Karşımda duran ve konuşmalarıyla beni kendisinden nefret ettiren kişi bir anda gözüme kurtarıcı gibi gözükmüştü. Titreyen ellerimi kontrol altına almaya çalışırken az önce kurtarıcım ilan ettiğim kişiye "Peki nereye gideceğiz?" diye sordum. Yüzündeki gülümsemesi bir anda yok olup yerini düşünceli bir ifadeye bıraktı. Bir iki saniye sonra aynı itici kahraman gülümsemesi belirdi ve ağzından hiç beklemediğim "Buradan çıkacağız ve sen yoluna ben yoluma" cümleleri döküldü. Bu cümleyi kurarken gözümde çıktığı kahramanlık mertebesinden itici kişilik mertebesine çoktan geri inmişti. Artık sadece ellerim değil tüm bedenim heyecan ve korkudan deli gibi titremeye başlamıştı. Sert bir şekilde çıkışarak "Madem beni buradan kaçırıyorsun gideceğim yeri neden ayarlamadın? Buradan kurtulunca peşimi bırakacaklar mı sanki? Neyse senden bir şey bekleyende kabahat! Beni buradan çıkar yeter. Gerisini ben hallederim," dedim. Kelimeler ağzımdan bir bir dökülmüştü. Aslında ne dediğimi bilmiyordum, amacım sadece onu azarlamaktı. Ben ondan bir cevap beklerken asanaör hala yukarı doğru çıkıyordu ve bu korkumu daha da arttırıyordu. Cevap beklememe rağmen hala konuşmuyordu. Yüzü ise tamamen ifadesizdi ve itici gülümsemesinin yerinde artık anlamsız soğuk bir ifade vardı. Asansör çoktan 57. Kata gelmişti ve annemin olduğu yere sadecei iki kat kalmıştı. Artık sonumun geldiğini kabullenmiş bir biçimde gözlerimi kapadım ve dua etmeye başladım. Gözlerimi neden kapadığımı tam olarak anlamasamda sanırım duamı daha içten kılmaya çalışıyordum. Bu zamana kadar ettiğim duaların bir çoğu kabul olmuştu fakat hep olabilir dualar etmiştim ama asla şu anki gibi bir mucize dilememiştim...
Ben ısrarla gözlerimi kapamış Adalyn'nin başarılı olması için dua ederken asansör birden durdu. Kapının açılmasını ve kimliği belirsiz üniformalı kişilerin beni yaka paça dışarı almalarını bekliyordum fakat gözlerim hala kapalıydı. Sonunda kapının açılma sesini duymuştum. Gözlerimi daha da sıkmıştım ve artık dua etmeyi bırakmıştım, sadece bekliyordum. Kendimi rüyamızda gördüğümüz Aya'nın o acıklı haline hazırlıyordum. Bunca düşünce bir bir aklımmdan geçip bedenimi delicesine sarsarken kulağımda bir ses yankılandı. "Hey! Sana diyorum hadisene yakalanmak mı istiyorsun!" bu o iticinin sesiydi. Büyük bir sevinçle gözlerimi açtım. Son kata bir kat kala asansör durmuştu. İtici kişi tekrar sert bir şekilde "Sana diyorum! Ne bekliyorsun? Korkudan kafayı mı yedin? Senin yüzünden bende yakalanacağım in artık şu asansörden" dedi ve bileğimden tutarak beni asansörden aşağı çekti. Bileğimden çektiği sırada kendime gelmiştim ve "Tamam tamam iyiyim hadi hızlı olalım" diyerek koridorun sonuna doğru ilerlemeye başladım. Arkamdan hakaret edercesine bir bakış attığına emindim. Ben hız limitinin sınırlarına ulaşmış armsteromla koridorun sonuna doğru ilerlerken oda beni takip ediyordu. Nereye gittiğimi bilmesemde sadece ilerliyordum. Bir anda kolumdan tutarak "Daha ne kadar gideceksin? Aşağı inmek için bir yol bulmamız lazım," dedi. Haklıydı. Aşağı inmek için tek yolumuz asansörlerdi ve üniformalıların aşağıda bizi beklediklerine emindim. Bir yol bulmak için etrafıma bakındığım sırada keplerdeki binaların camını temizlemek için belli saatlere kurulan, uçan temizlik robotlarından birini gördüm. Bir aşağı kattaydı ve biraz sonra bizim olduğumuz katın camlarını silmek için yukarı çıkacaktı. Hemen İNF cihazımdan Adalyn'i aradım. Cihazının başında bekliyor olacaktı ki anında ekranını açmıştı. Adalyn'in soru sormasına fırsat vermeyerek "Adalyn şu an 58. Kattayız ve peşimdekilerden kurtulmak için tek yolum bir temizlik robotu. Senden onu haclemeni istiyorum" deyip robotun üzerindeki seri numarasını okumaya çalıştım. Tekrar ekrana dönerek "Adalyn robotun seri numarası 457BZ. Onu hacklediğinde bir yukarı kata çıkar. Gözlerindeki kameradan bizi göreceksin zaten. Ben camı açıp robota tutunacağım. Sonra beni güvenli bir yere uçurursun. Sen robotu hacklediğinde muhtemelen BUZİ Temizlik Şirketi bunu fark edecek. O yüzden en hızlı şekilde halletmeliyiz. Sana güveniyorum," dedim. Art arda kurduğum cümleler yüzünden Adalyn ingilizce çeviriyi anlamakta zorlansada planın ne olduğunu anlayabilmişti. "Tamam Deniz hemen hallediyorum" diyerek ekranını kapattı. Buraya kadar itici diye tabir ettiğim ama aslında bana büyük iyiliği dokunan yanımdaki kişi bana dönerek "Robota nasıl tutunacağını biliyorum. Bende yürüyebiliyorum. Seninle beraber gelirdim ama kimliğimi gizli tutmam gerek çünkü üniformalılar daha beni bilmiyor. İNF cihazımdan sana numaramı ve bir konum atacağım. Attığım konumda bekleyen araç seni güvenli bir şekilde İngiltereye Adalyn'nin yanına götürecek," dedi. Ne cevap vereceğimi bilememiştim. Sen yoluna ben yoluma derken gerçeği söylemiyormuş. Onun hakkında düşündüklerim için utanç duymaya başlamıştım. Bana yardım eden bir insanı nasıl da bu kadar kötü bir şekilde yargılamıştım. Sessiz bir şekilde "Özür dilerim," dedim. Şaşkın bir şekilde "Ne?" dedi. Ne söylediğimi anlamamıştı çünkü dediği onca şeyden sonra böyle bir cevap beklemiyordu. Daha sesli bir şekilde "Özür dilerim çünkü senin hakkında çok kötü şeyler düşündüm. Ayrıca bana yardım ettiğin için teşekkür ederim," dedim. Yüzünde tekrar o itici gülümseme belirdi. O itici gülümsemesinden sonra özrümden pişman olmanın eşiğine gelmiştim. Nihayet gülümsemesi kaybolmuştı ve konuşmaya karar vermişti "Önemli değil. Zaten tüm bunları Adalyn için yaptım. Zamanında şuan sana ettiği gibi bana da çok büyük yardım etmişti" diyerek camın önünde bekleyen temizlik robotunu işaret etti. Adalyn'nin beni robottan izlediğini bildiğim için robota dönerek el salladım. Armsteromdan kalkarak yanımdakine döndüm ve "Tekrar her şey için teşekkür ederim. Bu arada adının ne olduğunu bilmiyorum," dedim. O da armsterosundan kalkıp "Adım Yesi. Yeni nesil isme sahibim. Senin adın da Deniz'di sanırım. Deniz ismini çok severim. Böyle eski bir isme sahip olduğuna göre ailen büyük kişilere çalışıyor olmalı," dedi. Beynime bir şok daha inmişti. İsmimle ailemin ne alakası vardı? Sormak için ağzımı açtığım sırada Adalyn robotun kolunu beni uyarırcasına cama vurdu. Adalyn'nin kontrol etmekte zorlandığını tahmin edebiliyordum ama şuan ailem hakkında büyük bir şüphenin peşindeydim. Tekrar sormak için dönmüştüm ki Adalyn tekrar robotu cama vurdu. Bu sefer daha sert bir uyarı vuruşuydu. Tüm sorularımı ve şüphemi içime atarak "Gitmem gerekiyor seni sonra ararım" diyerek camı açtım. Küçük, insanımsı bir şekil verilmiş robotun üstüne binmek her ne kadar zor olsa da ucunda ölüm olduğunu bildiğimden tüm dikkatimi toplamıştım. Vücudumun hareket sınırlarını zorlayarak robotun üstüne binmeyi daha doğrusu omuz bölümüne oturup kafasına sımsıkı sarılmayı başarmıştım. Adalyn robotun ses sensörleri aracılığıyla benimle konuşarak bir şeyler söyledi. İngilizce konuştuğu için ne dediğini anlayamıyordum. İNF cihazımı cebimden çıkarmak ve kulaklığımı takmak içinse çok fazla yüksekteydim. "Ne dediğini anlamıyorum Adalyn," dedim. O kulaklığının çeviri modunu açmış olacak ki beni anlamıştı. Robotun elleriyle gözünü gösterek kolumu indirmemi söyledi. Kollarım robotun kameralarını kapatmıştı. Korkudan kameraları kapattığımı fark etmemiştim bile. Daha fazla bu yükseklikte durmaya dayanamayacaktım. Kollarımı robotun gözünden aşağı kaydırarak daha sıkı sarıldım ve "Adalyn indir artık beni yoksa bayılacağım," dedim. Bir gülme sesinden sonra robot hareket etmişti.
Robota ölüm korkusuyla öyle bir sarılmıştım ki kafasının elimde kalmasından korkuyordum. Ne kadar yüksekte olduğumu görmemek için gözlerimi kapamıştım. Arada bir açıyor yere ne kadar yaklaşmışız diye bakıp tekrar kapatıyordum. Bir iki bina ilerledikten sonra robot yere doğru inmeye başladı. Nereye gittiğimizi görmek için gözlerimi açtım. Bir fabrikanın bahçesine iniyorduk. Fabrikanın kulesine baktığımda neredeyde 30 kat yukarıda olduğumu anlamıştım. Fabrikanın içinden birilerinin bizi görme ihtimaline karşı binaya uzak duruyorduk. Bir iki dakika sonra robotun ayakları yere değmişti. Tireyen bacaklarımı robotun omzundan indirmeye çalışırken 15 20 metre ilerideki köşeden bir araç çıktı ve bana doğru gelmeye başladı. Yesi'nin dediği araç olduğunu düşünerek aracı beklemeye başladım. Adalyn tekrar robot aracılığıyla konuşarak bir şeyler dedi ve robot uçarak uzaklaştı. Sanırım yerimizi belli etmemek için robotu bizden uzaklaştırıyordu.Bir iki dakika sonra araç önümde durdu. Yazısı sökülmüş bir polis otonomuydu. Otonomun suçlu bölmesi açıldı ve içeriden benimle yaşıt bir kız indi. Simsiyah saçları, bembeyaz teni ve yemyeşil gözleriyle çok güzel bir kızdı. Giyim tarzı tarih kitaplarında gördüğüm eski dünya giyim tarzıyla neredeyde aynıydı. Yanıma gelerek elini uzattı ve "Merhaba Deniz ben Kera. Yesi seni ingiltereye götürmemiz için bizi aradı. Orada Adalyn seni bekliyormuş," dedi. Uzattığı elini sıkarak "Merhaba Kera. Evet Yesi söyledi fakat her şey o kadar hızlı gelişti ki... İngiltereye gitmek zorunda mıyım?" diye sordum. Soru ağzımdan o kadar acıklı çıkmıştı ki Kera halime dayanmayıp sarılarak "Üzgünüm Deniz, ailene veda bile edemedin fakat eğer seni yakalarlarsa başına çok kötü şeyler gelir. Adalyn bize Harabe Dünya diye bir yerden bahsetti. Seni Adalyn'e götürüyoruz fakat aslında biz de oraya gidiyoruz. Neyse devamını yolda konuşuruz. Hadi araca binelim bir an önce izimizi kaybettirmeliyiz," dedi. Tüm merakımı ve sorularımı tekrar içime atarak araca bindim. Araç ilerlemeye başladığı sırada anneme ve kardeşime veda dahi edememiş olmak yüreğimi sızlattı. Annemi arayıp gerçekleri anlatmak ya da bir yalan uydurmak seçenekleri arasında gidip geliyordum. Ne söylersem söyleyeyim annemin bana çok kızacağını biliyordum. Yine de gerçekleri söylemeyi seçerek annemi kaybetme tehlikesini göze alabilecek miydim?
Beğenmeyi ve yorum yapmayı unutmayın 🤗🖤❤
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nesil: 2.Tür
Science FictionGeleceğin gösterişli ve kolay yaşamının ardında bıraktığı karanlık tarihi anlatan bu kitap size birçok şeyi sorgulatacak. Geleceği okurken bugünü sorgulamanın vereceği kafa karışıklığı için şimdiden özür dilerim fakat bazı şeyler sorgulanmaya değer...