22. Bölüm

662 15 0
                                    

DORUK

                Mert’ lanetler okuya okuya telefonu kapattım. Adamın planları iyiydi hoştu da hep bir şeyleri atlardı. Mesela bana doğum günü partisi hazırlamış ama insan davet etmeyi unutmuştu. Şimdi de Tutku’nun haber vermediği halde bir yerde uzun süre kalamayacağını unutmuşa benziyordu. Lanet okuyarak içecek satan dükkâna girdim. Çevreme bakındığımda sadece iki çalışanın kaldığını gördüm. Çalışanlardan biri:

- Kapatıyoruz efendim, derken kendimi dışarı attım. Karşı taraftaki bara kuşkulu gözlerle bakarak içeri adımımı attım. Yüksek sesli müzik, dans eden bedenler, içkiler derken içeride Tutku’ya benzer bir figür görerek harekete geçtim. Yaklaştığımda onun Tutku olmadığına emindim ama adamın biri kızı zorla götürmeye çalışıyor gibiydi.

- Bir sorun mu var, diyerek olaya dâhil olduğumda kız bana hitaben sordu:

- Bu adam beni zorla buraya soktu ve bana fiyatımı sordu. Düşünebiliyor musunuz?

                Bir an karşımda Tutku’yu görür gibi olunca kızı kolundan tuttuğum gibi dışarı çıkarırken adama:

- Gelirsen alırsın, dedim. Ne demek istediğimi anlamıştı. Bu işi yıllardır yaptığı belliyi. Kızı güvenli bir uzaklığa getirince bana teşekkür etti. Bense ona Tutku’yu tarif ederek öyle bir kız görüp görmediğini sordum. Bana olumsuz yanıt verince kızı taksiye bindirip son bir umut başka bir taksiyle otele doğru yola koyuldum. O sırada çalan telefonumun ekranında yazan Tutku kelimesi beni o kadar heyecanlandırmıştı ki ilk çalışta telefonu açtım:

- Alo. Tutku neredesin?

- Beyefendi, dedi karşıdan bir ses. Tanımadığım bir erkek sesi…

- A… Otelinin barında hanımefendi ve sarhoş. Adınızı sayıklayınca sizi aradık.

- Bir yere gitmesin. Kimse ona yaklaşmasın. Hemen geliyorum, diyerek telefonu kapadım. Taksici beni anlamış olacak hızını arttırdı ve aynadan bana sırıtarak:

- Ceza yersem alırım parasını. Yengeye bir şey olmaz inşallah ağabey, dediğinde nedense rahatladım. Bulmuştum onu. İyiydi. Taksici otelin önünde ustaca bir manevrayla dururken parasını uzattım. Üstünü beklemeden arabadan çıkarak otelin bar kısmına koştum. Gözlerimi çevremde gezdirdim ve o kadar insanın arasında onu gördüm. O giydiği de neydi? Aslında giymedikleri giydiklerinden fazlaydı. Hızlı adımlarla ona yaklaştım. Beni fark etmeden barmenle konuşuyordu. Barmenlerin iyi kalpli insanlar olduklarını Mert’ten dinlemiştim. Ve barmen de beni rahatsız edecek hiçbir hareket yapman babacan bir gülümsemeyle Tutku’yu dinliyordu.

- Tutku, diye bağırdım uzaktan. Beni görünce somurttu. Barmene dönüp bir şeyler mırıldandığında barmen bana dönüp ‘’ Senin işin çok zor pikaççuuuuu…’’  adı altında bir bakış göndererek müşterilerine döndü. Tutku’nun yanına vardığımda ben tepki veremeden bana sarıldı. Sıkıca. Tüm kıvrımlarını hissedebileceğim şekilde. Onu kendimden uzaklaştırmak istediğimde Okan’ın sözlerini hatırladım. Ayrılmak yerine onu kucağıma alarak odamıza doğru yol aldım. Odaya gelene kadar türlü saçmalıklardan bahsetmişti. Onu yatağa bırakıp üzerimdekilerden kurtularak eşofman altımı giydiğim sırada çıplak bedenime dolanan sıcak kolları hissettim. Hızla arkamı döndüğümde Tutku göğsüme sokularak kollarını tekrar bana doladı. Tam onu itecekken:

- Ama sen… Beni… Sevmiyorsun… Oysa… Ben… Seni… Seviyorum, diyince Okan’ın haklı olduğunu anladım. Açelya ile zaman geçireyim derken Tutku’yu kaybedecektim. Onu yavaşça kollarımın arasına çekerek göğsüme bastırdım. Başını kaldırınca gözlerim dudaklarına sabitlendi. O ise bilincinde olmadan dudağını yalayarak beni zor duruma sokmakta ısrarcıydı. Dişleriyle dudağını ısırdığında içimden o dudakları dişlerimin arasına sıkıştırmak vardı diye geçirim. Ve kendime hop daha geçen duvardan daha az çekicisin demiştim. Sahi ben onu hangi akılla söylemiştim o da belli değildi. Onu da kucağıma çekerek yatağa oturum. O ise sanki ben ona özel yapılmış bir sandalyeymişim gibi küçücük bedeniyle kollarımın arasına kucağımda uyumla oturuyordu.  Giydiği atlet ve daracık pantolona baktım. Kapalı giyinse olmuyordu sanki. O arada barda Tutku’nun oturduğu sandalyenin üzerine asılmış halde duran gömlek geldi aklıma. Bu sabah Tutku’nun giydiği gömlek. Sarhoş olunca çıkarmış olmalıydı. Tutku başını kaldırarak elleriyle çıplak göğsümü okşamaya başladığında geri çekilmeyi düşünmedim bile. Sevgi göstermeliydim. Sarhoştu. Yarın hatırlamayacaktı. Ve sarhoşken daha cesurdu.

                Tutku’nun yüzünü kavradım bir elimle diğer elimle de belinden yakaladım. Onu kendime bastırarak mırıldandım:

- Benden bir öpücük almaya ne dersin?

                O halinden mırıldanarak bana sokulduğunda yüzümdeki gülümsemeyle dudaklarımı yanaklarına değdirdim. Oradan dudaklarını kenarını öptüm ve son olarak dudaklarım dudaklarıyla buluştu.

                Beklediğimin aksine dudakları yumuşacık ve enfesti. Sanki yaşam kaynağım oymuş gibi öptüm onu. Uzun uzun. En sonunda sızmasına yakın kollarımın arasında ninnilerle uyuttum. Ben Doruk Yılmaz ninni söyledim. Bir kız için. Özel bir kız için…   

Sadece Seni Sevdim 1- TUTKU DÜZENİYORHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin