16

1.4K 135 53
                                    

Genç kadın hissettiği şiddetli baş ağrısıyla inleyerek gözlerini açmış, bulunduğu yerin kendi odası olmadığını fark ettiğinde hızla yattığı yerden fırlamıştı. Neredeydi hiçbir fikri yoktu.

Ayaklarını yataktan sarkıtarak yerdeki ayakkabılarını giyinmiş, odaya şöyle bir göz atmıştı. Fazla büyük bir oda değildi. Duvarda bir kaç çerçeve, bir yatak, komodin ve dolap vardı. Tanıdık bir erkek parfümü kokusu odaya hakimdi ama kime ait olduğunu bir türlü çıkaramıyordu.

Parmaklarını ağrıyan şakaklarına bastırırken yatağın yanındaki komodine ilerleyerek çekmeceleri kurcalamıştı. Bir kaç not defteri ve kalem dışında pek bir şey yok gibiydi.

Kapıya yönelerek sessizce açmış, koridora çıkmıştı. Çok fazla içmişti ve bulunduğu yerin neresi olduğuna dair en ufak bir fikri bile yoktu.

Evin salonuna geldiğinde kaşları hayretle havalanmış, karşılıklı koltuklarda oturan iki adama ve yanlarındaki sandalyede oturan kadına bakmıştı. Gerçekten. İçip içip Sherlock'un kapısına mı dayanmıştı yani? Utanç vericiydi.

"Sıkıcı!" Demişti Sherlock kadını dışarı çıkarırken. O sırada John Watson'ın gözleri koridorun başında kendilerini izleyen kadını bulmuştu.

"Uyanmışsın. Günaydın."

Kıvırcık saçlı adam dostunun baktığı yöne baktığında göz altları morarmış, göz bebeği neredeyse kıpkırmızı olmuş kadına bakmıştı. Kadının alkolden nefret ettiğini sanıyordu.

"B-Ben ne zaman buraya geldim? Hatırlamıyorum." Elini kısa saçlarına geçirerek geriye atmıştı. Baş ağrısı yetmiyormuş gibi artık midesi de bulanıyordu.

"Çok fazla içmişsin. Hatırlamamak normal. Dün gece geldin."

Mackenzie'nin gözleri mavi gözleri bulduğunda adam hızla gözlerini kaçırmış, geniş koltuğa oturarak kollarını göğsünde kavuşturmuştu. Konuşmak istemediğini her haliyle belli ediyordu.

"Sherlock. Konuşabilir miyiz?"

"Konuşacak bir şeyimiz yok, Bayan Carter." Demişti buz gibi soğuk bir ses ile.

Genç kadın adamın yanındaki boşluğa oturarak ondan tarafa dönmüş, dolan gözlerini yüzüne dikmişti.

"Bana şöyle demeyi kes. Adımı söyle. Lütfen Sherlock."

"Ne istiyorsun, Mackenzie?" Demişti adam sonunda isme vurgu yaparak. Bu ismi söylemesinin kadının hoşuna gitmeyeceğini biliyordu.

"Hayır. Bana hep Asteria derdin. Mackenzie, Bayan Carter deme. Eskisi gibi Asteria de."

"Onu hak etmiyorsun."

Genç kadın daha fazla dayanamamış, gözlerinden bir bir yaşlar süzülmeye başlamıştı. Dayanamıyordu. Sevdiği adamın kendisini dinlememesine tahammül edemiyordu.

"Ah, kes ağlamayı! Kendini acındırmaya çalışma!" Adam hiddetle bağırdığında göğsünün sıkıştığını hissediyordu kadın. Nefes alamıyordu.

"Sherlock." Diye uyarmıştı Doktor Watson. Kadının iyi olmadığını anlayabiliyordu.

"On yedi yıl önce hangi cehenneme gittiysen şimdi de oraya git. Gözümde hiç kimsesin artık, Mackenzie Carter. Bir daha karşıma çıkma."

"Sherlock! Yeter!"

Genç adam dostunun uyarısı ile durmuş, yüzü kireç gibi beyazlamış, dudakları morarmış kadına çatık kaşlarla bakmış, bir süre incelemişti. Sonra fark etmişti. O astım atağı geçiriyordu.

Forgive Me/Sherlock Holmes Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin