Buraya geldiğimden beri hiçbir şey yiyemedim çünkü getirdikleri yemekler berbattı. Her ne kadar tadı berbat olsada aç olduğum için yemeye çalıştım ama sonuç yine aynı oldu. Midem getirdikleri yemekleri kabul etmiyordu. Yüzüm kusmaktan bembeyaz olmuş halde banyodan çıktım ve karşımda büyükbabamla karşılaştım ve elinde leziz görünen yemekler vardı. Yemeklere bir tanrıymışça baktım ama dokunmadım. Beni toplantıdan çıkardıktan sonra aramızda sessizlik oluşmuştu. Tek kelime bile etmemişti. Hiç değilse bana kendisini tanıtmasını isterdim. Elindeki tepsiyi masaya bıraktı ve sandalyeye oturdu. Benimde karşısına oturmamı işaret etti. Başta oturmamayı düşündüm ama karşımda yemekler olunca istemeden de olsa oturdum. Diğer radyanlardan farklı bir yüzü vardı. Teni soluk değildi. Yeni açmış bir çiçek gibi capcanlıydı. Derin bir nefes aldıktan sonra konuşmaya başladı.
"Bu zamana kadar karşına çıkmadığım için üzgünüm." dedi ve cevap vermemi bekledi. Ben cevap vermediğimi görünce konuşmaya devam etti. "Radyanların seni bulmasını istemediğim için seninle iletişim halinde bulunmadım. Herşeyi öğrendikten sonra seninle yüzleşmeye korktum." dedi. Keşke benimle yüzleşmeye korkmasaydı. Herkes ne olduğumu bilirken benden bu kadar uzaklaşmıştı. Babam bile.
"Yemekleri lütfen ye. Radyanların yemek tarzına alışamaman normal." dedi kısık sesle ve ağır adımlarla odadan çıktı. Benimle konuştuktan sonra 30 yıl yaşlanmış gibi görünüyordu çünkü zihnime girip düşüncelerimi okuduğunu biliyordum. Buna ben izin veriyordum ve o da bunun farkındaydı. Yemekleri her ne kadar yemek istemesemde çok aç olduğum için yedim. Yemeklerin arasından en sevdiğim olan yosun çorbasını nereden bildiğini merak ettim. Sanırım açlıktan yemekleri düşlemişim. Karnımın doymasının zevkine vararak yatağa girdim çünkü Daemon'ı görmek istiyordum. Aslında daha çok Kris'i merak ediyordum. Onun kehribar gözlerinin arkasındaki hüznü beni daha çok etkiliyordu. Tuhaf ama son sözü söyleyip gitmesini bile özlemiştim. Beni arayıp delice konuşmasını özlemiştim. Beni gördüğündeki sevinci gözlerinde görmeyi özlemiştim. Daha çok onun varlığını özlemiştim. Zihnimde onu hayal ederek uykuya daldım.
Yine aynı yerdeydik. Melodi çiçeklerinin olduğu yerde. Çiçeklerin arasında yavaşça ilerledim. Çiçeklerin son bulduğu noktaya geldiğimde biri arkamda sevinç çığlıkları attı. Hemen arkamı döndüm ve beni izleyen cam mavisi renginde gözlerle karşılaştım.
"Süpriz!!!" dedi el sallayarak.
"Selam Daemon." dedim sevecenle.
Başını yana eğdi ve "Seni tekrar görmek çok güzel " dedi ve ekledi. "Büyükbabamızı gördün mü?" dedi cevabımı bekleyerek.
Evet anlamında kafamı salladım.
Cecap vermediğimden ve yüzümdeki üzgün ifadeden bir anlam çıkararak "Merak etme seni seviyor."
Söylediklerinde ciddi olduğunu anlamak için yüz ifadesini anlamak için yüzüne bakmaya çalıştım ve tabiki hiçbir şey anlamadım. Can sıkıntımı gizlemedim ve somurttum.
"Hadi biraz neşelen." dedi sevinçle ve pek umut verici olmasada zoraki gülümsedim. Onun neşesi bana da bulaşmıştı. Bir süre konuşmadan ağacın altında oturduk. Kalede kaldığım için günlerdir güneş ışığına hasret kalmıştım. Bir süre Kris'i sormakta kararsız kaldım ve babamı sordum. "Babam nasıl?"
"Onun nasıl olduğunu biliyorsun ama bence daha çok Kris'i sormak istedin."
"Evet." dedim yüzümün kızarmasına engel olamayarak.
"Aslında şu an en berbat durumda olan o. Bay Freund onu zor zaptediyor. Her bir boşlukta seni aramaya çalışıyor. Radyanların kalesini görmek için bakmadığı büyü kitabı kalmadı ve günlerdir hiçbir şey yemiyor." gözyaşlarımın akmasına engel olamadım ve ağlamaya başladım. Yine aynı duyguyu hissediyordum. En son annemin cenazesini verirkenki hissettiklerimle aynıydı. Tekrar bir parçamı benden almışlardı. Neden sevdiklerim teker teker elimden alınıyordu? Büyükannemi ve annemi öldürmüşlerdi. Sıra kimdeydi? Babam ve arkadaşlarımda mı? Bunların hepsi bir radyanla felixin yakınlaşmasımıydı? İlk defa gerçeklerin farkına varmıştım. Bundan sonra sevdiklerime gelecek zararlarında. Beni radyanlar asla öldürmeyecekti çünkü gücümün farkındaydılar ve gelişirse ne kadar güçlü olacağımdan da. Eğer dediklerini yapmazsam aileme zarar vericeklerdi. Belki de Kris'e. Ağlamayı bıraktığımda ve dik durmaya çalıştığımda Daemon'un gitmiş olduğunun farkına vardım.
"Daemon?" diye bağırdım. Onu hiçbir yerde göremiyordum. Tekrar seslendim ama hiç ses yoktu. Sadece sesimin yankısı duyuluyordu.
Yumuşakcık bir ses "Hayley." dedi. O sesi nerede duysak tanırdım. Hatta yıllar geçse bile.
Arkamı döndüm ve onun kehribar gözleriyle karşılaştım. Gözlerinin altında uykusuzluktan mor halkalar oluşmuştu. Üzerinde kaslarını belli edecek tişört giymişti ve saçları yataktan yeni kalkmış gibi darmadağındı. Saçlarının sarılığını bile özlemiştim. Koşarak ona sarıldım. Sarıldığımızda nefesini bıraktı. Sanki uzun süredir nefesini tutuyor gibiydi. Elleriyle saçlarımı okşadı. İkimiz bir süre sarıldıktan sonra ele ele çiçeklerin arasına oturduk. Sessizliği ben bozdum ve "Bu rüyamı yoksa bir büyümü buldun?" dedim gülerek.
"Evet Bayan Bennett'ın yardımı oldu." dedi durgun bir sekilde.
"Neyin var?"
"Kendimi halsiz hissediyorum." dedi ve gözlerini kapattı.
Ellerimi yüz hatlarında gezdirdim ve tuhaf bir şekilde buz gibiydi. Felixlerin vücut sıcaklıkları yüksek olurdu. Gözlerini açtığında titremeye başladı.
"Aman tanrım Kris neyin var?"
Titreyerek "Ben iyiyim." dedi. Ona sarıldığımda titriyordu ve buz gibiydi. Birden önümüzde Daemon belirdi.
"Kris!! Burada ne işin var?" dedi ve Kris bir silgiyle belirir gibi oldu.
"Ona ne yaptın Daemon?" Bunu ağlamaklı şekilde söylemiştim. Kris'e ne olmuştu? Bu rüyada bir terslik vardı. Bir sey rüyamı bölüyordu. Biri beni çağırıyordu. Nefes nefese uyandım. Meraklı bir ifadeyle bakan Allen'la karşılaştım.
Kısa olduğu için özür dilerim. Heyecanlı bir yerde kesmek istedim. Merak etmeyin yeni bölüm çabuk gelicek. Lütfen bol bol yorumda bulunun. Hikayemi okuduğunuz için çok teşekkür ederim. Sizi çok seviyorum. Şimdiden iyi bayramlar.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Felix
FantasyMerhaba bu benim ilk hikayem. . Çoğu hikayelerde vampir ve kurt adamlar var. Bende farklı bir tür çıkartiyim dedim. Diğer fantastik hikayelerden farklı olmasını istedim. Umarım hikayemi beğenirsiniz. Kapağımı yapan Mitsuki Kagayaki'ye teşekkürler ve...