Ben düşüncelere dalmış camdan dışarıdaki yapaylığı izlerken serviste büyük bir sarsıntı oldu. Bir an armın kemerinden kurtulup servisin ön camına yapışacağımı sandım fakat bu kemerler en büyük sarsıntıyı bile önleyebilecek kuvvetteydi.
Sarsıntının sebebi servisin aniden durmuş olmasıydı. Büyük bir şaşkınlıkla etrafıma baktım. Sanırım herkes benimle aynı duygular içindeydi. Neden olduğunu bilmediğim bir sebepten dolayı dışarı bakma ihtiyacı duydum fakat bu şokumu ikiye katladı. Dışarıda ki tüm arabalar, otonomlar, teknolojiye dair her ne var ise durmuştu. Herkes büyük bir şaşkınlıkla etrafına bakıyordu. Armsteroların altındaki manyetik güç gitmişti ve artık ne servis ne de armlar çalışmıyordu.
Yanımda duran, adını bilmediğim ama her gün gördüğüm kız büyük bir korkuyla "sabah da aynı şey oldu. Armın ekranındaki haberlerde gördüm, Kepler'deki tüm teknolojik aletlerde elektrik kesintisi oluyormuş. Eğer elektrik giderse ne yaparız? Etrafımızda ki her şey onun sayesinde çalışıyor" dedi. Haklıydı. Etrafımda gördüğüm ve göreceğim her teknolojik alet elektrikle çalışıyordu ve Kepler'de teknolojik olmayan hiçbir şey yoktu.
Ben de korkmaya başlamıştım. Kendim için korkmuyordum, diğer insanlar için korkuyordum. Eğer elektrik bir saatliğine dahi gitse armsterolar yüzünden yürümekten aciz kalmış şu insanlar ne yapardı? Bir şeyler yapmam gerekiyordu. Ayağa kalkmak istedim fakat etrafımdakilerin o şaşkın bakışlarını hayal edince bu düşüncemden vazgeçip biraz daha beklemeye karar verdim. Belki az sonra yeniden her şey normale dönerdi.
Sadece üç dakika kadar kısa bir süre geçmesine rağmen herkes korkuyla homurdanıp sızlanmaya başlamıştı bile. Birkaç kişi yerinden kalkmaya çalışsa da bunca zamandır bedenine gereken saygıyı göstermemenin bedelini ödeyerek başarısız oldu. Ben ise her geçen dakika "zamanı değil, biraz daha beklemeliyim" diyerek susturuyordum içimdeki "hadi kalk artık" diyen o sesi.
Nihayet dört dakika sonra elektrik gelmişti ve hayat normale dönmüştü. Şimdi herkesin aklında tek bir soru vardı. Bu teknoloji çağında, özellikle başka gezegene taşınacak kadar ilerlediğimiz bir çağda nasıl oluyordu da elektrikler gidebiliyordu? Her şey teknolojik değil miydi? Elektriği üretenler de teknolojik robotlardı ve Kepler Güneşi'nin enerjisiyle çalışıyorlardı yani onlar bu kesintide durmazlardı. Bu paradoksu ne önleyebilirdi ki?
Elektrik gelir gelmez armın ekranından haberlere baktım. Tüm Kepler bu olayı konuşuyordu. Sira'dan, Yangi'den, tüm sosyal medya ağlarından insanlar akın akın bu konu hakkında paylaşım yapıyordu. Haberlerde güneş enerjisini dahi önleyebilecek bir kuvvetin keplerde olmadığı yazıyordu. Bazıları uzaylı saldırısına uğradığımızı düşünürken bazı bilim insanları da gezegenlerin yönüyle alakalı olduğundan ve Kepler güneşine mesafemizden kaynaklandığını söylüyorlardı.
Uzaylı saldırısına uğramış olmak bana çok saçma gelmişti. Asırlardır bilim insanları uzayda araştırmalar yapmış, başka gezegenlerden örnekler alıp incelemişlerdi. Teknoloji sayesinde artık tüm galaksideki gezegenler hakkında bilgi sahibiydik fakat bunca gezegenin hiçbirisinde bir yaşam belirtisine rastlamamıştık. Daha da uzakta yaşam var mıydı? Sanmıyordum çünkü artık daha ilerisine de ulaşmaya başarıyorduk ve galaksimizin dışına ilk adımları iki yüz yıl önce atmıştık. İnsanlık artık başka bir gezegende yaşam olması fikrinden vazgeçmişti. Belki de bilim insanlarının dediği gibidir deyip düşünmeye bir son verdim çünkü servis durmuştu ve inmeliydim.
Okula girerken aklımda tek bir şey vardı o da bir an önce eve gidip biraz hackerlık yapmaktı. İnternet üzerinde büyük bir hakimiyetim ve farklı ülkelerden benim gibi arkadaşlarım vardı. Hepsiyle hackerlığa başladıktan kısa bir süre sonra tanıştımıştım. Onlarla beraber internet üzerindeki hakimiyetim daha da kuvvetlenmiş ve artık devletin elindeki en gizli birkaç bilgiye ulaşacak kadar iyiydim bu işte. Hackerliği bana öğreten kimse olmamıştı. İnternet sayesinde öğrenip birkaç riskli hareketle cesaretlendirmiştim kendimi. Arkadaşlarımla da bu riskli hareketlerden birinde tanışmıştım.
Eve gidince aklımda ki bir çok soruya cevap bulabileceğimi düşünüyordum ve arkadaşlarımdan bir kaç bilgi öğrenirim diye umuyordum. Okul ise sanki bana "bugün senin için bitiş zili daha geç çalacak" der gibiydi.
İki hafta önce devletin istihbaratından birkaç bilgi koparmıştım ve bazı kötü olaylardan bahsediyorlardı. Bu bilgiler elektrik ve teknoloji hakkındaydı. Neden bahsettiklerini anlamamıştım çünkü genelde kendi aralarında şifreli bir dilleri vardı. Ben ve arkadaşlarım ise bu şifreli dilin sadece bir iki kelimesini çözmeyi başarıyorduk. O kelimelerin arasında "saldırı" kelimesi de vardı. Her ne kadar aklımda bu bilgiler hakkında iyimser senaryolar yazsam da içten içe korktuğum şeyden bahsetmiş olmamaları için dua ediyordum. Eğer korktuğum şey başımıza geliyorsa Kepler'deki her insanı çok zor günler bekliyordu.
Güzel yorumlarınızdan sonra daha fazla bekletmeyi istemeyip bir bölüm daha yazdım.😊
Asıl olaya yavaş yavaş yaklaşıyoruz ve bundan sonra olaylar daha da hızlanacak.
Umarım beğendiğiniz bir bölüm olmuştur.☘
Kitabıma destek vermeyi unutmayın çünkü bu yazar sizin desteğinizi gördükçe daha güzel yazmaya çalışıyor.💜
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nesil: 2.Tür
Science FictionGeleceğin gösterişli ve kolay yaşamının ardında bıraktığı karanlık tarihi anlatan bu kitap size birçok şeyi sorgulatacak. Geleceği okurken bugünü sorgulamanın vereceği kafa karışıklığı için şimdiden özür dilerim fakat bazı şeyler sorgulanmaya değer...