Harabe Dünya... Neresiydi burası? Ne için oraya gidecektik? Kepler'deki ilk koloniler Rusya ve Türkiye arasında bir bölgeye kurulmuştu. Peki ben anneme ne deyip gidecektim oraya? Ben sorularımı çoğaltırken otobüs okulumun önünde durdu. Armstreom havalanınca otobüsten indim ve okulun park yerinde arabamızı aramaya başladım. Arabamızı hiçbir yerde bulamıyordum. Hem okulun bahçesindekini hem de okulun altındaki park yerine bakmıştım ve arabamızı bulamamıştım. Daha fazla aramamın bir faydası olmayacağını düşünüp İNF cihazımı çıkardım. Kardeşimi arayıp ona soracaktım. Belki yerini biliyordur diye düşünmüştüm. Cihazımı armstreomun İNF cihazları için ayrılan bölümüne koyup kardeşimi aradım. Kardeşim çok geçmeden ekranını açtı ve "Efendim abla," dedi. Yanında annemin olabileceğini düşünüp hemen arabayı sormadım ve "Annem nasıl diye soracaktım" dedim. Tahmin ettiğim gibi annem yanındaydı ve hemen ekranı kendine çevirip "Ben iyiyim Kızım. Hadi çabuk gel kardeşinin yetenek seçimine geç kalacağız. Dün arabayı da almadan gitmişsin boşuna otobüsle vakit kaybedeceksin," dedi. Gözlerim fal taşı gibi açılmıştı. Araba orada olmadığı için eve otobüsle dönmüştüm. Aklım artık olanları algılayamıyordu. Şaşkınlığımı gizlemeye çalışıp hemen bir yalan uydurdum ve "Dün çok yorgundum anne o yüzden belki hastaneye geç kalırım ve yetenek seçimine bensiz gidersiniz diye düşündüm," dedim. Annemin okulun önünde olduğumu fark etmemesi için çabalıyordum. Annem hareketlerimden biraz şüphelenmiş olsa da üstelemeyip "Tamam Deniz hadi çabuk gel yoksa geç kalacağız," dedi. Başımı sallayıp "Tamam geliyorum" deyip ekranı kapattım. Annemi daha fazla şüphelendirmek istemiyordum. Gerçekleri öğrenirse belki de karşı çıkmayacaktı ve beni destekleyecekti. Nasıl davranacağını bilmiyordum fakat bildiğim tek şey bu olanları asla kaldıramayacağıydı. Babam ben daha küçükken öldüğü için o zamanlarda annemin neler yaşadığını tam olarak anlayamamıştım ama annem bize hep o günlerde çok sıkıntı yaşadığını ve babamın yokluğuna alışamadığını söylerdi. O günleri atlabilse de bize bir şey olursa bu sefer asla kaldıramayacağını söylerdi. Sıkıntılı günleri geride bırakmış olsada hala üzerinde etkisi vardı ve en ufak üzüntüde yıkılıyordu. O yüzden kardeşim ve ben onu üzmemek için elimizden geldiğince nazik davrandık. Sadece hackerlığımı değil bu yaşıma kadar birçok şeyi gizlemiştim ondan. Yani gerçekleri öğrendiğinde kaybedeceğim şey hackerlığım değil annem de olabilirdi...
İNF cihazımdan tekrar bir otobüs çağırıp beklemeye başladım. Annemi hastaneden alıp hazırlanması için eve götürmem ve tekrar okula getirmem gerekiyordu. Eğer hasta olmasa bunları bensiz de yapabilirdi fakat bugün tüm yük benim üzerimdeydi. Sanırım bugün çok yorucu bir gün olacaktı fakat benim derdim bir an önce Harabe Dünya'ya gitmekti. Diğerleriyle birlikte gideceğimiz zamanı belirlememiz gerekiyordu ama ben bir türlü onlarla konuşmak için fırsat bulamıyordum. Ayrıca annemin haberi olmadan oraya nasıl gidecektim? Tüm bu sorular teker teker beynimi işgal ederken otobüs gelmişti. Otobüse binerken ve hatta hasteneye gidene kadar bu sorularla boğuşmuştum.Hastanenin önünde otobüsten indim ve ilk olarak hastanenin park yerine gittim. Arabamızın orada olduğuna hala inanamıyordum. Park yeri çok büyük olduğu için İNF cihazımı çıkardım. Cihaz belli bir mesafedeyken aracı algılayıp yerini tespit edebiliyordu ve araba için bir nevi anahtar görevi de görüyordu. Cihazın ekranına bakarak park yerinde gezinmeye başladım. Sonunda arabamızın yeri ekranda gözükmüştü. Arabamız gizemli bir şekilde hastanenin parkında birkaç sıra ötede park etmiş şekilde beni bekliyordu. Başıma gelen olaylara artık daha az şaşırmaya başlamıştım çünkü bu gizemlerin ardı arkası kesilmiyordu. Biraz daha ilerlerikten sonra artık arabamızı görebiliyordum. Yanına gidip kapının üzerindeki parmak izi bölmesine dokunarak kilidini açtım. Günümüzde arabalar artık parmak iziyle açılıp kilitlenebiliyordu. Her arabanın en fazla beş tane parmak izin kaydı bulunabiliyordu. Peki bu araba buraya nasıl gelmişti? Birisi bizim parmak izimizle açılan arabayı açmayı başarıp buraya kadar mı sürmüştü yoksa çekici otonomuyla mı getirilmişti?
Hastanenin güvenlik kameralarını incelemeliydim. Arabayı tekrar kilitleyip İNF cihazımı çıkardım ve Adalyn'i aradım. Ben park yerinden çıkmak için ilerlerken Adalyn ekranını açtı ve "Deniz aramanı beklemiyordum hiç... Ne oldu?" diye sordu endişeli bir şekilde. Etraftakilerin duymaması için İNF cihazının yanına mıknatısla yapıştırılmış, küre şeklindeki kulaklıkları alıp kulağıma taktım. Kulaklıkların sesi algılayan yeri ayrı bir bölgede değil bizzat kulaklığın içindeydi ve konuşmaları oradan algılayabiliyordu. Bu şekilde ne kadar kısık konuşursam konuşayım kulaklık algılayıp karşıya iletebiliyordu. Biraz sessiz bir şekilde "Adalyn senden dün bahsettiğim Jana hastanesini araştırman ve park yerine giden tüm güvenlik kameralarını hacklemeni istiyorum. Dün okulun park yerinde duran arabamız bugün gizemli bir şekilde hastanenin park yerine gelmiş. Arabamızın buraya nasıl veya kim tarafından getirildiğini öğrenmem gerek. Birileri insanların aklıyla çok fena oynuyor," dedim. Adalyn Söylediklerimi sakin bir şekilde karşılayıp "Tamam Deniz hemen araştırıyorum. Cevapların biraz sonra elinde olur," dedi. Adalyn de artık benim gibi olaylara daha az şaşkın tepkiler veriyordu. Ben de sakinliğimi bozmayarak "Teşekkürler Adalyn, akşama vakit bulabilirsem Harabe Dünyayı konuşmak için diğerleriyle beraber tekrar konuşuruz," dedim. Adalyn kafa sallayıp "ben de bir iki saat sonra yatacağım belki yine bir rüya görürüm" dedi gülümseyerek. Bende gülümseyip "Umarım daha az gizemli bir rüya görürsün," dedim. Bu sefer ikimizde sesli bir şekilde gülmüştük. Çoktan hastaneye girmiş ve asansörün önüne gelmiştim. Adalyn'e el sallayarak "Benim asansöre binmem gerekiyor Adalyn orada sessiz konuşamam, sonra görüşürüz," dedim. Adalyn de el sallayarak "Görüşürüz Deniz" dedi ve ekranı kapattı. Ben de ekranı kapatıp kulaklıkları tekrar yerine yapıştırdım ve asansörün açılan kapısına baktım. İçeriden üç kişi indi ve onlar indikten sonra asansördeki yerlerini ben doldurdum. tam asansörün kapısı kapanacaktı ki birisi engel oldu. Kapının kapanmasını engelleyen benim yaşlarımda kızıl saçlı, beyaz tenli ve çilli bir erkekti. Siyah gözükleri yüzünün neredeyse yarısını kaplıyordu. Kapı tekrar açıldığında asansöre binerken "Afedersin, asansörü tutman için seslendim ama duymadın," dedi. Beni mi yargılıyordu yoksa ani tavrından dolayı af mı diliyordu anlamamıştım. "Kusura bakma İNF cihazımdan biriyle konuşuyordum, kulağımda kulaklık vardı" dedim. Gülümseyerek "Sorun değil," dedi. Tavırları çok garipti, sanki birinden kaçıyor gibiydi. Asansör birkaç kat çıktıktan sonra tekrar konuşmaya başlayarak "Kulaklık taktığına göre sessiz konuşman gerekiyordu," dedi. Bu olaya neden takıldığını ve ne demek istediğini anlamamıştım. Ona dönerek "Efendim?" dedim. Tekrar o sinsi gülümsemeyi yüzüne takınarak "İNF cihazından kiminle konuşuyorsan sanırım gizliydi," dedi. Çabuk sinirlenen bir insandım ve karşımdaki kişi tamamen sinirimi bozan bir tipti. Sert bir şekilde "Peki bu sizi neden ilgilendiriyor?" diye sordum. Hiç istifini bozmadan aynı gülümsemeyle "Çünkü konuştuğunuz kişiyi çok yakından tanıyorum," dedi. Söylediği şeyi algılamam biraz uzun sürmüştü ve onun yüzüne bakarak cümlesinden bir anlam çıkarmaya çalışıyordum. Bu sefer sesli bir şekilde gülüp"Tamam tamam daha fazla beynini yakmayacağım. Sadece biraz eğleneyim demiştim ama sanırım baya agrasif bir insansın. Neyse... Beni buraya Adalyn yolladı. Hastanede olduğumu biliyordu ve bir arkadaşının yardımıma ihtiyacı varmış. Seninle konuştuktan hemen sonra beni arayıp beni sana yönlendirdi. Ayrıca gizli gizli seni izleyen iki adam gördüm. Yani buradan bir an önce çıkman gerekiyor," dedi. Beynimi daha fazla yakmayacağını söylesede yine bunu başarmıştı ve içimi izleniyor olmamın korkusu sarmıştı. Söylediği son şeyden sonra ellerim titremeye ve kalbim hızla çarpmaya başlamıştı. Tekrar konuşmaya çalışıp kekeleyerek "Pe... Peki şimdi ne yapacağım," dedim. Duygusuz suratında tekrar bir gülümseme belirdi ve "Muhtemelen seni yukarıda bekliyorlar. O yüzden Adalyn asansörü hackleyecek ve seni buradan kaçıracağız," dedi. Aklıma bir sürü düşünce ve soru dizilirken kalbim deli gibi çarpıyordu. Aklımı ve kalbimi kurcalayan en büyük soru ise anneme ne diyeceğimdi...Erken gelen bir yeni bölüm 🤗
Umarım beğenmişsinizdir 🌿
Yorumlarınızı ve votelerinizi eksik etmeyin 🖤
Yeni bölümde görüşmek üzere 💜
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nesil: 2.Tür
Science FictionGeleceğin gösterişli ve kolay yaşamının ardında bıraktığı karanlık tarihi anlatan bu kitap size birçok şeyi sorgulatacak. Geleceği okurken bugünü sorgulamanın vereceği kafa karışıklığı için şimdiden özür dilerim fakat bazı şeyler sorgulanmaya değer...