hyung?"

"Burada!"

"Jongdae Hyung?"

"Burada!"

"Hoseok Hyung?"

"Burada!"

"Sehu- Ah! Noona napıyorsun?! Kulağım-Ah!" Jungkook'un yoklamasını kesen, onun kulağını çeken Eul'den başkası değildi. "Hadi Jungkook maknae diyelim, peki ya siz?"

"Ruhumuz maknae Eul-ah."

"Senin ruhun da kendin de bebeksin Baekhyun-ah!"

"She's right."

"Yeah, I'm right!"

"Calm down Queen."

"Again? You? Jongin? I think... Shut up. All of you shut up!"

Eul'un ani duygu değişimleri üyelerin çok hoşuna gidiyordu. İngilizce konuşup kızması çok tatlı geliyordu. Ve tabii en çok da Taehyung'a.

"Oh my darling, Calm down, you're always right. They're...whacky."

Son kelimeyi eğilip Eul'un kulağına söyleyen Taehyung, onun kıkırdamasına sebep olmuştu. Eul de diğerine döndü ve cümlesini söyleyip Taehyung'un koluna girerek yürümeye başladı. "You're whacky guys!"

"Sensin kaçık!" Kyunsoo arkadan bağırdığında Eul'un keyfi daha yerine gelmişti. Eğleniyordu.

Kısa bir yürüyüş sonrası iskeleye varmış ve tekneye binmişlerdi.

Tatil başlıyordu. Güzel olacaktı.

Bu beş gün herkes için iyi geçecekti.

En çok da Eul için.

-

MerabaMeraba canlarım <3

Oylayın lütfen

Öptümm <3

THE PHOTO • Kim TaehyungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin