Haftalar sonra...
Genç kadın terleyen avuç içlerini pantolonuna silerek derin nefesler almış, 221B numaralı kapıyı tıklatarak beklemeye koyulmuştu. Kalbi hiç atmadığı kadar hızlı atıyor, düşüp bayılacakmış gibi hissediyordu. Tüm olup bitenlerden sonra Sherlock ile konuşamamıştı. Zihnine kazınan tek bir melodi vardı sadece. O da ruhuna işleyen keman sesiydi. En sevdiği parça La vie en rose genç kadın hastanede yattığı sürece yanı başında çalıp durmuştu. Sesleri duymuş ama bir tepki verememişti. Sherlock Holmes, hastanede yattığı süre boyunca genç kadına her gün keman çalmıştı.
Kapı açılıp görüş alanına Bayan Hudson girdiğinde mahçupça gülümsemişti. Son karşılaşmalarında deli gibi sarhoştu.
"Sherlock evde mi?"
Yaşlı kadın ağır ağır başını sallamış, Mackenzie'ye girebilmesi için yol vermişti.
Genç kadın içeri girer girmez merdivenleri ikişer ikişer çıkmış, kapının önüne vardığında işittiği keman sesiyle gözlerini huzurla yumarak dinlemişti. Onun çalışını saatlerce dinleyebilir, izleyebilirdi.
Kapıyı çalmadan yavaşça aralayıp içeriye girmiş, pencere kenarındaki adamın duraksayarak kendisine dönmesiyle dudaklarını birbirine bastırmıştı. Şaşkın gözlerle kendisine bakıyordu.
"Lütfen durma. Çalmaya devam et."
Sherlock bir kaç saniye kadının yüzüne baksa da kemanı boyun oyuntusuna yeniden yerleştirmiş, çalmaya kaldığı yerden devam etmişti. Mackenzie oraya ilerleyerek sırtını duvara yaslamış, izlemeye koyulmuştu. Kemikli parmakları tellerde ustalıkla hareket ederken o dikkatle işini yapıyor, yayı her çekişinde kıvırcık saçları dalgalanıyordu.
Bir cesaret ile genç kadın hep yapmak istediği şeyi yapmış, adama biraz daha yaklaşarak parmaklarını usulca elmacık kemiklerine dokundurmuştu. Yıllar sonra ona bu kadar yakın olup dokunabilmek tuhaf bir şekilde iyi hissettirmişti. Mavi gözler kendisine baksa da Sherlock durmamış, çalmaya devam etmişti. O çalarken Mackenzie ise sadece adamın karşısında durmuş parmaklarını yüzünde gezdirerek her bir karesini kazımıştı aklına. Daha önce bu kadar kusursuz bir tablo görüp görmediğini düşünüyordu. O gördüğü en güzel manzaraydı Genç kadın için.
Sherlock'un yayı tutan kolunun altına dikkatle girmiş, başını göğsüne yaslayarak kollarını bedenine dolamıştı. Kalp atışlarını duymak ninni gibi geliyordu.
Genç adam biraz daha çaldıktan sonra durmuş, elini yavaşça kadının sırtına yerleştirmişti. Buna sarılmak denemezdi fakat Mackenzie için anlamı çok büyüktü.
Huzurla gözlerini yumarken kollarını bu sefer boynuna sarmış, yüzünü boyun oyuntusuna gömerek derin nefesler almıştı. Kokusunu ciğerlerinde hapsetmek istiyordu. Sherlock Holmes bu genç kadın için ev gibi kokuyordu.
"Seni özledim. Çok özledim, Sherl."
Genç adam elini yavaşça kadının kısa kahverengi saçlarının üzerine koymuş, kibarca okşamıştı. Ne diyeceğini bilemiyordu. Duygularını en derine gömen bu adam yeniden gün yüzüne çıkan duygularını dile getiremiyor, öylece donup kalıyordu adeta.
Derin bir nefes aldı. İçindeki minik masum çocuğun sesini duyabiliyordu. "Akışına bırak." diyordu kendisine. Ve Sherlock ilk defa içindeki çocuğu dinledi. Akışına bıraktı.
"Ben de seni, Asteria."
Dediklerine kendisi bile şaşırıyordu. Genç kadının dudaklarından ardı ardına hıçkırıklar dökülürken kaşlarını çatmıştı. Kötü bir şey mi demişti?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Forgive Me/Sherlock Holmes
FanfictionWilliam Sherlock Scott Holmes. En iyi arkadaşı Kızılsakal'ın ölümüyle yıkılmıştı. Sonrasında çocukluk aşkı da kendisine bir tekme atmıştı. O günden sonra bir daha eskisi gibi olamamıştı genç adam. Tüm duygularını bir daha gün yüzüne çıkarmamak üzere...