Bölüm 6: Geçmişin İzi

172 151 16
                                    

     Verdiğim cevap hepsini şok etmişti. Bir anda herkes susmuş bu karmaşıklığa mantıklı bir cevap arıyordu. Bir süre sonra ilk tepki Adalyn'den geldi. "Deniz... Anlam veremiyorum. Aynı rüya olduğuna emin misin?" diye sordu anlamsız bir ifadeyle. Ne cevap vereceğimi bilmiyordum. Hiçbirimiz, bugünün geleceğine asla inanmamıştık. Geçmişte yaşanılanların bu derece gerçek olacağına, bir gün bizi tekrar etkileyeceğine asla ihtimal vermemiştik. Bu anıların bir gün bize yardım edeceğini asla tahmin edemezdik...
  
     Adalyn'nin tepkisini cevapsız bıraktım. Hepimiz düşünceli bir şekilde ekrana bakıyorduk. İki üç dakika sonra Adalyn'nin sorusuna Yu Jin cevap verdi. "Tüm bu rüya olayından sadece bir tane sonuç çıkarabiliyorum. Sanırım bizim teorimiz doğru arkadaşlar". Hepimiz bir süre daha sustuktan sonra Pavel "evet Yu Jin. Ne kadar düşünürsem düşüneyim senin ulaştığın sonuca ulaşıyorum ben de" dedi. Ken Zhi "arkadaşlar şu ana kadar tüm bu düşüncelerimiz sadece teoriden ibaretti. Rüyanın ne olduğunu anlamasam da eğer rüyada olanlar gerçekse tüm bu düşüncelerimiz artık teori değil gerçek oluyor. Yine de aklıma takılan bir şey var. Bu nasıl oldu?". Sustuk. Hepimizin yüzünde yıllardır uğraştığı denklemi sonunda çözmüş ama o çözümün daha büyük bir problemi beraberinde getirdiğini farketmiş bir profesör ifadesi vardı.

     Bir süre sonra konuşmayı bitirdik. Düşünmeye İNF'yi kapatsam da devam ettim. Artık hiçbir fotoğraf teorimizi doğrulayamaz, hiçbir fotoğrafta yalanlayamazdı. Öyle bir sonuca ulaşmıştık ki, biz beş kişinin bu sorunu çözmeye asla gücümüzün yetmeyeceğini anlamıştık. Böyle düşünmemizin tek sebebi araştırmaya yeni başladığımız zamanlarda grubumuza dahil olmak isteyen Aya adlı bir kızın söyledikleriydi.
  
     Aya nereli olduğunu bize asla söylememişti. Siyahi ve orta kilolu bir kızdı. Ona soru sorduğumuzda asla kişisel soruları cevaplamıyor sadece bize teorimizi oluşturmamızda yardım ediyordu. Teoriyi konuşmak dışında diğer konuşmalara karışmıyor, soruları cevaplamıyor, kimseye de bir şey sormuyordu. Teorimizin temelini oluşturmamızda büyük yardımı dokunmuştu. Bir gün beklenmedik bir şey yapıp bana gece rüya görüp görmediğimi sormuştu. Ben anlam veremeyip görmediğimi söylemiştim. Ertesi gün konuşurken Pavel Aya'ya bir rüya gördüğünü ve rüyasında Aya'nın, değişik bir üniforma giymiş polisler tarafından tutuklandığını söylemişti. Aya Pavel'e rüyasının doğru olduğunu bundan sonra teorimizde bize yardım edemeyeceğini ve gelecekte bize yardımcı olacak rüyalar göreceğimizi söylemişti. Tüm bu sözlerinden sonra ekranını kapatmış ve arkasında kocaman siyah bir soru işareti bırakmıştı.

     Bugün olanlar bize Aya'nın tekrar aramıza katılabileceğinin ümidini vermişti ama hepimiz onu arayıp aramamakta kararsızdık. Eğer ümit ettiğimiz gibiyse o bizi arar diye düşünüyorduk. Yani en azından ben öyle düşünüyordum.

      Ben yatağımda oturmuş, düşünceli bir şekilde yatağımın örtüsünü incelerken annem odama girmiş bana seslenmişti fakat o kadar dalmıştım ki düşüncelere, onu duymamıştım. Annem elini omzuma koyup "Deniz!" diye bağırarak beni sarstı. Annemin sarmasıyla kendime gelerek anlamsız gözlerle baktım. Annem "Deniz iyimisin? 1 saattir aşağıdan bağırıyorum. Kardeşin indi ama sen inmedin başına bir şey geldiğini sandım" dedi endişeyle. Anneme ne uyduracağımı bilemediğim için sadece "iyiyim, bir şeyim yok anne" demekle yetindim. Annem her ne kadar cevabıma susmuş olsa da inanmadığını biliyordum. Beni sorguya çekeceği doğru anı kolladığını da biliyordum. Bu yüzden en kısa zamanda mantıklı bir şeyler uydurmalıydım. Annem "hadi aşağı in sizinle konuşmam gereken şeyler var" dedi. Merakla "yemeğe çağırıyorsun sanıyordum... Ne konuşacaksın ki?" diye sordum. Annem, anlamsız bir ifade takınıp "inince konuşuruz. Ben iniyorum sen gelirsin" dedi ve asansöre binip aşağı indi.

     Acele bir şekilde armstreoya binip çalıştırdım. Bir yandan asansöre biniyor bir yandan da annemin bizimle ne konuşacağını tahmin etmeye çalışıyordum. Hackerlık işleriyle uğraştığımı ve Kepler'deki tüm devletlerin gizli dosyalarına erişmeye çalıştığımı bilse ne yapardı diye düşündüm. Muhtemelen önce tüm gün boyunca azarlayıp ceza verir, sonra da İNF cihazıma bir denetleyici takıp sürekli ne yaptığıma bakardı. Böyle bir şey olmasına asla izin veremezdim. Annemin istediği o basit "armstreolu" hayatı yaşayamazdım, arkadaşlarımdan ayrılamazdım...

     Aşağı indiğimde annem kardeşimi susturup, kaş göz işaretiyle benim geldiğimi gösterdi. Kardeşim yakalanmanın verdiği endişeli bir ifadeyle bana baktı. Gözlerinden benden sakladığı büyük bir şey olduğunu ve bundan üzüntü duyduğunu görebiliyordum. Yanlarına gidip "neden sustunuz?" diye sordum. Annem "kardeşinin bir suçu yok kızım. Sana bir şey söylememesini ona ben söyledim" dedi. Annemin dediklerinden hiçbir şey anlamamıştım. Anneme "neden bahsediyorsun, ne söylememesini söyledin?" dedim. Annem üzgün bir ifadeyle "bildiğini biliyorum Deniz. Neden bana bu acıyı çektiriyorsun illa benim ağzımdan mı duyman gerekiyor" dedi sert bir ifadeyle. Gerçekten annemin dediği hiçbir şeyi anlamıyordum. Kısa bir süre neyi bildiğimi düşündüm fakat son bir haftadır düşünmekten acıktığımın, susadığımın bile farkında olmuyordum. Muhtemelen annem bir şeyi yanlış anlamıştı. Bilmediğimi gizlemeye çalışarak "evet senin ağzından duymak istiyorum anne" dedim. Annem ağlamaklı bir ses tonuyla "peki" dedi. Ona bunu yaptığım için vicdan azabı çekiyordum ama ne olduğunu öğrenmem gerekiyordu. Annem "babanın fotoğrafını kardeşinin gördüğünü ve senin de buna kızıp, sana göstermediğim için bana trip attığını biliyorum canım. Bana inanmalısın kızım, tüm bunları senin iyiliğin için yapıyorum. Kardeşin gizlice İNF cihazımı almış o yüzden gördü babanın fotoğrafını ama sana gösteremem. Zaten kardeşinde tam olarak göremeden aldım cihazı elinden" dedi. Olayı şimdi anlamıştım. Annem tüm bu odama kapanmalarımı ve düşüncelere dalmalarımı bu fotoğraf olayı yüzünden sanmıştı. Bu nedenle geçiştirmek için verdiğim cevapları üstelemeyip ısrarla cevap aramamıştı. Her ne kadar annemin gerçeği bilmediğine sevinsem de babamın adını dahi bilmemenin acısı yine kalbimi yakmıştı. Annem, merakla ağzımdan çıkacak cümleleri bekliyordu. Şu zamana kadar neden babamın hiçbir fotoğrafını göstermediğini, neden öldüğünü ve adını dahi bize neden söylemediğini bilmesem de annem tüm bunların bizim iyiliğimiz için olduğunu söylüyordu, ben de ona inanıyordum. Bu yüzden onu daha fazla üzmeye kıyamayıp sarılarak "tamam anne... Sana inanıyorum. Bize hiçbir şey anlatmamanın ve göstermemenin bir nedeni vardır mutlaka" dedim. Annem rahatlamış bir ifadeyle "Deniz, bu yüzden bana darılacaksın diye çok korktum. Her şeyi sizin iyiliğiniz için yapıyorum. Bunu aklınızdan çıkarmayın olur mu?" dedi. Evet dercesine başımı sallayıp gülümsedim.

     Bir süre sonra annem ve kardeşim konuşmaya daldılar ben de bunu fırsat bilip odama çıktım. Yatağıma yatıp İNF cihazını elime aldım. Ekranı açtığımda arkadaşlarımın beni aradığını ve şuan konuştuklarının bildirimini gördüm. Konuşmaya ben de katılıp "selam çocuklar. Ne için konuşuyorsunuz?" diye sordum fakat hepsi donuk bir ifadeyle ekrana bakıyordu. Ne olduğuna anlam veremeyip "hey! Size diyorum ne konuşuyordunuz da suratınız bu hali aldı?" dedim. Pavel aynı donuk ifadeyle ve kısık bir sesle "bir rüya gördüm Deniz ve şuan hepimiz çok korkuyoruz" dedi.

Okuduğunuz için hepinize çok teşekkür ediyorum.🖤

Yorumlarda görüşlerini belitmeyi unutmayın.😊

Yeni bölümde görüşmek üzere.👋

Nesil: 2.TürHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin