4. Bölüm●

964 22 2
                                    

     Onu onaylamamın üzerinden çok zaman geçmeden bana bir oda gösterilmesi için Doruk emir verdi:
- Tutku'ya odasını göster Feyza. O sizin yeni hanımınız.
     Ben heyecanla Feyza'nın gelmesini beklerken o ceketini düzeltti ve kapıya doğru hareketlendi:
- Nereye, diye sordum biraz tereddütle. Bana bakıp gülümseyerek:
- Kafa dağıtmaya, dedi. Sonra da Feyza büyük bir heyecanla beni merdivenlerden yukarı sürükledi. Bir yandansa konuşuyor, heyecanını dindirmeye çalışıyordu:
- Odanızı çok seveceksiniz hanımım. Hürrem Hanım sizin için kendi hazırladı. Ve sizin için Miral Ana yı da buraya yolladı.
    Kafamı kaldırıp önünde durduğumuz kapıya bakarken sordum:
- Miral Ana kim?
    Önümdeki kapı açılırken:
- Benim, diyen kadın odadan çıktı. Hafif kilolu, muhtemelen balık etliydi. Gözleri canlı kahverengi, mavi başörtüsünden çıkan saçlarıysa bembeyazdı.
- Doruk nerede,diye soran otoriter kadına direk cevap verdim:
- Kafasını dağıtmaya gitti.
     Sonradan yaptığım hatanın farkına varınca düzeltmeye çalıştım:
- Yani onunla kavga ettik de temiz hava almaya yürüyüşe çıktı.
     Miral Ana bana bakarak gülümsedi.
- Ah benim saf kızım. Zavallım. Miniğim. Doruk kafa dağıtmak için yürüyüş yapacak adam mı? O lanet barlardan birine sokmuştur dağılsın diye başını. Ben nerde olduğunu biliyorum ama. Yürü gidiyoruz kızım, diye kendi kendini cesaretlendiren Miral Ana beni kolumdan yakaladığı gibi dışarıya sürükledi. Bu arada da Feyza'ya seslendi:
- Bir taksi ayarla Feyza. Hemen!!
     Doruk beni kesinlikle öldürecekti. Ama beni Miral Ana konusunda uyarmayı unutması benim suçum değildi ki! Derin nefesler alırken bir yandan da Miral Ana'yı ikna edecek bir bahane bulmaya çalışıyordum.
- Bence, diye başladığım cümleyi beni evden dışarı sürükleyerek yeni park eden taksiye binmeye zorlarken tamamladım.
- Bunu yapmamalıyız.
     Miral Ana takside yanıma oturduğunda cevap verdi:
- Bunu yapmamalıyız mı? Ama bunu yapacağız.
   Bahane bulmak konusunda mükemmel çalışan beynim şu an da devre dışı olsa da şansımı denedim:
- Rezil olacağız.
     Tahmin ettiğimin aksine bu cümlem ilgisini çekti:
- Açıklasana kızım. Neden rezil olalım ki?
     Yüzümü yana çevirerek Miral Ana'nın göremeyeceği tebessümümü serbest bıraktım. Doğru taşları oynarsam Miral Ana'yı ikna edebilirdim:
- Senin dediğin yere gideceğiz ve Doruk orada olmayacak. Biz de kadın başımıza kalakalacağız orada. Herkes bize bakacak.
     Miral Ana beni şöyle bir süzdü. Sonra ise alaycı bir sesle cevap verdi:
- Madem sen öyle diyorsun… Bakalım Doruk güvenini boşa çıkarcak mı?
     Sesindeki alay beni kuşkulandırmıştı. Ama yine de taksiciye:
- Geri dönelim, dedim ve şüpheli zaferim için kendimi kutladım. Yine de içimden bir ses bir şeylerin yanlış gittiğini söylüyordu. Ve o sese kulak vermem gerektiğini biliyor olsam da onu susturmayı tercih ediyordum.
     Eve gidene kadar bu olayı düşünüp durdum. Miral Ana sanki benim bilmediğim bir şeyi biliyordu. Ve bu şey her neyse Doruk'un bana normalde söylemesi gereken bir şeydi. Tabii gerçekten evlenecek olsaydık.
     Eve girene kadar bir karara varmıştım. Herşey benim hayal ürünümdü. Ortada hiçbir sorun yoktu. Ben paranoyaklaşıyordum. Evet, sorun kesinlikle bendeydi. Eve girip koltuklara oturana kadar Miral Ana ile hiç konuşmadığımızı fark ettiğimde derin bir nefes aldım:
- Kusuruma bakmayın. Ani hava değişikliği ve gelir gelmez yaşadığım olaylardan ötürü size karşı birçok kusur işlemiş olabilirim. Doruk da yanımda olmadığından kendimi biraz yalnız hissettim ve yanlış kararlar vermekten korktum.
     Bir süre durup karşımdaki koltukta kıpırtısız oturan kadına baktım:
- Ama amacım asla size karşı saygısız davranmak değildi.
    Miral Ana oturduğu koltukta öne eğilerek sordu:
- Bana karşı hangi kusuru işledin?
     Bu soru beni hazırlıksız yakalamıştı. O sitreste paçamı kurtarmaya çalışırken ne dediğime ne yaptığıma hiç dikkat etmemiştim. En sonunda:
- Bilemiyorum, diyebildim. Ama benim cevabımla yaşından beklenmeyen bir dinçlikle ayağa kalkan Miral Ana bu cevaba memnun olmamıştı:
- O zaman ne demeye af dilersin. Bana bak kızım, Yılmaz ailesinden olmana az kaldı. Düğün aceleye bindi, nikah desen görmedik bile. Bu işte bir bit yeniği vardır da neyse. Her ne olursa olsun sen Yılmaz ailesinin gelini, asla bir suçun olmadan af dileyip de zorluklar karşısında yılamazsın. Bu ailenin soyadına boşuna Yılmaz demediler.

     Bu ailenin soyadına boşuna Korkmaz demediler kızım. Biz ne şerefsizden korktuk ne ölümden ne de kara bahttan. Sen de bir Korkut kızısın. Onlar yıllarca peşini bırakmayabilir. Varsın bırakmasınlar. Sakın sen de kendini bırakıp korkularına teslim olma. Savaş. Günleri geriden saydığın zaman görüşmek üzere. Yıldızlar gibiyimdir bilirsin.
                              Seni Çok Seven Baban

    

Sadece Seni Sevdim 1- TUTKU DÜZENİYORHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin