Bu bölümün biraz kısa sürdüğünün farkındayım. Bu yüzden akşam diğer bölümü de paylaşacağım ve o final bölümü olacak. Sizleri seviyorum. İyi okumalar! ❤️
"Sherlock...Hey, Sherlock! Uyan."
Genç adam omzundan dürtülmesi ile gözlerini hızlıca açmış, dik bir konuma gelerek mavi gözlerini kırpıştırarak ayılmaya çalışmıştı. Karşısındaki endişeli yüzü nihayet seçebildiğinde dalgalı saçlarını eliyle düzelterek boğazını temizlemişti.
"Sorun ne, John?" Demişti karşısındaki yatakta yaşam destek ünitesine bağlı kadını incelerken. Ona bir şey oldu sanmıştı.
"Günlerdir buradasın. Eve gidip dinlen. Ben burada bekler bir gelişme olursa sana haber veririm." Doktor Watson sandalyede oturan adamın omzuna elini koyarak destek amaçlı sıkmıştı. Sherlock dile getiremese de genç kadın için endişelendiğini her halinden anlayabiliyordu.
"Gerek yok." Demekle yetinmişti genç adam. Fakat günlerdir sandalyede uyumaktan boynu tutulmuş, her yeri ağırmıştı. Sadece Mackenzie'nin yanından ayrılmak istemiyordu. Onu bırakıp giderse döndüğünde onu bulamamaktan endişeleniyordu. Onu yine kaybetmek istemiyordu.
"Rosie'nin yanına git. Ben iyiyim." Demişti hemen ardından. Başından savmak için söylemiyordu. Rosie'nin babasına ihtiyacı vardı.
"Pekala. Bir şey olursa beni ara."
Sherlock kısaca başı ile onaylamış, dostu odadan çıkarken derin bir nefes alarak arkasına yaslanmış, ellerini çenesinin altına birleştirerek gözlerini kadına dikmişti. Karşısında ölüden farksız yatan kadını gördükçe sinirleniyor, yaşam destek ünitesinin çıkardığı seslerden çıldıracakmış gibi hissediyordu. O, kendisi yüzünden bu hale gelmişti. John her ne kadar bunun kendi suçu olmadığını söylese de Sherlock Holmes kendisini suçlamadan edemiyordu.
Gözlerini kapatarak başını geriye yasladı ve onunla olan anılarını düşündü. Neredeyse her günlerini beraber geçirirlerdi. Bahçede yan yana uzanır, bulutları seyrederken Sherlock kızın sürekli aynı şarkıyı söylemesini dinler, asla bıkmazdı. Her seferinde farklı şeyler hissettirirdi kendisine şarkının sözleri. Onu yıldızlara benzetirdi. Çünkü kendi karanlık dünyasına aniden girip aydınlatmıştı etrafı. Umut ışığı olmuştu. Bir yıldız gibi güzeldi kendisi için. Karanlıkta parlayan, kendisini ve etrafı aydınlatan eşsiz bir yıldız. Bu yüzden de ona Asteria* olarak seslenmeye başlamıştı.
Gözlerini aralayarak oturduğu yerden kalkmış, kenarda duran çantadan kemanını çıkararak yatağın yanına yönelmiş, gözleri kapalı kadına bakmıştı. Keman sesini her zaman sevmişti.
Kemanı boyun oyuntusuna yerleştirerek yayı kibarca kavramış, ezbere bildiği notaları çalmaya başlamıştı. Küçükken kadının söylediği o şarkıyı.
Haftalarca arkadaşını yalnız bırakmamıştı Sherlock Holmes. Ve her gün aynı saatte hastanenin koridorlarında aynı melodi yankılanmıştı. Mackenzie'nin sesinden duyunca sevmeye başladığı şarkı. La vie en rose.
Sherlock
*Asteria yıldız, yıldızlardan gelen anlamına gelir. Yunan mitolojisinde Koios ve Phoebe'nin kızıdır.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Forgive Me/Sherlock Holmes
FanfictionWilliam Sherlock Scott Holmes. En iyi arkadaşı Kızılsakal'ın ölümüyle yıkılmıştı. Sonrasında çocukluk aşkı da kendisine bir tekme atmıştı. O günden sonra bir daha eskisi gibi olamamıştı genç adam. Tüm duygularını bir daha gün yüzüne çıkarmamak üzere...