3. Bölüm●

1K 25 0
                                    

      Gözlerimi Doruk'un beni sarsmasıyla açtım.
- Tutku. Uçak indi uyan artık.
      Sonunda diye düşünerek beni oturduğum koltuğa bağlayan kemeri çekiştirdim. Biraz uğraştıktan sonra uykulu halime rağmen kemeri çözebildim. Doruk çoktan kemeri çözüp ayağa kalkmış, beni bekliyordu. Ama ben dengede durabileceğimden emin değildim. Yine de riski göze alarak bacaklarım üzerinde doğruldum. Tam da tahmin ettiğim gibi sendeleyince elimle önümdeki koltuğu yakaladım. Doruk da koluma girerek destek olunca uçaktan çıkıp havaalanına ulaştım.
     Doruk gerekli prosedürlerle uğraşmak üzere beni havaalanında birçok tipte insanı rahatça bulabileceğiniz banklardan birine oturttu. Kader yolcularıydı banklarda oturanlar. Başımı kaldırıp baktım onlara. Şuradaki beyaz fötr şapkalı, beyazlara bürünmüş yüzünü göremesem de kilolu olduğunu fark ettiğim adam ellerini bankın iki yanına atmış bir bankı kaplıyor. Belki de bugün sevdiği kadınla evliliğini bitirdi. Bunun nedeni de iş seyahatinden karısına süpriz yapmak için erken gelmesiydi. Ve evde onu ihanet,acı ve terk edilmişlik bekliyordu. Karısının onu aldattığına gözleriyle şahit olunca delirdi. Bağırdı. Acıyla haykırdı. Ama kadın kişiliğinde bir kusur bulamadığından kilosuyla savundu kendini. Oysa onun gibi bir kadını sevmenin intihar olduğunh yeni anladığını ve aslında onu sevmediğini fark etmekten gurur duyduğunu söyledi. Oysa hala kalbi bir parça o kadınındı. Evden çıktı apar topar. Kendini havaalanında buldu. Her hafta aşındırırdı zaten havaalanının o soğuk, kader yolcusu banklarını. Ama bu sefer sebep bir iş gezisi veya tatil değildi. Bankta otururken kollarını sahiplenerek banka sarılır gibi açtı. Kilosundan utanmadığını insanlığa ilan ederken hayatı kendi çapında değiştirdiğinin gayet farkındaydı.
      Tahminlerim ince, sarışın, kısa bir kadının beyaz fötrlü adama sarılmasıyla tamamen yanlış çıkarken Doruk geldi.
- İşlemler tamam. Yol yorgunuyuz. Bu yüzden ailemle tanışmayı erteleyelim. Eve gidip biraz kestirmek sana iyi gelecek. Benim de halletmem gereken birkaç ufak mevzu var, diye açıklama yaparken bir yandan da kolumdan tutarak kalkmama yardım etti.
- Tamam, demekten başka bir şey yapmaya gücüm yoktu. Ayakta zor duruyordum ve Doruk'un yardımıyla yürüyordum. Uykudan her uyandığımda güçten düşer, tamamen savunmasız kalırdım. Neden öyle olduğu hafızamda netlik kazanmayan anılarda bir yerlerdeydi bir ihtimal. Ama benim o anıları oradan çıkarmaya yetecek ne gücüm ne de cesaretim vardı.
      Doruk beni havaalanının çıkışına doğru hafifçe çekerken bir yandan da gözleriyle bir şey arıyor gibi duruyordu. Bir süre sonra beni durdurdu ve onun hedefini belirlemesini beklediğimi siyah son model arabaya binene kadar fark edemeyecek kadar dikkatsizdim. Yanıma kurulan Doruk, dikiz aynasından bize gülümseyen şöför olamayacak kadar yakışıklı adama göz kırptı. Adamın geniş omuzları arabanın koltuğundan yanlara uzanıyordu. Saçlarının arasına sıkıştırdığı güneş gözlüğüyle, dudaklarındaki gülümsemeye gerçek anlamda samimilik katan sıcak kahverengi gözlerini de seçmiştim aynadan.
      Şöför, gülümsemek dışında hiç konuşmadı. Ara sıra aynada bakışlarımız kesişiyordu ama adamın derdi Doruk'laydı. Bana herhangi bir duyuyla bakmıyordu sanki. İfadesiz yüzünde gözlerine yansıyan gülüşü Doruk'a yönelmişti. Ve bunu bana göstermekten hiç çekinmedi. Araba virajları dönerken şöför dikkatini tamamen yola verdi ve Doruk bakışlarını dikiz aynasından bana çevirdi.
- O benim kardeşim gibi bildiğim adamım. Sağ kolum da diyebilirim onun için. O konuşamıyor. Adı Kerim. Bir şeye ihtiyacın olduğunda ona gel. Dışarı çıkacaksan benden ya da ondan izin al, diye fısıldadı kulağıma Doruk. Aslında gözleri onun yerine çok güzel konuşuyordu. Bunu benim kadar Doruk'da fark etmiş olmalı ki benim bunu dile getirmemi engellemek adına elinden geleni yaptı. Uzun süre gözlerimiz savaş verdi.
     Virajların bitmesiyle araba düz yola çıkınca Kerim'in bakışları yine dikiz aynasından Doruk'a yöneldi. Ve o an aklımdakini sesli söylememe gerek olmadığını fark ettim. Doruk zaten o adamı bundan ötürü bu kadar seviyordu belki de. Gözleri bana samimi baktığı sürece onunla iyi anlaşabileceğimi hissediyordum. Konuşamayacağını öğrendiğimden bedenimi öne sarkıtarak elimi Kerim'e uzattım:
- Merhaba, ben de Tutku.
     Kerim ilk önce şaşırarak bakışlarını yoldan ve aynadan ayırıp yüzüme odakladı. Sonraysa iç açan bir gülüşle elimi sıktı. Ben de ona gülümseyerek eski yerime geri döndüm. Doruk'un bakışlarına karşılık boş gözlerle ona baktım. Ne yani Kerim ile el sıkışmam yasak mıydı? Evlensek bile bana bu kadar karışamazdı.
     Şimdiden triplere girdiğine göre senle çok işimiz var Tutku. Gerçekten kocan mı o senin ki böyle düşünüyorsun?
     Derin bir nefes aldım. Kendi kendime haklıydım. Doruk hala bana uyaram bakışlar atmakla meşkulken araba durdu. Başımı pencereye çevirdiğimde küçük bir sarayla karşılaştım. Üç uzun kubbesi vardı ve bunların tepeleri balkon gibi camla kaplanmıştı. Okulumuzun iki katı kadar bir yer kaplıyordu. Siyah renkteydi ve mavi panjurları, mavi kapıları... vardı. Ben pencerede şok yaşarken Doruk beni dürttü ve arabadan indi. Ben de kendime gelmeye çalışarak arabadan indim.
      Doruk hiç tereddüt etmeden saraya giden patika yolda ilerlemeye başladı. Peşinden ilerlerken gözlerimi patikanın yan kısımlarındaki çiçeklerden alamıyordum. Renk renk, çeşit çeşit diler. Ve bu yolun kenarına o kadar yakışmışlardı ki insan gözlerini alamıyordu. Ama anlaşılan Doruk benimle aynı fikirde değildi:
- Çiçeklere bakacak çok zamanın olacak. Şimdilik bırak onları da acele et. Yarın sabah erken kalkmamız gerek. Ailem seni görmek istiyor. Benim hayatta evlenmeyeceğimi düşünüyorlardı. Evleneceğim kızın özel olduğunu söylerlerdi hep. Tabii evlenirsem.
    Onu patika boyunca takip ederken - ki patika arabanın park yerineden eve kadar bir kilometre kadar uzanıyordu herhalde- sordum:
- Neden?
      Oysa sırıtarak cevap verdi:
- Çünkü hiç bir kız bana uzun süre katlanamaz.
      Bu beni korkutmak için miydi bilmesem de gizemli ve birazcık da korkutucu bir gülümsrmeyle bana bakıp patikanın sarayın girişine kalan son iki adımını attı. Merdivenleri tırmandı ve kapının yanındaki zile bastı. O beklerken yanına geldim.
- Burası önceden pembe renkli bir saraymış. Ama annem burayı biraz değiştirmiş. İşe renginden başlamış. Burayı brnim için yapmış. İlerde tek başıma yaşamak istersem tek şartı burada yaşamam olacakmış. Öyle de oldu. Annem güçlü bir kadındır. Onu senin de seveceğine neredeyse eminim. Anneannem birazcık açık sözlüdür. Ama en çok o huyunu severiz. Babam tatlı bir ihtiyardır. Büyükbabamsa sürekli anneannemle kavga eder. Tanışma vesaire şeyleri ben hallederim. Senden tek istediğim.
      Açılan kapı sözünü böldü. Onu selamlayan hizmetçilere bir baş selamı verip bana döndü. Yüzümdeki ciddi ifade, buz mavisi gözlerindeki keskinlik ile beraber onu biraz ürpertici yapıyordu.
- Sadece ailemin yanında bana aşık ol.

Sadece Seni Sevdim 1- TUTKU DÜZENİYORHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin