42. BÖLÜM ÇAN SESİ

104 11 0
                                    

Kapıdan çıktığımda, karşımda ortalama yirmi kişinin bize silah tuttuğunu gördüm.
Andrew ellerini kaldırmış, öyle bekliyordu, bende ellerimi kaldırdım, öylece kalakaldım.
Bize kim olduğumuzu, neden geldiğimizi, ve burayı terk etmemizi söylüyorlardı.
Ben hemen uzlaşmaya çalışarak, elimdeki silahı onlara uzatıyım derken, arkamdan Oakes sesimizi duymuş, olacak ki dışarı geldi oda, elindeki silahı onlara doğrulttu, Irem de aynı şekilde çıktı dışarı.

(Oakes) Hey hey sakin olun, buraya bi sıkıntı çıkarmaya gelmedik.
Yoldan geçiyorduk, bi arkadaşımız yaralandı, mecburi olarak bölgenize giriş yaptık.
Sadece yardım edin, lütfen, bela istemiyoruz.
Arkadaşımız iyileşsin hemen gideriz.

(Joseph) Bize doğru silah tutarak mı? Yardım istiyorsun..

(Oakes) Üzgünüm çok şey yaşadık, siz de bize doğru silah tutuyorsunuz, ne yapmamızı beklerdiniz..

(Joseph) Elindeki silahı indirip, son kez şansını denemeni..

(Oakes) Tamam, tamam özür dileriz, Andrew Richard indirin silahları, tamam lütfen yardım edin, arkadaşımız yaralı, o kendini toparlasın hemen gidecez söz.

(Joseph) Toplayın silahları, giderken teslim alırsınız.
Merhaba ben Joseph..

(Oakes) Meraba ben Oakes, bunlar arkadaşlarım, Richard, Andrew, Irem arkadaşım Bourne içerde Audrina yaralı dostum, onun yanında.

Joseph yaşlı beyaz saçlı bi adamdı.
Eski yaşamında bu kasabada şerifmiş,
Şimdi bu insanları toplayan, yönlendiren liderleriymiş.
Silahlarımızı elimizden aldılar, yaklaşık yirmi kişilik bir gruptu, olaylar başladığından beri buradalarmış.
Bi kaç kez yabancılar gelmiş, onlarla savaşmışlar.
Pek güvenleri yok başka insanlara.
Pek bilinmeyen bir kasaba olduğundan kendilerini şanslı hissediyorlar, yoldan biraz uzak, fazla zombi tehtidi, olmadığını söylediler.
Gelen zombiler yoldan geçen araçların peşine takılıp uzaklaşıyormuş.
Çok disiplinli bir şekilde yaşantılarını sürdürüyorlardı.
Biz onları tanımaya çalışırken, Audrina 'nın kolunu temizlemişlerdi.
Kasabanın pederi, gerekli müdahaleleri yaptı. Bu işlerden anladığı söylendi bize, zaten önceden de kasabanın neredeyse doktor işlerini o yaparmış.
Audrina 'nın kolunu sardılar, artık beklemeye başladık, Audrina kendini toparlar toparlamaz gidecektik.
Ilk anda ne olduğunu sordular, Oakes bi başka grupla çatıştık, Audrina yı esir aldılar, teslim olmaz isek onu parçalayacaklardı, diye anlattı.
Nasıl kurtulduğumuzu ise, Audrina nın kolunu gözümüzün önünde kestiler, ama bi anda başka bi grup saldırdı, bizimde bilmediğimiz bi grup diye söyledik, o sırada bi fırsatını yakalayıp Audrina bize koştu onu alıp kaçtık, onlar çatışmaya devam ediyordu.
Grubun yarısı inanmadı bize, ama inanmış gibi yaptılar.
Diğerleri, bizim peşimizden geleceklerini, bizi takip ettiklerini iddia etti, bazıları bizimde onlardan olduğumuzu iddia etti.
Ama anlaşmıştık, genel olarak inanmış gibi yaptılar.

(Joseph) sadece dört gününüz var, bu evin dışına asla çıkmayacaksınız.
Sabah kahvaltınızı, öğle yemeğinizi kapının önünden alırsınız.
Aksam güneş batımında da akşam yemeğinizi alırsınız.
Bir bela istemiyoruz, dediğimizi uygulayın sonra gidin.
Bu hizmet karşılığı pek fazla olmasada silahlarınızın ve mermilerinizin üçte birini biz alacağız.
Dediklerim dışına çıkarsanız, bu kadabadan sağ bir şekilde çıkamazsınız.
Kimseyle konuşmayacaksınız, biri size bişey derse yüzüne bakmayacaksınız.
Peder gün içinde devamlı olarak kontrole gelecek, birşey isterseniz ona söyleyin..

Gerçekten çok katı kuralları vardı, yapacak başka bişey yoktu, dediklerini yapacaktık, onlardan kimseyi tanıyamamıştık.
Sanırım biz giderken bağzılarını götürürüz diye kendince önlem almıştı Joseph!!

Bizde peder ile konuşuyorduk.

(Oakes) Toplamda kaç kişisiniz burda.

(Thomas) Şuanlık 33 kişiyiz, gelecekler de var, yani yeni doğanlar.

(Andrew) Yeni doğanlar mı?

(Thomas) Evet her zaman bir umut vardır, bizde o umut ile yaşayanlardanız.
Devir değişti, artık sonrasını düşünen kalmadı, herkes bulunduğu zamanı düşünüyor.
Ama hala hayatın mucizeleri devam ediyor.
Hele ki böyle bi zamanda bunun değeri daha fazla oluyor.
Sevmek, aşık olmak, yaşamın bittiği bu zamanda, herşeyin yeniden başlanabileceğini görmek, çocuk sahibi olmak...
Bunlar son zamanlarda güzelliğini ve değerini malesef kaybettiğimiz şeylerdi.
Ama bana sorarsanız şimdi bu ve benzerleri şeyler hiç olmadığı kadar değerliler.

Sohbet böyle karşılıklı devam ederken, ben peder Thomas ın dediklerini düşünmeye başlamıştım.
Doğru söylüyordu, bu zamana kadar hiç birimiz sonrakileri sonrasını düşünmemiştik.
Böyle bakmamıştık.
Pederin sözleri kanıma işlemişti adeta, bi ara Irem e baktım, oda bana bakıyordu, ama kafasını çevirdi hemen, içimden gülmüştüm biraz, çok hoşuma gitmisti.
Bunları düşünürken, ortama döndüm yeniden, sohbete devam ediyorlardı.

(Thomas) Evet Oakes sizi gerçekten sevdim, iyi insanlara benziyorsunuz, hatta o kadar iyi ki, ölümü göze alıp, arkadaşlarını kurtarmak için yalan bile söyleyebiliyorsunuz..

(Bourne) Nasıl yanı??

(Thomas) Hadi çocuklar, bu yara bence başka bir şekilde olmuş.
Ve kesin geldiğiniz araçtaki kanlı kılıçla alakalıdır..

(Oakes) Thomas... Doğru konuşalım, ama lütfen aramızda kalsın, arkadaşım iyileşir iyileşmez burdan gideceğiz.
Bizim grubumuz çok daha kalabalık idi, diğer kişiler kötü insanlardı.
Onların hepsini alt edip ayrıldık.

(Thomas) Peki sizi bıraktıklar mı?

(Oakes) Aslında asla bırakmazlardı, ama mecbur kaldılar, elimizi kolumuzu sallayarak ayrılmadık, onların elleri kolları bağlandı kısaca.
Yola çıktık çok uzun yol geldik, buraya gelmeden yaklaşık bes on kilometre uzaktaki benzinlikte durduk.
Benzin aldık, Audrina ve ben marketten yiyecek birşeyler almaya girdik, içerdeki bi kaç zombiyi devirdik, ama marketin bir bölümü zombi doluymuş, Audrina yiyecek toplarken, nasıl olduğunu anlamadık ama bir zombi, Audrina nın kolunu ısırdı, bende o an tek çözüm olarak bunu gördüm.
Söz veriyorum, dönüşürse, diye ben sürekli başında olacağım, bişey olursa ben müdahale edeceğim.

(Thomas) Isırıldıktan kaç dakka sonra kestiniz kolunu??

(Oakes) Bir dakka oldu yada olmadı.
Bilmiyorum neden?

(Thomas) Cesur bir karar vermişsin Oakes, merak etmeyin, arkadaşınız yaşayacak.
Ilk üç dakka çok önemli, üç dakikayı bir saniye geçerse, yapacak bişey yok, dönüşüyor, geçmez ise kurtuluyor.
Yani burdaki dört kişi kurtuldu.
Diğerleri süreyi geçenler kurtulamadı.

(Andrew) Nasıl yani, bu söylediklerin gerçekmi?

(Thomas) Evet, merak etmeyin.

(Oakes) Lütfen Thomas, aramızda kalsın bu olurmu?

(Thomas) Problem değil, zaten burada ki tek yetki, Joseph tedir, o ne derse o olur.

(Irem) Peki ona söyleyecek misiniz?

(Thomas) O zaten olan biten hakkında, buna benzer bişey söylemişti.
Kesin arkadaşları, parazitler tarafından, yaralandı.

(Bourne) Parazitler??

(Thomas) Bizler onlara parazitler diyoruz.

(Oakes) Yani olan biteni az çok biliyordu, Joseph!

(Thomas) Evet, o sandığınızdan çok daha zekidir.
Sizi şaşırta bilir.
İnanın bana, oy hakkım olsa sizin burda kalmanızı isterdim...

Sohbet arasında, dışardan üç kez çan sesi geldi.
Thomas bi anda irkildi, bize evden çıkmamamız gerektiğini söyledi, ve olduğumuz evi anında terketti...
Acaba ne oluyordu bu çan sesi!!

ZOMBİ ÇAĞIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin