113

5K 157 45
                                    

"Nasıl raketi yanlış tutup topa düzgün vuruyorsun anlamıyorum." dedim göz devirirken. Her konuda yetenekli olmak zorunda mıydı? "Yetenek meselesi."

"Yesinler yeteneğini."

"Yeteneğimi değil de beni yiyebilirsin?" Elindeki raketi havalı bir şekilde çevirip bana yaklaştığında güldüm. Tamam terlemekten ıslanmış saçları ve kaslarını belli eden ince t-shirtüyle havalıydı, seksiydi de şuan bana daha çok tatlı geliyordu. "Şımarma."

Hafifçe eğilip dudaklarıma hızlı bir şekilde öpücük kondurdu ve geri çekildi. "Acıktım, susadım, yoruldum Eul. Hadi gidelim." Kafa salladım ve çantamdaki havluları çıkarıp birini kendime aldım birini de Taehyung'un kafasına koyup kurulamaya başladım. "Eul, şu an çok tatlı ve romantik ama cidden acıktım ve saçım kurudu. Gidelim mi?"

"Gidelim Taehyung gidelim."

Çantalarımızı alıp korttan çıktık ve üstlerimizi değiştirmek üzere kabinlere gittik.

Kendimi çok yormamaya çalışmıştım. 1 ay daha geçmesine rağmen ilaç kullanmaya devam ediyordum ve ara sıra doktora gidiyordum. Yorulmamamı öneriyordu. Bir kere atak geçirmiştim ama neyseki babamın yanındaydım. Ben de babam da çok korkmuştuk. Bu kadar zorlayacağını tahmin etmemiştim. Gittikçe zorlanıyordum.

Taehyung'a bir şey belli etmemeye çalışmak ise ayrı bir zordu. Bir kere ilacımı içerken yakalanmıştım. Şüphelenmişti ama ağrı kesici olduğunu söyleyip hemen ikna etmiştim.

Normal kıyafetlerimi giyinip çıktığımda Taehyung kapı önünde beni bekliyordu. Yanına gittim ve yanağından öptüm. O ise elimi tuttu ve yüzündeki gülümseme ile yürümeye başladı.

Keşke hep böyle gülseydi.

Keşke benim yüzümden üzülme ihtimali olmasaydı.

Bir kafeye geldiğimizde köşede olan masaya oturduk. İlişkimizin üstünden zaman geçse bile böylesine ilgi görmek ve hala gündemde olmak garip hissttiriyordu. Eskisi kadar kötü yorum almıyordum ama gittiğimiz her yerde fotoğrafımız çekiliyordu. Tıpkı şuan olduğu gibi.

Taehyung kare gülümsemesiyle sordu. "Güzelim, ne istersin?"

"Sen ne alacaksın?"

"Filtre kahve."

"Taehyung..."

"Ne oldu Eul?"

"Ben cüzdanımı yanıma almamışım da." Mahçup bir şekilde konuştuğumda kaşlarını çattı. "Eul. Böyle yapma lütfen. Sence para önemli mi? Sen ne istersen alırım ben. Yeter ki mutlu ol."

"Doğru ya, cüzdanımı unutmasam bile hep sen ödüyorsun! Ne kadar mahçubum haberin var mı?"

"Sen böyle yapınca, bana yabancı gözüyle baktığını düşünüyorum." Kollarını bağlayıp kaşlarını çattı ve arkasına yaslandı. Ben şuan trip mi yiyordum? Tanrım çok tatlı! "Taehyung," Kıkırdayarak Taehyung'a seslendiğimde omuz silkti ve aynı pozisyonunu sürdürdü. "Trip mi atıyorsun?" Kafasını aşağı yukarı salladığında ise hafif bir kahakaha attım. "Taehyung, Taehyung'um~"

Gözlerinden yumuşadığını anlasam da hala bana bakmıyordu. "Trip atma! Çok tatlı oluyorsun! Tamam, bak bu tatlıdan istiyorum. Hem de çok istiyorum, bir de limonata. Almayacak mısın?"

Yüzü düzelmişti ama konuşmamakta ısrarcıydı. Karşısından kalktım ve yanındaki sandalyeye oturup koluna yapıştım. "Pişt yakışıklı, pişt pişt, bak bana bak. Taehyunggie~" Aniden bana dönmesiyle yüzlerimiz çok yakın olmuştu ve dudağının kıvrıldığını görmüştüm. Yüzünü biraz kaldırıp alnımdan öptüğünde ise dişleriyle gülüyordu. "Hangi tatlıydı, güzelim?"

THE PHOTO • Kim TaehyungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin