Taehyung kızaran gözlerini bir saniye olsun Eul'den ayırmıyordu. Elinde olsa yanına gidecek kokusunu içine çekecekti ama 2 gündür yoğun bakımdaydı Eul.
Hayati riski hala geçmemişti. Uyanmasını bekliyorlardı. Üyelerin her biri gelmişti. Lay'den tut Jungkook'a kadar herkes teker teker gelmişti. Eul'un kuzenleri gelmişti. Amcaları gelmişti. Herkes gelip gitmişti.
Hastanenin önü kameraman ve muhabir kaynıyordu. Bütün herkes canlı yayında Taehyung'un halini gördükten sonra olanları öğrenmişti. Medyada bunun hakkında milyonlarca haber dolanıyordu.
Taehyung bir an olsun buradan ayrılmamış, iki gündür topu topu 2 saatlik uykuyla duruyordu.
"Taehyung, git ve dinlen." Taehyung bakışlarını hasta yatağında hareketsiz bir şekilde yatan Eul'den çekti ve Sehun'a baktı. "İyiyim ben. Yakında uyanır. Burada olmalıyım."
"Birazdan Jongin, Baekhyun ve Lay Hyung gelecek. Ben de Jung amcanın yanına gideceğim. Durumunu biliyorsun. Fazla yorgun düşmüş yatıyor. Aynısı sana da olsun istemeyiz."
"Sorun değil. Gerçekten iyiyim. Bizimkiler de gelmek istediler. Gerçi Jungkook'a kalsa o da burada yatacak. Neyse işte Jungkook ile Hoseok Hyung da geliyor."
Sehun kafa salladı ve Taehyung'un başında dikilmeyi kesip yanına oturdu. "Ne zamandır biliyorsun? Eul'un hasta olduğunu... ne zamandır biliyorsun?"
"Birkaç ay oldu. Eul yanımızda kriz geçirdiğinde öğrendik."
"Korkmuş olmalısınız."
"Hem de nasıl. Hastaneye yetiştirirken öyle hızlı koşuyordum ki, bacaklarım bu kadar titrerken nasıl bunu başardım diye düşünmüştüm. Kız kardeşime bir şey olacak korkusuyla... Tanrım, bunları konuşmasak?" Sehun kafasını eğdi ve elleri arasına aldı. Taehyung Sehun'u, Sehun da Taehyung'u çok iyi anlıyordu. Kafasındaki elleriyle saçlarını karıştırdı ve ayağa kalktı Sehun. "Ben kafeteryaya gideceğim. Tost alırım ikimize. Artık birkaç lokma bir şey geçsin boğazından."
Taehyung gülümsedi. Nerdeyse 3 gün olacaktı onunla konuşmayalı. Ona anlatacağı çok şey vardı. Sehun ile nasıl iyi anlaştığını, yan odadaki çocuğun ağladığını görünce kendisine sarıldığını, onu ne kadar özlediğini, ne kadar korktuğunu anlatacaktı.
Koskoca koridorda yalnız kaldı Taehyung. Ama yalnız olduğunu düşünmüyordu. Oturduğu yerden Eul'u görüyordu. Onun varlığı bile yalnızlığına çareydi.
"Hyung." Düşüncelerinden Jungkook'un sesiyle kurtuldu. Herkes gibi noonasının hasta olduğunu öğrendiğinde yıkılan Jungkook da perişan haldeydi. "Ah, geldiniz mi?"
"Eul nasıl? Bir gelişme var mı?"
"Yok Hoseok Hyung... Maalesef yok."
"Sen nasılsın?"
"Nasıl olabilirim ki? Halimden de bellidir zaten." Hoseok Taehyung'un yanına oturdu. Jungkook ise yoğun bakım ünitesinin camından Eul'e baktı.
Hoseok umut kaynağıydı. Herkes gibi o da kendini böyle adlediyordu. Böyle bir günde umut saçmayacak ise bu ismi hak etmenin ne anlamı vardı? Taehyung Hoseok'un 'her şey düzelecek' tesellileriyle biraz olsun rahatlamıştı. Çok ama çok az.
"Bunu ye Taehyung. İtiraz yok. Siz de hoş geldiniz beyler." Sehun gelip tostu Taehyung'un kucağına koydu. Sonra oturmak üzere sandalyelere yöneldi ama gelen Bay Jung ve Seo Hae'yi görünce hemen onların yanına gitti. "Jung Amca, dinlenmeni söylemiştim!"
"Dinlendim Sehun. Yeterince dinlendim. Kızım bu durumdayken anca bu kadar."
"Sen de haklısın. Seo Hae, sen de hoşgeldin." Seo Hae Sehun'a kafa selamı verdi ve amcasının kolundan çıkmayarak yürümeye devam etti.
Bu sefer de koridorun başında Jongin, Baek ve Lay üçlüsü görülmüştü. Yine aynı Eul nasıl faslından sonra herkese sessizlik çöktü. "Yeterince kalabalık ettik Jungkook hadi biz gidelim." Hoseok Jungkook'u gitmeye ikna etmeye çalışıyordu ama pek başarılı olamamıştı. Başarısızlığı kabullendi ve biraz daha kalmak üzere bir kenara oturdu. İçinden 'Eul iyi olsun' duaları etmeyi de ihmal etmiyordu.
Birkaç dakika sonra Eul'e bağlı olan makine ötmeye başladı. İçeri birkaç doktor hızla girdiğinde herkesin kalbi ağzında atmaya başlamıştı. "Neler oluyor!?" Taehyung odaya girmeye çalışan hemşireyi durdurup neredeyse bağırarak sorduğunda hemşire sakince "İzninizle." dedi ve içeri girdi.
Tıp konusunda hiçbir bilgisi olmayan biri bile şuan kötü şeyler olduğunu anlayabilirdi.
Taehyung'un gözlerinden akmaya hazır yaşlar kendini saldığında, hiç olmadığı kadar üzgün hissetti. Hiç olmadığı kadar korktu. Sevdiği kadını kaybetmekten ölesiye korkuyordu şuan.
Ekranda Eul'un kalbinin artık atmadığını belirten çizgi göründüğünde Taehyung taşıyamadığı vücudunu duvara yasladı. Bütün kanı vücudundan çekiliyor gibi hissediyordu.
Onu sevdiğini yeterince dillendirmemişti. Yeterince onu öpüp koklayamamıştı. Her sabah uyandığında onu görme, ilk onun sesini duyma hayallerini gerçekleştiremişti.
Sevdiği kadın gözünün önünde ölüyordu.
"Hayır! Beni bırakamazsın Eul! Böyle gidemezsin! Lütfen Eul! Gitme! Bir şeyler yapın!"
Doktorlar defibrilatörü şarjlayıp Eul'un göğsüne bastırıyordu. Vücudu her sıçradığında, herkes gibi Taehyung'un kalbinde de bıçaklar yol açıyordu.
"250 volt 3 - 2 - 1 ... 350 volt 3 - 2 - 1..."
Babası, abileri, kız kardeşi ve sevdiği adam. Hiçbiri onun duran kalbini kabullenememişti.
Doktorlar defibrilatör ile şok vermeyi bıraktığında son gücüyle bağırdı Taehyung. "Ne yaptığınızı sanıyorsunuz!? Devam edin! Ölmedi o! Şu lanet şeyi yapmaya devam edin! Ne olur... Kurtarın onu."
Taehyung içeri girdi. Sevdiğinin yanına koştu. Elinden tuttu. Kalbi atmayan sevgilisinin elinden tuttu. "Eul, Eul'um? Gitme, neden böyle oluyor? Şuan uyanmalıydın. Ne olur..."
Hıçkırıkları arasında kafasını Eul'un saçlarına gömdü.
Elini sıkıyordu Eul'un. Her zaman yaptığı gibi eli acıdığında ona kızsın diye.
Boynuna dokunduruyordu burnunu. Huylandığında yaptığı gibi kendisinin alnına bir tane vursun diye.
Tek isteği uyanmasıydı. Ne yaparsa yapsın, ne olursa olsun uyanmasını istiyordu.
Elinin altındaki küçük beden ondan kopuyordu. Kayıp gidiyordu. O ve diğerleri hiçbir şey yapamıyordu.
Dünyadan kurtulmak isteyen bu kız, kurtuluşa erecek ve annesinin yanına gidecekti. Fakat isteğini bastıran bir şey vardı.
Aşkını yüz üstü bırakmak istemiyordu.
Tanrı onlara bir şans daha veremez miydi? Sonsuz güce ve merhamete sahip olana, hıçkırıları arasından son bir kez yalvardı Taehyung.
"Ne olur, ne olur... onu benden alma."
Sonra. Sonra ekrandaki düz çizgi hareketlendi. Duyduğu sese kafasını kaldıran Taehyung ekranı gördüğünde Eul'e döndü.
Bir anlığına açıldı Eul'un gözleri. Taehyung'a baktı. Taehyung işte o an 3 gün sonra ilk kez gerçekten yaşadığını hissetti.
Eul'un kalbinin attığını gören doktorlar hemen harekete geçerken, hastane koridorundaki hüzün gözyaşları da sevinç gözyaşlarına dönüştü.
Taehyung Eul'un gözlerini gördüğü o an için binlerce kez Tanrıya şükretti.
Eul'un elini daha sıkı tuttu.
"Teşekkür ederim. Beni sevdiğin, beni kendine aşık ettiğin için. Sonsuzluğa adım attığın için."
-
Beklentilerinizi karşılayabildim mi canım okuyucularım?
<3
ŞİMDİ OKUDUĞUN
THE PHOTO • Kim Taehyung
Fanfiction[ Text & Instagram & Texting ] Yanlış anlaşılan bir fotoğrafla başladı herşey. Belki o fotoğraf olmasa bir daha birbirlerini hatırlamayacaklardı, görmeyeceklerdi, aşık olmayacaklardı... -Kim Taehyung-