Annemin o acı dolu sesi kulaklarımda yankılandı. Etrafıma baktım, zifiri karanlıktı... Derinden gelen boğuk sesli inlemeler arasında tekrar annemin sesini duymayı bekliyordum. Hemen sol tarafımda olduğunu bilsem de bir türlü ellerimle ona ulaşamıyordum. Artık ayağa kalkma vakti gelmişti.
Her an ışıklar gelebilir ve beni ayakta görebilirlerdi fakat anneme ulaşmalıydım. Annemin bana seslenişinin sadece korktuğu için olduğunu ümit ediyordum. Kendimi sakinleştirerek ayağa kalktım. Hala sol tarafımda olduğunu düşünerek, meraklı bir sesle "Anne," dedim. Her ne kadar annemin sesini duymayı beklesem de duyamamıştım. Gerçeklerin benim ümit ettiğim gibi olmamasından korkuyordum. Hafif eğilerek sol tarafa doğru bir adım attım. Bir yandan ellerimle önüme geçebilecek şeyleri kontrol ediyor, diğer yandan annemi görmeye çalışıyordum. Salondaki boğuk iniltiler yerini sesli ağlamalara bırakmıştı. Tekrar seslendim, "Anne, ses ver!" yine onu duyamamıştım. Bir adım daha attım. Ayağımı hafif ön tarafa götürerek kontrol ettim. Sol tarafımın bu kadar boş olması mümkün müydü? İyice korkmaya başlamıştım. Bu sefer avazım çıktığı kadar bağırarak "Anne, ses ver seni bulamıyorum!" dedim. Bir adım daha atmak üzereydim ki ayağım bir şeye çarptı. Hemen eğilip ellerimle kontrol ettim. Bir armsteroydu. Armın anneme ait olmasını ve annemin de hemen yan tarafına düşmüş olmasını ümit ediyordum. Hızlı bir şekilde armın soluna geçtim ve annemi aradım fakat hiçbir şey yoktu. Zifiri karanlığın ve etraftaki seslerin getirdiği korkuyla kalbim deli gibi çarpıyordu. Tekrar sol tarafa doğru ilerledim. Gittikçe daha çok eğiliyordum. Artık salonun tabanına elimi sürterek ilerliyor bir yandan da anneme sesleniyordum. Tekrar bağırmak için ağzımı açmıştım ki elimi birisi tuttu. Annem olması için dua ederek tekrar "Anne," dedim. Elimi tutan kişiden hafif bir inilti gelse de ne dediğini anlayamamıştım. İyice eğilerek "Anne, sen misin?" dedim. Tekrar bir şeyler söylemeye başlamıştı ama sadece mırıldanma duyuyor, annem olup olmadığını anlayamıyordum. Dediklerini anlamak için iyice yaklaşacaktım ki korkuyla "Anne!" diye bağıran kardeşimin sesini duydum. Hemen ayağa kalkıp "Burak olduğun yerde kal!" diye bağırdım. Kardeşim bu sefer daha çok bağırarak "Abla! Neredesin," dedi. Onca sesin arasından onu zar zor duyuyordum. Korkudan yerinden çıkacakmış gibi atan kalbim nefesimi kesiyor, bağırmakta zorlanıyordum. Son kez gücümü toplayarak "Burak sakın kıpırdama, olduğun yerde kal, seni almaya geleceğim," dedim. Beni duymuş olmasını ümit ederek tekrar yere eğildim. Annem olması için dua ettiğim kişinin tekrar elini tutarak "Anne dayan birazdan ışıklar yanar," dedim. Omuzlarından tutarak kendime yaklaştırdım. Tekrar mırıldanmaya başlamıştı fakat hiçbir şey duyamıyordum. Bu şekilde anlaşamayacağımızı anlayarak O'nu sağ tarafımdaki armsteroya yasladım. Arm biraz yana yatsa da yıkılmamış taşımıştı. Kulağımı ağzına yaklaştırdığımı tahmin ederek tekrar "Anne, anlayamıyorum. Biraz sesli bir şekilde söyle, adımı söylesen yeter," dedim. Bu zamana kadar adımı duymayı hiç bu kadar istememiştim. Nefesimi tutmuş konuşmasını bekliyordum. Sonunda söylediği bir kelimeyi anlamıştım, "Deniz..."Annemi bulmanın sevinciyle ona sarılarak "Tamam anne geçti biraz beklememiz lazım sadece," dedim. Annem acı bir ses tonuyla "Deniz, bacağım..." dedi. Acıyla dolu sesi tüm kalbimi yerle bir etmeye yetmişti. Sanki kalbimden bir parça koparıyorlardı da hissettiğim şey onun acısıydı...
Bacağının sadece incinmiş olmasını dileyerek anneme "Anne, ne oldu bacağına? Arma mı çarptın?" dedim. Annem tekrar o acı tonla, kısık bir sesle "Deniz... Beni boşver, kardeşine git" dedi. Zar zor konuşabiliyordu. Anneme yardım etmeye çalışırken kardeşimi tamamen unutmuştum. "Tamam, sen sakın yerinden kıpırdama ben Burak'a gidiyorum," dedim sanki kıpırdayabilecek hali varmış gibi... Annemin elini bırakarak tekrar ayağa kalktım. Hafifçe eğilip tekrar sol tarafa doğru yürüdüm. Her adımda başka bir inilti ve yardım çağrısı duyuyordum. Acı dolu her ses kalbimi acıtıyordu. Sonunda armların dizili olduğu sıradan çıkıp, armsterolar arasındaki geçiş için bırakılan boş alana gelmiştim. Olduğum yerde dikilip, sağıma, sahne olarak tahmin ettiğim alana dönerek "Burak!" diye bağırdım. Kardeşim sesime "Abla!" diye yanıt verdi. Sesi tam karşımdan, biraz ileriden geliyordu. Hemen o tarafa doğru hızlı adımlarla ilerledim. Sahnenin önüne geldiğimi farkedince durup tekrar "Burak!" diye bağırdım. Kardeşim ona yaklaşmış olmamın verdiği rahatlıkla "Abla sahnedeyim, Çabuk gel!" dedi. Sahne armstreoların yükselebilme kapasitesine göre yapılmış olduğundan biraz yüksekti. Yine de zıplayarak çıkmayı başarabilmiştim. Yavaş bir şekilde, ayaklarımla önümü yoklayarak sahnede ilerledim. Kardeşim ona yaklaştığımı hissetmiş olacak ki "Biraz daha gel abla hemen önündeyim," dedi. Dediği gibi bir iki adım sonra ona ulaşmıştım. Hemen eğilip sarılarak "Tamam geçti korkma," dedim. Kardeşim titreyen sesiyle "Annem..." dedi. Gerçekleri söyleyip onu daha da çok korkutmak istemediğim için sorusunu cevapsız bıraktım. Annemi o şekilde yalnız bırakamazdım. Kardeşime "Ayağa kalkabilirsin değil mi? Annem sadece bir iki sıra ileride ona gitmeliyiz," dedim. Kardeşim tedirgin bir ses tonuyla "Ama çok fazla adım atamıyorum," dedi. Kardeşimi sakinleştirerek "Tamam sorun değil bana yaslanarak yürüyebilirsin," dedim. Kardeşim "Tamam o zaman hadi gidelim hemen" diyerek, elini omzuma attı ve ayağa kalktık. Sahneden indirirken biraz zorlansam da kardeşime zorlandığımı farkettirmeyip "Hadi, yaklaştık" diyerek destek veriyordum. Biraz ilerkedikten sonra tahmini bir arm sırasının arasına girerek tekrar ilerledik. Sıraların arasının yeterince geniş olmaması beni daha da zorlamıştı. Her adımda kardeşimin kilosu sanki beş kat daha artıyordu. Kardeşim bir yandan adım atmaya çalışıyor diğer yandan da "Anne!" diye bağırıyordu. Her ne kadar annemin cevap vermesini istesem de benimle zar zor konuştuğu aklıma geliyor, canının acıdığını düşündükçe kalbim tekrar acıyordu. Tahmini bir süre ilerleyip kardeşimi yere oturttum. "Hemen döneceğim Burak sakın kıpırdama" diyerek annemi bulmak için biraz daha ilerledim. Biraz ileride elime gelen armstreonun kenarına eğilerek yanında oturan anneme dokundum. Annem elimi hissedince irkilerek sessiz bir şekilde "Deniz," dedi. Annemi sakinleştirerek "Benim anne. Burak'ı getiriyorum, biraz arkada oturuyor. Biraz daha dayan" diyerek annemin yanından ayrıldım. Burak'ı tekrar omzuma alarak annemin yanına getirdim. Burak anneme sarılarak "Anne ben geldim. Sen iyi misin?" diye sordu. Annem cevap vermeye çalışsa da acıyla mırıldanmaktan öteye gidememişti. Kardeşimin elini tutarak "Burak sanırım annem bacağını incitmiş o yüzden canı yanıyor onu konuşturma," dedim. Burak üzüntülü bir tonla "Tamam" deyip sustu. Hem annemin hem kardeşimin elini tutmuş ışıkların yanmasını bekliyordum fakat neredeyse yirmi dakika geçmesine rağmen ışığa dair hiçbir belirti yoktu.
Etraftaki acı dolu seslere daha fazla dayanamayıp kardeşime "Annemin yanında dur, ben diğerlerine yardım etmeye gidiyorum," dedim. Kardeşim "istesem de senin gibi uzaklaşamam zaten" diyerek haline sitem etti. Kardeşimin sitemini cevapsız bırakarak ayağa kalktım. Tekrar soluma doğru ilerleyip, karşıma çıkan her insana iyi olup olmadığı sorup armsterolarına yaslayarak oturttum. Bazıları kendisi oturabilmeyi başarmış bazısı ise yerinden dahi doğrulamamıştı. Birçoğu ise annem gibi bacağını incitmişti.
Tekrar geçiş için bırakılan boşluk alanında dikilerek ne tarafa gideceğimi düşünüyordum ki bir anda tüm ışıklar yandı. Gördüğüm manzara karşısında ağzım açık kalmıştı. Tüm o mutlu aileler gitmiş yerine yerden kalkmak için çabalayan, yürümekten aciz insanlar gelmişti. Bazısı hemen doğrulup armsterosuna oturabilse de birçoğu hala yerde kıvranıyordu.
Kafamı sahneye çevirdiğimde müdürün şaşkın bakışlarıyla karşılaştım. Kendisi çoktan armsterosuna oturmuş korkuyla diğer insanları izliyordu. Benim ayakta olduğumu görünce şaşkınlığı iki kat artmıştı. Bana doğru bağırarak "Çabuk yerine geç!" dedi. Yüzünde tehditten çok korku ifadesi vardı. Koşarak annem ve kardeşimin yanına gittim. İlk başta müdürün ayakta olmamdan hoşlanmadığını düşünsemde ben yerime geçtikten sonra gelen polisleri görünce aslında beni onlara karşı uyardığını anladım. Neden polislerin beni ayakta görmemesi gerektiğini sorgulasam da müdüre yardımı için teşekkür etmem gerekiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nesil: 2.Tür
Science FictionGeleceğin gösterişli ve kolay yaşamının ardında bıraktığı karanlık tarihi anlatan bu kitap size birçok şeyi sorgulatacak. Geleceği okurken bugünü sorgulamanın vereceği kafa karışıklığı için şimdiden özür dilerim fakat bazı şeyler sorgulanmaya değer...