18

1.3K 133 35
                                    

Genç kadın zorlukla gözlerini aralamak için çabaladı. Kirpikleri tonlarca ağırlıktaymış gibi hissediyor, uyanık kalmakta zorlanıyordu. Kulaklarına dolan cılız bip sesleri ile sonunda gözlerini aralayabilmiş, bulunduğu odaya bakmıştı. Hastanedeydi. Göğsündeki kablolar muhtemelen monitöre uzanıyordu. Koluna bir serum takılmış, ağzına ise bir maske takılmıştı. Muhtemelen rahat nefes alabilmesi içindi.

Elini bir kaplumbağa yavaşlığı ile kaldırarak maskeyi yüzünden çekmiş, derin nefesler alarak neler olduğunu hatırlamaya çalışmıştı. Gözünün önünde ilaçlar ve alkol şişeleri belirince boğazı düğümlenmişti. Gerçekten intihar etmeye kalkışmıştı. Peki kendisini kim kurtarmıştı?

Titreyen parmağını hemşire çağrı butonuna bastırmış, saniyeler içerisinde kapı açılarak yanına beyaz önlüklü, kızıl saçlı genç bir kadın gelmişti.

"Bayan Carter. Uyanmışsınız. Nasıl hissediyorsunuz?"

"B-Başım çok ağrıyor. Morfinin dozunu artırır mısınız?" Demişti yalvarırcasına. Bu ses kendisine ait olamazdı. Sesi o kadar kısılmıştı ki bir fısıltı gibi çıkmıştı.

"Üzgünüm ama bunu yapamam. Doktorun kesin emri."

"Peki beni buraya getiren kim?" Demişti aklında dönüp dolaşan soruyu dile getirerek.

"Bay Watson ve Bay Holmes. Sizi evinizde bulmuşlar."

Mackenzie işittiği isim ile öksürüklere boğulmuş, hemşire maskesini takmaya çalışırken onu durdurmuştu. Aptal maske daha fazla nefessiz kalmasına sebep oluyordu.

"Hala buradalar mı?"

"Hayır ama Bay Watson her gün sizi görmeye geliyor. Bugün henüz gelmedi. Ama eminim birazdan burada olur."

Genç kadının yüzü düştü. John'u değil, Sherlock'u istiyordu.

Kadını başı ile onaylayınca hemşire tebessüm ederek dışarı çıkmış, bir kaç dakika içinde John Watson içeriye girmişti. Yüzünde kocaman bir gülümseme vardı.

"Nihayet uyanmışsın. Nasıl hissediyorsun?"

Mackenzie uzandığı yerde oturur pozisyona geçmiş, yanındaki sandalyeye oturan adamın şefkatle kendisine bakan gözlerine bakmıştı.

"Daha iyi zamanlarım olmuştu. Ne zamandır buradayım?"

"Yaklaşık bir buçuk haftadır."

Kadının gözleri kocaman açılınca John gülmeden edememişti. "Sherlock sonunda uyandığını öğrenince çok sevinecek. Belli etmiyor ama seni merak ettiğini biliyorum."

"Öyleyse neden burada değil?"

"Bilirsin. O Sherlock." Demişti genç adam omuz silkerek. Hemen ardından ceketinin iç cebinden not defteri ve bir kalem çıkarmıştı.

"Davan ile özel olarak ben ilgilenebilir miyim?"

"Ne? Ne davası?"

John'un yüzündeki şefkatli tebessüm kendisini rahatlatıyordu. O iyi bir adamdı.

"Sherlock'u bırakıp gitmen. Sonrasında birden bire ortaya çıkman. Sebebi ne? Neden daha önce değil de şimdi?"

Genç kadın yeniden uzanarak gözlerini adamın meraklı gözlerine dikmişti. Anlatması gerekiyor gibi düşünüyordu.

"Pekala..."

***

Genç adam pencerenin kenarında, elindeki kemanı kendinden geçmiş bir şekilde çalarken kapının açılma sesini işitmiş, fakat durmamıştı. Her zaman yaptığı bir şeydi.

"Mackenzie." Demişti elleri ceplerinde içeriye giren Watson.

Sherlock duraksamış, kemanı indirerek arkasındaki adama dönmüştü. Dümdüz bir ifadeyle kendisine bakıyordu. Duygularını okuyamıyordu. Adeta buz gibiydi. Sesini yükseltmek istedi. Duygularını gizlemek kendi işiydi.

"Ne olmuş Mackenzie'ye?" Demişti çatık kaşlarla. İstemsizce avuç içleri terlemiş, kemanın ahşap kulpu ıslanmıştı.

"Uyandı." Genç adam derin bir nefes vermemek için kendisini sıktı. Tıpkı karşısındaki adam gibi düz bir ifadeyle yanıtladı.

"İyi." Dedi sadece. Ama rahatlamıştı. Kendisinden dolayı başına bir şey gelsin istemezdi.

"Bu mu yani? Sadece" İyi" mi? "

"Ne yapmamı bekliyorsun, John?"

Doktor Watson omuz silkti. "Onu affetmeni." Dedi bir çırpıda. Sherlock alayla güldü. Sinirlenmişti.

"Böyle bir şey olmayacak."

"Neden? Korktuğundan dolayı mı yoksa? Ona yeniden bağlanmaktan korkuyorsun, değil mi? Bu yüzden affetmek istemiyorsun. Onu affetmek zorundasın. Ne durumda olduğunu görmüyor musun?"

"Alkolik olması benim problemim değil!" Diye kükremişti Sherlock. Ama tam tersini düşünüyordu. Tam olarak kendi problemiydi. Genç kadın kendisi yüzünden bu haldeydi.

"Ondan bahsetmiyordum. Senden bahsediyordum, Sherlock. Kendine bir bak. Tüm gün orada dikilmiş keman çalıyorsun. Ellerinin titrediğinin farkında bile değilsin."

Genç adam ellerine baktı. Gerçekten de titriyorlardı. Kemanı koltuğa bırakarak paltosunu aldığı gibi evden hışımla çıktı. Daha fazla orada durursa arkadaşının kalbini kıracağından emindi.

Bilinmeyen Numara: Sherlock? Orada mısın? (11.56)

SH: Uyanmışsın. (11.57)

Bilinmeyen Numara: Evet. Teşekkür etmek istedim. Hayatımı kurtarmışsın. (11.57)

SH: Hayır. (11.57)

SH: Ben hayatını mahfettim. (11.57)

SH: Tıpkı senin de bana yaptığın gibi. (11.58)

Mackenzie&Sherlock

Mackenzie&Sherlock

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Forgive Me/Sherlock Holmes Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin