Finale sayılı bölümler...
Genç kadın elindeki kitapları raflara diziyor, bir yandan da her zaman ki gibi şarkı mırıldanıyordu. Hastaneden çıkalı bir hafta olmuştu. Çıkar çıkmaz işe tekrar gelmeye başlamış, o günden beri Sherlock'u da bir daha görmemişti. Onu merak etmiyor değildi. Ama John Watson ile konuşmuştu. Ona zaman tanımasını söylemişti. O da zaman tanıyor ve sabrediyordu.
Elindeki tuğla kadar ağır kitabı parmak uçlarında doğrularak ait olduğu rafa koymaya çalışıyordu ki parmaklarının arasından kaymış, suratının tam ortasına düşmek üzereyken görüş alanına giren büyük bir el kendisine çarpmadan tutmuştu.
"Teşekkür ederim." Demişti rahat bir nefes verirken. Düşseydi kim bilir nasıl acıyacaktı?
"Daha dikkatli olmalısın." Demişti tanıdık ses. Sesi işitmesi ile tüyleri diken diken olmuş, sağına dönerek sesin sahibine bakmıştı. Boyu o kadar uzundu ki yüzüne bakabilmek için başını kaldırması gerekiyor, bu da boynunun ağrımasına sebep oluyordu. Ya da kendisi fazla kısaydı.
Kendisine bakan mavi gözlere baktı. Bir hafta boyunca görmemişti onu. O kadar özlemişti ki boynuna atlamamak için zor tutuyordu kendini.
"Sherlock, ben..." Sesi bir fısıltı gibi çıkmış, ne diyeceğini bilememişti. Bir sürü şey söylemek istiyor ama doğru kelimeleri bulamıyordu.
"Buraya seni dinlemek için gelmedim. Bir kitap arıyorum. Yardım eder misin?"
Genç kadın adamın söyledikleri ile yıkılsa da hemen toparlanmış, başı ile onaylamıştı. Onun için en azından bunu yapabilmeliydi.
Gösterdiği kağıtta yazan kitap ismini okudu. Bildiği kadarıyla kendilerinde bulunmuyordu. Ama evindeki kitaplıktaki vardı. Adı kadar emindi.
"Burada yok. Ama benim evimde var. İstersen sonra gelip alabilirsin."
Sherlock bir süre kızın suratına çatık kaşlarla bakmış, ardından ifadesini bozmadan yeni bir soru sormuştu.
"Saat kaçta çıkıyorsun?"
"Mesaim bitmek üzere. Bir buçuk saatim var." Demişti Mackenzie kol saatine bakarak.
"Tamam. Burada bekleyeceğim."
Genç kadın şaşırsa da başıyla onaylamış, Sherlock ise çalışma masalarından birine giderek oturmuş, ellerini masada kavuşturarak beklemeye koyulmuştu. Gülümsemeden edememişti genç kadın. Hemen ardından işine kaldığı yerden devam etmişti.
Kitapların bulunduğu araçtan birini daha çekip almış, rafa yerleştirirken birinin seslenmesiyle arkasını dönmüştü. Sarışın, yeşil gözlü kaşında piercingi olan çekici bir adamdı. Kendisine gülümseyerek bakıyordu. İtiraf etmek gerekirse ondan etkilenmişti genç kadın.
"Şey, selam. Bu kitabın yerini bulamadım da. En iyisi size teslim edeyim." Demişti yumuşak sesiyle kitabı uzatırken. Genç kadın uzatılan kitabı alırken kocaman gülümsemişti.
"Bu kitaba bayılırım." Demişti istemsizce. Hemen ardından onu da kitapların bulunduğu araca bırakmıştı.
"Öyle mi? Ben de!" Demişti adam sevinçle. Hemen ardından elini uzatmıştı.
"Ben Chris."
Genç kadın tereddüt de etse eli sıkmış, yaka kartını göstererek konuşmuştu.
"Gördüğün üzere Mackenzie."
"Memnun oldum. Umarım yine karşılaşırız, Mackenzie."
Adam arkasını dönerek uzaklaştığında suratındaki anlamsız gülümsemeyi silmiş, araca dönmüştü ki az önce adamın verdiği kitaptan sarkan kağıdı fark etmesiyle çekip almıştı. Düzgün bir el yazısıyla telefon numarasını yazmış, altına ise" bir ara kahve içelim" yazmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Forgive Me/Sherlock Holmes
FanfictionWilliam Sherlock Scott Holmes. En iyi arkadaşı Kızılsakal'ın ölümüyle yıkılmıştı. Sonrasında çocukluk aşkı da kendisine bir tekme atmıştı. O günden sonra bir daha eskisi gibi olamamıştı genç adam. Tüm duygularını bir daha gün yüzüne çıkarmamak üzere...