MULTİMEDYA -BULUT-
Cumartesi günümün çoğunu arkadaşlarımla geçirmiştim. Aradan geçen yılları yok etmek istercesine hepimiz durmadan konuşup neler olup bittiğini anlatmıştık birbirimize. Enesle de iyice kaynaşmıştım.Mertten pek bi farkı yoktu. Sadece ona göre biraz daha ağırbaşlı ve sakin biriydi.Bu da onunla iyi anlaşmamı sağlamıştı.
Pazar günü Lucky ile vakit geçirdikten sonra büyükannemle evde nasıl bi yöntem uygulayacağımıza karar vermeye çalışmıştık. Sonuç; ikimiz de dediğimiz olsun diye saatlerce dil dökmüş akşama kadar hiçbir konuda anlaşamamıştık.Ona benim yemeklerime karışmadığı sürece her gittiğim yeri haber vereceğimi söylesem de ikna olmamış, yemeklerimi aksatmadan yersem her istediğim yere gidebilmem için izin verebileceğini söylemişti. En sonunda ikimizde vazgeçmiştik birbirimizi ikna etmekten. Ne de olsa kendi bildiğini okuma dalında ödül verilse birinciliği ikimizde sonuna kadar hak ederdik.
Bugün de okulun ilk günüydü.
Sabah yine erken saatte uyandım ve güzelce duş aldım. Şimdi de dizime pansuman yapmak için uğraşıyordum.Eskisi kadar acımasa da sargı bezlerini değiştirirken kendini fazlasıyla belli ediyodu.Bunun yanı sıra bileğimdeki incilme hiçbir şekilde geçmemiş iyice morarmıştı. Okulun ilk günü sekerek yürüyecektim koridorlarda. Aman ne güzel.
Dizimdeki sargı yüzünden pantolon giyemeyeceğim için şort giymeye karar verdim.Koyu kot şortumun üzerine de üstünde gemi kancası olan beyaz tişörtümü giydim.Lacivert tomslarımı da giydikten sonra hazırdım. Saçlarımı zorlada olsa güzelce şekil verip dalgalı bi şekilde salık bıraktım.En azından bu şekilde olunca gözlerim pek belli olmuyodu.Aslında gözlerimin rengi seviyodum.Genelde yeşil olsalarda ara sıra mavi gibi görünmeleri hoşuma gidiyodu ama bu kadar büyük olmasalardı belki onları saklamaya bile çalışmazdım.Makyaj yapmak gibi bi alışkanlığım olmasa da dudaklarıma vişneli parlatıcımdan sürdüm.Dudaklarıma bişey sürmeden dışarı çıkmazdım genelde.
Hazırlanmam bitince yandan lacivert çantamın içine ilaçlarımı ve gerekli olan malzemeleri koyup aşağı indim. Şu sekerek yürüme işini de becerebilsem şimdilik başka bi sıkıntım yoktu. Büyükannem de kalkmış kahvaltı masasında beni bekliyodu.
''Günaydınnn'' dedim onu öptükten sonra.
''Günaydın hayatım, çok tatlı görünüyosun'' dedi o da gülümseyerek. Genelde tatlı gözükürdüm zaten, güzel tabiri benim için fazla uzak bi olaydı.
''Teşekkürler'' dedim.Sevim abla da mısır gevreğimi çaktırmadan önüme koyup gitmişti.
''İlk gün okula aç mı gideceksin Yağmur''
''Ben aç kalmıyorum ki büyükanne, bu yetiyor'' dedim. Onaylamaz bi şekilde kafasını sallasa da bişey demedi.Kahvaltımız bittikten sonra ''Okula Emin Bey bırakacak seni tatlım hazır olduğunda çıkarsınız, benim de dernekte işlerim var'' dedi büyükannem.
''Gerek yok Mertle giderim ben büyükanne''
''Olmaz öyle şey Yağmur, kendi arabamızla gidiceksin hem ayağın bu haldeyken Emin Bey de yardımcı olur sana'' dedi keskin bir şekilde.
''Tamam Ziynet Hanım dediğin gibi olsun'' dedim masadan kalkarken.Sevim ablaya Luckynin mamasını hatırlattım.
Saat yeterince ilerlemişti ilk günden geç kalıp dikkatleri üzerime çekmek istemiyorum.Evden çıktığımda Lucky ile vedalaştım ve Emin abi gelip bana yardım etti. Kendisi yirmili yaşlarında ortasında olup fazlasıyla çekici biriydi.
''Önde mi oturmak istersiniz arkada mı'' diye sordu arabanın yanına doğru ilerlerken.
''Sen de mi Emin abi? Lütfen şu şekilde konuşma benimle bi garip hissediyorum'' dedim ''Önde oturmamda sakınca yoksa önde oturmak istiyorum''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İKİNCİ ŞANS
ChickLitŞimdi bir düşünün; anneniz sizin hayatınızı kurtarırken ölseydi ne hissederdiniz? Ya da eşinin ölümüyle iyice kendini işine kaptıran babanızın kızıyla başa çıkamayacağını anlayıp sizi başka şehire, büyükannenizin yanına, gönderseydi ne düşünürdünüz...