44. BÖLÜM HAİN PLAN!!

102 9 0
                                    

Gözlerimi, Irem in seslenmesiyle açtım.
Beni uyandırdı.
Etrafa baktığımda, herkez uyanmıştı.
Dışarı baktığımda, hava yeni aydınlanmış idi, Bourne sanırım kapıya bırakılan, yiyecekleri almış, yemek için hazırlanıyorlardı.
Oakes camdan dışarıyı gözetliyordu, çok acıkmıştım gerçekten, hepimiz iştahla yemeğimizi yedik.
Hepimiz çaresizce Audrina nın iyileşmesini bekliyorduk.
Eve hapsedilmiştik adeta, dışarı çıkamıyorduk.
Joseph bizim çıkmamıza izin vermemişti, nede olsa onun toplumu, dışarıdan gelip huzuru bozamazdık.
Dışarda gezenler vardı, buranın yerlileri, biz beklerken kapı çaldı.
Açtığımızda gelen Thomas idi, Audrina ya bakmaya gelmiş.
Koluna tekrardan pansuman yaptı, yarasını temizledi.
O uğraşırken Oakes kafasındaki bir kaç soruya cevap arıyordu.

(Oakes) Dün akşam ne oldu Thomas, o ince çan sesi neydi, seni tedirgin eden?

(Thomas) Bakın arkadaşlar, anlıyorum, kafanızda soru işaretleri var, ama bunlara cevap aramayın burda.
Joseph in herşeyden haberi olur, soru soranı kimse sevmez.

(Bourne) Peki burdaki güvenlik durumu hakkında birşeyler söyleyebilir misin?

(Thomas) Josep in çok ama çok katı kuralları vardır.
En ufak itaatsizlik, en acı şekilde cezalandırılır.
Ama ağzından çıkan sözleri canı pahasına yapar.
Burdan canınız yanmadan çıkmak istiyorsanız, soru sormayın, denileni yapın. Çok zor bişey değil bu, soru yok, denileni yapın.

Oakes susmuştu, Thomas pansuman yapıp gitti.
Gün içinde uğrayacağını söyledi, biz kendi aramızda sohbet ederek gün geçirmeye başladık.
Öğle yemeğimiz geldi yedik, bekledik.
Thomas akşam vakti yine uğradı.
Hava kararmasına yakın, ufak bi pansuman daha yapıp gitti.
Akşam yemeğimizi yedik bekledik.
Hava kararırken yine kısık bir şekilde çan sesi duyuldu üç kez, Oakes camdan dışarı bakıyordu.
Dışarda olan bi kaç kişide, bu sesin ardından kaçar gibi, evlerine koştular.
Biraz daha bekledik, akşam olmuştu.
Hepimiz uykuya geçtik, Oakes ve ben dışında.
Diğerleri uyuyunca biz sohbete başladık.

(Richard) Evet Oakes, ne düşünüyorsun.

(Oakes) Bilmiyorum Richard, bütün gün dışarıyı gözlemledim.
Hiç bir nöbet veya ona benzer bişey görmedim.
Kimsede silah yok gibi.

(Richard) Yani burası savunmasız gibi.

(Oakes) Bence değil, tahminime göre nöbet tutmuyorlar, ama herkezin evinde silahlar var.
Gün içinde eğer zombi saldırısı olursa , evlerine kaçacaklar, ve onlar gidene kadar çıkmayacaklar.
Insan saldırısı olursa da sadece savunma yapacaklar.
Benim anladığım bu, riske girmek istemiyorlar.

(Richard) Peki başka ilginç birşey varmı?

(Oakes) Evet gün içinde, bi kaç adam şüpheli bi şekilde pek dikkat çekmeyen yerlerde buluşup, bi not verdiler birbirlerine.
Bir şeyler dönüyor, çan sesi ise herkezin eve girme süresi.
Anladığım kadarıyla, o an eve girmeyenler cezalandırılıyor.
Herkes korku içinde bu yüzden.

(Richard) Peki bu gün birşeyler yapıyormuyuz.
Yani çıkıp etrafı inceliyor muyuz?

(Oakes) Hayır, karşı evden dün ve bugün, birisi devamlı bizi gözetliyor.
Sanırım yarın bu işten sıkılır.
Duruma göre yarın gece etrafa bi bakabiliriz.

Andrew i kaldırdık, nöbete o devam etti, Oakes yine tembihlemişti, gözünü dışarıdan ayırma diye.
Biz uykuya geçmiştik.
Sabah uyandırdı beni Bourne, günler rutin bi hal almıştı artık.
Sabah kalk kahvaltı yap, öğlen aksam evden çıkma Thomas gün içinde iki kez kontrole gelsin hep aynıydı.
Tek fark Audrina yavaş yavaş kendine gelmeye başlamıştı.
Üçüncü gün akşamı yine Oakes ile ufak bi konuşma yaptık.
Dışarı yine çıkmadık.
Bizi izlemeye devam ediyorlardı.
Dışarı ise hep aynı idi.
Birileri birilerine notlar veriyor, gece iki üç saat toplanıyorlar.
Biz elimiz kolumuz bağlı bir şekilde bekliyorduk.
Bu üç günde kendimizi çok iyi toparlamıştık.
Hepimiz enerjiktik.
Ertesi gün Audrina tamamen kendine gelmişti.
Ama halsizdi.
Yemek yedik, Thomas geldi, akşam oldu, çan çaldı, herkez evine dağıldı.
Yatmaya yakın, Oakes geldi yanıma, sessiz bir şekilde, bu gece hazır ol dedi.
Endişe içinde çıkacağımız zamanı beklemeye başladık.
Nihayetinde herkez uykuya dalmıştı.
Andrew uyumamıştı.
Sanırım Oakes ona bi kac şey anlattı bu gün.
Elinde bir fener vardı.
Evin çatı katında durmasını söyledi.
Biri gelirse buraya, iki kez çatı katından, feneri yakıp söndürecekdi.
Bizde anlayıp hemen eve gelecek idik.
Evin arkasından çıktık.
Oakes e sorduğumda, bizi izleyenleri.
Onların vazgeçeceklerini sanmıyorum dedi.
Biz gidene veya bir belaya bulaşana kadar izleyecekler dedi.
Evden çıktık, sessiz bir şekilde, kilisenin oraya gittik.
Arka tarafta bekliyorduk.
Kilisenin camlarından tutunarak üst kata tırmandık çok sessiz bir şekilde.
Oakes bana gözüm evde olsun, eğer ışık görürsen hemen gitmemiz lazım dedi.
Kilisenin içine girdik, üst kattan, aşağıda dört beş kişi vardı.
Karanlıktan ve aradaki mesafeden yüzlerini göremiyorduk.
Aralarında konuşuyorlardı.
Dışardan biri daha gelmişti.

(Damian) Evet Thomas da geldi.
Bu gün son konuşmamızı yapabiliriz.

(Thomas) Üzgünüm beklettim.

(Damian) Thomas planımızda değişiklik yok, yarın uyguluyoruz.

(Thomas) Arkadaşlar ben hala karşıyım, neden böyle birşey yapıyoruz.
Başka bir şekilde halledebiliriz bunu.

(Oliver) Hayır Thomas bu konuyu çok konuştuk, başka bir çaresi yok.
Yönetimi Joseph in elinden almalıyız.
Daha aramızdan kaç kişi hayatını kaybedecek adamın affı yok, en ufak şeyi bile idamla cezalandırıyor.

(Thomas) Sadece bizi tehlikeye atanlar için uygulanıyor bu unutmayın.
Hayatta kalmamız için şart bu, hem ne çabuk unuttunuz Joseph in bizim için hayatını tehlikeye attığı gunleri.

(Charlie) Bu itaat etmeyenleri cezalandırma hakkı vermiyor ona.

(Thomas) Unutmayın ki itaat etmeyenler yüzünden, Joseph herkesin gözü önünde çocuğunu ve eşini kaybetti.
Neyse sözünüzü unutmayın, canını yakmayacaksınız.
Idareyi elinden alıp, burda yaşamasına izin vereceksiniz.

(Damian) Tabiki de biz cani değiliz.

(Thomas) Yeni gelenlere de birşey olmayacak, onlarda iyileşince gidecekler.

(Damian) Tabiki de öyle olacak, ne sanıyorsun sen bizi.
Tamam yarın sabah ilk ışıkta planımızı yerine getiriyoruz.
Şimdi dağılalım.
Dikkat çekmeyelim.
Thomas ilk önce sen çık sonra biz çıkarız.

Thomas çıkıp gitmişti.
Bizde çıkmaya hazırlanırken, onlar konusmaya devam ettiler.
Bizde dinlemeye devam ettik.

(Charlie) Joseph in yaşamasına izin verecek miyiz?

(Oliver) Tabiki de hayır.
Onun yaşamasına izin veremeyiz.

(Damian) Thomas ne olacak peki?

(Oliver) O işimize yaradı gerçekten.
Joseph in en yakın adamı, bize değerli bilgiler getirdi, ama tek amacı onu korumak.
Onun da icabına Joseph ile beraber bakacağız.

(Charlie) Yeni gelenle için planımız aynı değilmi?

(Damian) Onları gözüm tutmadı, onları göndermek bizim için tehlikeli.
Geri dönüp bizle savaşabilirler.
Hepsini öldüreceğiz.
Tabi iki kişi hariç.

Pis pis gülüyordu, Damian.

(Damian) Yaralı kadın ve genç olan kız dışında hepsi ölecek.
Yaralanan kadın bize yeni çocuklar verecek, çoğalmamızda rol oynayacak.
Ama genç kiz benim, kimse dokunmayacak ona, onunla ilgili özel planlarım var.
Benim olacak!!

Aşağılık sapık adam, kanım donmuştu adeta, sinirden üstlerine atlamamak için kendimi zor tutuyordum.
Sinirime yenildim, bi hışımla ayağa kalktım, bulunduğumuz yerin korumalıklarını sıkı bir şekilde tuttum.
Yanımızda duran süpürge bi anda yere düştü.
Oakes bi anda sıçradı, onu havada tuttu ama ses çıkmıştı biraz.

(Oliver) Sizde bi ses duydunuzmu?

(Damian) Ne sesi?

(Oliver) Bi ses geldi gibi, ben yukarı bakayım bi.

Hemen geldiğimiz yerden çıkmak için yöneldik.
Bu hain plana karşı ne yapacaktık??

ZOMBİ ÇAĞIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin