32. Bölüm

576 10 0
                                    

     Kısaydı ve bunun sebebi şüphesiz annemin teknolojik aletler kısıtlamasıdır.

            Kapıyı yumrukladım aceleyle. Kendimi Doruk'un kollarına atmadan kurtulamayacaktım sanırım bu '' tehlike'' hissinden. Ve sonunda kapı ısrarlı çalışlarım karşısında tereddütle açıldığında gözleri ağlamaktan kıpkırmızı olmuş Hürrem anneyi kollarıma aldım. O an bir süre sarmaş dolaş kapıda durduk. Ben daha tek kelime edemeden Hürrem anne:

— Doruk’a haber verelim. Ortalığı ayağa kaldırdı, dedi ve o an kuzenimi fark etti. Gözleri şüpheyle açıldı ve ardından soğukkanlılıkla beni içeri çekti. Kuzenim arkasını dönüp geceye karışmadan önce:

— Bir sorun olursa Doruk’a bildiririm. Onu ikna et, demekle yetindi. Ve arkasına bakmadan çekip gitti. Hürrem Anne başımda bir süre dönüp durunca, nedensiz ağlama krizlerine girince ve sonunda Doruk’lara haber verince düşünmeye fırsatım olmamıştı.

            Ama şu an Doruk’un gelişini beklerken her zerremle düşünüyordum. Annemin içime işleyen gülümsemesinin yanında amcamın kötülükler barındıran sırıtışını. Annemi öldüren tek kurşunu… Babama olan nefretimin kökeni kurumuş, yerini saygı almıştı. Annemi birkaç yıl daha koruduğu için seviyordum da babamı. Hatırlamanın verdiği rahatlamayı sonunda hissettim.

            Kuzenime güveniyordum. Nedensiz bir güvendi bu. Sanki daha öncede bana yarım etmiş gibi hissediyordum. Ve bu his ile kuzenimle aramdaki ilişkiyi yönetiyordum. Kalbimin sınırlarını mantığımın sınırlarından daha önemli görüyordum.

            Uzun süre düşündüm. Kapı ziliyle ara buldu düşüncelerim. Hürrem Anne koşar adımlarla kapıyı açmaya gittikten birkaç saniye sonra sert adım sesleri döşemede yankılayarak salona ulaştı. Ne hissedeceğimi bilmiyordum Doruk’a bakınca. Evet, babamı öldürmemişti. Ama belki de benimle olmaktaki amacı mirasımdı. Bu düşünce kendini açıkça belli ederken korkuyla gözlerimi Doruk’a çevirdim. Endişeli gözler gördüm. Aynı zamanda öfkeden kırmızı…

            Kollarına aldı beni. Tehlikenin geçtiğini hissettim. Olanları anlattım ona. Bana zarar vermediklerinden bahsettim. Kuzenime güvendiğimden bahsettim.

— Kuzenin olacak o herife güvenmiyorum, dedi.

— Ben güveniyorum, dedim.

— Güvenenin kanatları yanar, dedi.

— Uçamayacaksak kanat neye yarar, dedim ve böylece güzel bir sözsel atışmayı rezil etmiş olduk. İkimizin de ağzından bir kıkırtı peyda oldu.

            Kürşat Amca ile de sarıldık. Bana bir şeyler saklıyormuş gibi pişmanlık ve mahcubiyetle gülümsedi. Arslan ise o küçücük yüreği ile bana kocaman sarılarak dedi ki:

— Sen de babam gibi uzaklara gittin uzun süre gelmeyeceksin diye çok korktum.

                 Gözlerimden süzülen damlalarla onu kucağıma alıp sıkıca sarmaladım kollarımla. Minicik bedenine kıyasla kocaman bir yürek vardı onda.

            Gecenin ilerleyen saatlerinde yanımdan bir an olsun ayrılmayan Doruk eni odamıza götürdü. İlk haftalarda kaldığımız oda değildi. Bembeyaz çarşaflar, duvar ve yatağın üzerindeki maske. Doruk’un maskesi… Duvarlara çizilmiş rengârenk kelebekler… Şaşkınlıkla Doruk’a döndüm. Dikkatle beni izliyordu.

— Burası çok beyaz, dediğimde ilk güne ithaf ederek:

— Senin gibi, dediğinde gülümseyerek bakışlarımı yere indirdim. Ama aklıma ‘’ miras’’ meselesi takılınca dudaklarım aşağı kıvrıldı.

— Niye asıldı yüzün?

            Ona ‘’ miras’’ konusunu açmaya hazır değildim. Bu yüzden aklıma gelen ilk şeyi söyledim:

— Sen çok tısırıksın.

            Kaşları çatıldı.

— Yani kuzenim çok kaslı.

            Düzeltmeye çalışırken batıyordum. Yüzünü bir an kaplayan sinir yerini alaycı bir sırıtışa bıraktı.

— Kanıtlayayım. Ben sana kaslı olduğumu kanıtlayayım sen de bana şok etkisiyle unutabildiklerini hatırlayabileceğini kanıtla. Lanet olsun, hatırla. Bu yükü daha fazla kaldıramam. Beni affettiğini duymaya ihtiyacım var.

            Neden bahsettiğini bilmiyordum ama beni kollarıyla sarıp öpmeye başladığında da karşı çıkmadım. Onu seviyordum. Ona âşıktım. Ben de kollarımı ona doladım. Ve o birden hoyratça canımı yakarak beni yatağa fırlattı ve pantolonumu çıkarırken:

— Özür dilerim, diye mırıldandı.

            O kendi pantolonunu çıkarırken baş ağrısı ile birlikte anı geldi. Doruk bana tecavüz etmişti. Ben bunu unutmuştum. Ve şimdi buna takılmanın bir manası yoktu. Gözlerimi kapadım ve Doruk’a hitaben mırıldandım:

— Hatırlıyorum. Devamına gerek yok.

            Bir süre sonra:

—Aç gözlerini, dediğinde tereddüt etmeden araladım gözlerimi. Gözlerim kaslarında takılı kaldı. Yatakta doğruldum ve ellerimi karın kaslarında dolandırırken:

— Umurumda değil, diyerek o olayı geldiği yere yolladım. 

Sadece Seni Sevdim 1- TUTKU DÜZENİYORHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin