6. Bölüm●

949 18 0
                                    

Telaşla üstümdeki uçak yolculuğunun eseri olan kıyafetlerden kurtularak duşa girdim. Soğuk su bana iyi gelmiş düşüncelerimi bir noktada toplayabilmeme yardım etmişti. Ve o anda fark ettiğim gerçek beni kahkahalara boğdu.
    Şerife'den Elena'ya mı? Bu gerçekten büyük bir değişiklikti. Sonunda kendimi banyodan bornozumla dışarı atıp da dolaba gittiğimde Miral Ana'nın kıyafet işini de halettiğini ummaktan başka bir şey yapamadım. Dolabı açtığımdaysa şok geçirdim. Burada bin tane defile yapacak kadar kıyafet vardı. Ve şaşırtıcı olan dolabımız başka bir odaya çıkıyordu. Bu kocaman odanın bir tarafında Doruk'un olduğunu tahmin ettiğim gömlekler, takımlar… asılıyken odanın diğer tarafında çeşitli mağazaların en seçkin ürünlerinden oluşan bir koleksiyon duruyordu. Ve bu koleksiyonun sahibi galiba bendim. Oraya ilerleyip elime geçen ilk eşofmanları üzerime geçirdim.
    Ve eşofmanların bile kaliteli ve oldukça zarif olduğunu fark ederek kaşlarımı çattım. Eşofman üstünü çıkararak belime bağladım. Doruk'un hala odaya dalmamış olmasına dayanarak gelmediğini tahmin ettim. Sonraysa can sıkıntısıyla baş etmek için odayı incelemeye başladım.
    Odanın ortasında yatak tüm heybetiyle duruyor, odanın bir duvarını saran camdan ormanlık alanın ortasındaki çeşme görünüyordu. Odanın pencereden uzak bir köşesinde bir çalışma masasının üstünde oldukça teknolojik görünen bir masaüstü bilgisayar duruyordu. Odanın diğer köşesiniyse bir aynalı masa kaplıyordu. Ve mavi duvara kütüphane yaslanmıştı. Oraya doğru ilerleyip kitaplara bakmaya başladım. Hepsi çok sıkıcıydı. Teknoloji, İşletme vesaire ile ilgili başlıklara bakarak kütüphanenin bir rafındaki kitapların üstünde parmaklarımı gezdirdim.
    Tam ben ilgimi çeken tahta kapaklı ve başlıksız bir kitabı raftan alacakken odanın kapısı açıldı. Başımı çevirdiğimde Doruk'un buz mavisi gözleriyle karşılaştım.
- Kitaplarıma bir daha dokunma, diyerek odanın ortasındaki yatağa yattı. Üstündeki siyah takım elbise ve beyaz gömlekle mavi çizgili kravatı bu evden çıkarken üzerinde değildi. Bu da ya alışveriş yaptığı ya da Elena'nın evinde deposu olduğunu gösteriyordu. Elimi kitabın tahta yüzeyinden çekerek yatağa yaklaştım. Doruk ise bana bakıyor bir ihtimal olayın ne kadarını bildiğimi anlamaya çalışıyordu.
- Şerife'den Elena'ya büyük bir değişim olmuş, diyerek yatağa oturdum. Sırtım Doruk'a dönüktü.
- Kıskandın mı yoksa, diye sormasıyla yatakta üzerine atlayıp yumruğumu karnına geçirdim. Doruk ne olduğunu anlayamamıştı bile.
- Ah… Bu acıttı. Tamam. Peki, bu ne içindi?
    Bu ne içindi diye sorması bile başlı başına bir ironiydi. Yanında diz çökmüş bulunduğum için ona tepeden bakarak:
- Sahte olduğunu kimse anla, cümlemi tamamlamama izin vermeden eliyle başımı kavrayarak beni kendine çekti. Ben üzerine devrildiğimde kulağıma mırıldandı:
- Miral Ana burada. Dikkatli ol. Sesini yükseltme. Sessizce anlat.
    Bu kadar tedbir fazla değil miydi? Bana mı öyle geliyordu.
- Pekala. Karın olarak kocacım Elana'nın yanına gittiğinden Miral Ana'nın haberinin olmamasını umut ederim. Çünkü bugün ben onu geri döndürmesem taksiyle sizi basmaya geliyordu.
    Bu sözlerim onu etkilemiş olmalıydı ki bedeni gerildi.
- Elena'nın kim olduğunu anlattı mı?
   Tüm derdi bu muydu? Anlamıyor olsam da hızla cevapladım:
- Gerçekten Elana'nın durumu için kendini mi suçluyorsun yoksa…
    Benim duraksamam üzerine:
- Yoksa, diyerek beni devam etmeye teşvik etti. Ben de onu kırmadım:
- Yoksa onu seviyor musun?
    Bu onun için bir şok etkisi yaratmış gibiydi. Birden bire beni altına alacak şekilde bedenini yukarı itti. Şimdi o benim burnumun dibindeydi:
- Sen sahteyi gerçek göster ben de seni koruyayım. Seni korumam için bu işten uzak kalmalısın. Kimsenin bilmediği dolaplar dönüyor. Ama sana söz veriyorum son kurşunu sen sıkacaksın.
   Gözlerim son söylediklerinin dehşetiyle ardına kadar açılırken kekeledim:
- S-son k-kurşun mu? Ben an-anlamıyorum.
    Ellerini iki yanıma sabitlemiş yüzü benim yüzümün birkaç santim ötesindeyken mırıldandı:
- Gecenin bir yarısı yemek yemeye var mısın karıcığım?
    Gerçekten de herşey bir garipti. Akşam kaçırıldım. Gecenin bir yarısı uçakla İstanbul'a geldim. Sonra Doruk gitti. Miral Ana kızdı. Falan filan derken ben ne uyuyabildim ne de yemek yedim. Açım. Ve sabah olmak üzere.
    Doruk üstümden kalkınca düşünmeye ara verdim. Doruk'un bana uzattığı eli tutup kendimi kalkmaya teşvik ettim. Doruk karanlıkta bana yön göstererek merdivenlerden aşağı yönlendirdi ve bir mutfağa sokup ışığı açtı.
    Aklım hala son kurşundayken ne kadar dikildim bilmiyorum ama Doruk masayı hazırlamıştı. Ve ana menüde yiyemediğim yiyeceklerden biri olan sucuklu yumurta vardı. Yemesem darılmaz umarım diye düşünerek Doruk'a baktım.
    Kesinlikle darılırdı.

Sadece Seni Sevdim 1- TUTKU DÜZENİYORHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin