Amirin sorusu karşısında afallamıştım. Yürüyebildiğimi nasıl tahmin etmişlerdi? Açıklarsam bana ne yapacaklardı? Annemin yanına, hastaneye gidebilmek için hangi cevabı vermem gerekiyordu? Bunca soru bir bir aklımdan geçerken amir daha sert bir sesle "Hanginiz yürüyebiliyor diye sordum!" dedi ve gözlerini kardeşime dikti. Kardeşim amirin dik bakışları karşısında korkudan titremeye başlamıştı. O'nu daha fazla tehlikeye atmak istemeyip "Ben yürüyebiliyorum," dedim. Amir ben daha cümlemi bitirmeden sert bakışlarını bana çevirmişti. Ellerini koyduğu masada öne doğru eğilerek "Sensin ha..." dedi. Bu imalı cümlenin ardından gelecekleri korkuyla beklemeye başlamıştım. Amir bir iç çekerek armstreosuna yaslandı. Masanın üzerine yerleştirilmiş ekrandan bir şeye bakıyordu. Kardeşim hem korkuyla titriyor hem de amirin ağzından çıkacak o cümleleri bekliyordu. Her ne kadar kardeşimi sakinleştirmek istesem de amiri kışkırtmak istemediğimden sesimi çıkartamıyor, amirden başka bir yöne dahi bakamıyordum. Olabilecek şeyleri düşündükçe kalbim deli gibi atıyordu. En çok korktuğum şey ise haklı olduğuma inandığım bir dava uğruna, saçma bir düzene kurban gitmekti.
Amir ekrandaki incelemesini bitirip gözlerini tekrar bana dikti ve "Seninle ne yapacığımı gerçekten bilmiyorum," dedi. Amirin bu anlamsız cümlesinden bir sürü anlam çıkarabilirdim fakat içimde kalan son cesaretimle "Nasıl yani?" diye sormayı başarabildim. Son cesaretimi sadece iki kelimeye harcamış olmama pişman olurken, mantıklı bir soru sorabilmiş olmayı umuyordum. Amir aniden gelen bu cesaretim karşısında biraz duraksayıp "Daha önce senin gibiler gerçekten olaylı tiplerdi fakat siciline baktım ve senin daha önce kuleye hiçbir kaydın yok," dedi. Bu cümlesinden sonra içimde buradan kurtulabileceğime dair bir umut yeşermiş, biraz daha cesaret dolmuştu. Cevabından sonra, amirin bakışlarını inceleyerek benden bir cevap bekleyip beklemediğini anlamaya çalıştım, O ise anlamsız bir ifadeyle sadece suratıma bakıyordu. Sonunda konuşmaya karar verip "Ben... Benim gerçekten kötü bir niyetim yok. Kendi halinde yaşayan, okulunu en iyi şekilde bitirmeye çalışan biriyim" diyerek masumane bir tavırla yalan söyledim. O sırada aklımdan Aya'nın rüyamızda nasıl tutuklandığı geçti. Asla Aya gibi tutuklanamazdım, onun gibi işkenceye maruz kalamazdım. Aya'yı kurtarmaya çalışırken onun düştüğü duruma düşemezdim, düşmemeliydim...Amir cevabımdan sonra biraz susup "Peki, o zaman neden yürüdüğünü bana açıkla," dedi. Ne cevap vereceğimi düşündüm. Söyleyeceğim şeyler onun duymaması gereken şeyler olabilirdi. Basit bir cevap verip "Armstreoda oturmaktan çok sıkılıyordum ve yürümeye çalışıyordum böylece artık armstreosuz da yaşayabildim," dedim. Sakladığım şeyler olduğunu hissedip "Olay sadece bundan ibaret yani," dedi. Kafa sallayıp "Ne olmasını bekliyordunuz ki?" diye sordum. Yapmayı en iyi becerdiğim şey salağa yatmak olduğundan yüzümde gerçekten masumane bir ifade olduğuna emindim. Amir cevabıma inanmak istermiş gibi bir ifade takınarak "Şimdi sizi bırakıyorum fakat bundan sonra asla armstreonu bırakıp yürüme. Ayrıca tekrar S1 probleminde seni getirilerse bu sefer sorgulamam direk hücreye girersin" dedi tehditkar bir şekilde. Neden armsız yürümemem gerektiğini sormayı çok istesemde bir türlü cesaretimi toplayamıyordum. Salağa yatabilme becerime tekrar güvenerek ve suratıma tekrar masum kız ifadesi takınarak "Neden armı bırakıp yürüyemiyorum?" diye sordum. Amir hiç beklemediği bir anda gelen bu soru karşısında duraksayıp, geçiştirmek istercesine elini salladı ve "Bu bir kanun, bunu herkes bilir," dedi. Cevabından sonra aklım daha fazla karışmıştı. Sorumda üsteleyerek "Bize okulun 3. Seviyesinde önemli kanunları öğrettiler fakat aralarında bu yoktu," dedim. Amirin bir şeyler sakladığı çok belli oluyordu. Israrla soru sormama sinirlenerek "Bu yeni çıkan bir kanun senin yaşında olanlara öğretilmedi ama tüm ülke haberlerinde yayınlandı nasıl bilmiyorsun?" diye çıkıştı. Buradan kurtulmaya bu kadar yaklaşmışken amirin sinirine kurban gitmek istemeyip tekrar aynı masumlukla "Tamam o zaman bundan sonra yürümem ve kanuna uyarım," dedim. Amir cevabımdan sonra bizden sıkıldığını belli eden bir ifadeyle "hı hı" diye mırıldanarak masasındaki düğmeye bastı. Düğme amirin parmak iziyle çalışan dokunmatik bir düğmeydi. Kuledeki hassas güvenlik önlemlerini gördükçe yürümemin nasıl bu denli suç olabildiğini sorguladım. Amirin geçiştirmek için verdiği cevaba inanmamıştım, bu iş sadece bir kanundan ibaret değildi ve eve gidince arkadaşlarımla bu konuyu tekrar araştırmamız gerektiğine karar verdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nesil: 2.Tür
Science FictionGeleceğin gösterişli ve kolay yaşamının ardında bıraktığı karanlık tarihi anlatan bu kitap size birçok şeyi sorgulatacak. Geleceği okurken bugünü sorgulamanın vereceği kafa karışıklığı için şimdiden özür dilerim fakat bazı şeyler sorgulanmaya değer...