12.Bölüm

168 26 3
                                    

Berbat bir gündü. Günüm Allendan kaçmakla ve Kris'in benden kaçmasıyla geçti. Joshla konuşup kararlaştırdık. Bugün sonunda yeteneklerim üzerinde çalışabilecektim. Okuldan sonra hemen Josh'un evine gittim.

"Evet Hayley al bakalım bununla başla." dedi Josh'un annesi ve elime bir gül verdi.

"Bu gülle ne yapacağım?" dedim ona umutsuzca bakarak. Bu gül solmuştu. Bu gülle hiçbirşey yapılmaz ki.

"Gülü canlandırcaksın." dedi ve elimden gülü alıp gösterdi. "Bak böyle." dedi ve gül canlanmıştı. Hatta çok güzel olmuştu.

"Vay canına." ağzım hayretten açık kalmıştı. Joshda bizi çalışmamız için yanlız bırakmıştı.

Tekrar gülü bana verdi ve "Hadi dene." dedi. Derin bir nefes aldım ve "Nasıl yapmalıyım?"

"Öncelikle biz büyü gibi şeyleri düşünce gücüyle yaparız. Tüm dikkatini güle vermeye çalış." dediği gibi tüm dikkatimi güle verdim. "Ve gülün canlandığını düşün.

Lütfen canlan, lütfen. Ne kadar uğraşsamda hiçbir sey olmadı ve pes etmeyip devam ettim. Sonunda gülde hareketlenme oldu ve gül canlandı.

"Başardım." dedim heyecanla.

Bayan Bennett ise önce burun kıvırdı ve "Fena değil." dedi. Hayretle ona baktım.

"Neyse şimdi ne yapmalıyım?"

"Al." dedi ve elime bir kitap verdi. "Bu kitabı hareket ettir."

"Peki." dedim ve tüm dikkatimi kitaba verdim. Kitabı hareket ettirme gülü canlandırmaktan daha zordu. Ne kadar denersem deneyim yapamamıştım.

Bayan Bennet kolundaki saatine baktı ve "Burada bitirelim." dedi.

"Tabi." dedim ve kapıya dogru ilerledim. "Görüşmek üzere." dedim ve evden çıktım.

Okulda tuhaf birşey oldu. Ben gerçekten böyle bir yeteneğimin olduğunun farkında bile değildim. Her zamanki gibi sıkıcı matematik dersindeydik ve en kötüsü konu polinomlardı.

"Lütfen bu ders bitsin. Lütfen tanrım. Lütfen bana bu sefer kıyak geç. Lütfen sıranın üzerinden kafamı kaldırdığımda herşey donmuş olsun.Lütfen." diye düşünürken birden sınıftaki bütün uğultular kesildi. Birden kafamı sıranın üzerinden kaldırdım. Bütün sınıf donmuştu. Açıkçası zaman donmuştu. Saate baktığımda 1 saniye bile ilerlemiyordu ama en komik olanı ise Bay Walker ağzı açık konu anlatırken donup kalmıştı. Fotoğrafını çekmeliydim. Elime telefonu alıp fotoğrafını çektim. Peki ben bu durumu nasıl düzeltecektim. Tekrar gözlerimi kapattım açtım ama herşey yine aynıydı.

"Gözlerimi açıp kapattığımda zaman devam etsin." diye düşündüm ve gözlerimi kapattım. Sınıftaki gürültüyü duyunca gözlerimi açtım ve herşey eskisi gibiydi. Sanki hiçbir şey olmamıştı. Bay Walker'ın sesiyle irkildim.

"Hayley bu soruyu çözmek istermisin?"

"Tabi." dedim ve yerimden kalkıp tahtaya doğru ilerledim. Tahtanın önüne geldiğimde yüzüm utançtan kıpkırmızı olmuştu. Tahtaya yazılmış soruya bir süre baktım ama her zamanki gibi hiçbir şey anlamadım. Tabi ya bir süre zamanı durdurursam zaman kazanmış olurum. Derin bir nefes aldım ve gözlerimi kapattım. Zaman dursun. Etraftaki sesler kesilmişti. Gözlerimi açtığımda herşey donmuştu. Sanırım buna alışmam lazım. Yüzümü sınıfa çevirdim ve sınıfın en zeki öğrencisi olan Bethany'nin yanına gittim. Sırasının önünde durdum ve defterini incelemeye başladım. Tahmin ettiğim gibi soruyu çözmüştü. Tabi sorunun cevabını aklımda tutmak uzun bir zaman aldı. Neredeyse on dakikada sorunun cevabını ezberledim. Tekrar tahtanın önüne gidip zamanı yeniden başlattım. Sınıftaki sesleri duyunca elime kalemi alıp soruyu çözmeye başladım. Soruyu çözmem bittiğinde Bay Walker çok şaşırmıştı. O şaşkın şaşkın bakarken kalemi eline verdim ve sırama oturdum. Gerçekten keyfim yerindeydi. Bay Walker nedense benden nefret ederdi ya da bana öyle geliyordu. Zilin çalmasıyla ders bitti.

Okuldan sonra hemen Bayan Bennett bu haberi vermek için hemen evine gittim. Kapıyı açtığında resmen üzerine atladım.

"Bu ne sevinç böyle?" dedi ve geri çekilip yüzüme baktı. Gözlerine baktığımda gözleri... ışıl ışıldı. Tıpkı anneminki gibiydi. Onu ne kadar çok özlemiştim. Kokusunu, gülüşünü, bana sarılmasını... Şuan sulu gözlülük yapmamalıydım.

"Eee söylemiyecek misin?" dedi sabırsızca.

"Ben bugün bir şey farkettim. Ben zamanı dondurabiliyorum." dediğim an yüzünde bir şaşkınlık belirdi ve sonra yüzü asıldı.

"Sevinmedin mi?" Sanırım bir şeyler ters gidiyordu.

"Hayley." dedi gözlerini benden kaçırarak. "Önce salona geçip oturalım." dedi ve salona doğru ilerleyip tekli koltuklardan birine oturdum. Bayan Bennett yerinde huzursuzca kıpırdandı ve konuşmaya başladı.

"Hayley, bu söylediklerime kendini hazırla lütfen." dedi ve bir süre bekledi. "Bir adam vardı. Adı Andrew. Andrew de senin gibi zamanı kullanabilen felixlerdendi. Başta bütün felixler bunun harika bir şey olduğunu sandı ama değildi. Zaman her durduğunda radyanlar daha da güçleri zayıflıyor. Evet bu harika bir şey ama radyanlar her zaman durduğunda bunu farkediyorlar ve Andrew'i de bulup öldürdüler. Sende onların türündensin ama onlar için kendi türünden birini öldürmek hiçte zor olmaz."

Bu olamazdı. Bunlara inanamıyordum. Beni gerçekten öldürürlermi?

Umarım yeni bölümü begenirsiniz. Lütfen bol bol yorumda bulunun.

FelixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin