8.Bölüm

2.6K 177 46
                                    

Keyifli Okumalar...

•••••

Mehmet Bey, oğlunu gittikçe kaybettiğini bir kez daha gözleri ile görmüştü. Geldiği deniz kenarında, sigarasını yakmış geçmişi düşünüyordu. İrem ile birlikte olmaya başladığı zamanlar, tanıştırdığı dönem geldi aklına.

Sahilde, elinde olta ile balık tutmaya gelmişlerdi baba oğul. Kendisi, balık tutmanın gereği olan sabır ile beklerken, Alaz tam aksine oltayı bir sağa bir sola sallıyordu. Gözünün ucu ile oğluna baktığında, yüzünde salak bir gülümseme ile yerinde duramadığını gördü.

"Zamanı gelmedi mi sence de?"

Babasının ne dediğini anlamayan genç adam, "Efendim baba?" Derken hala yüzünde olan salak gülümsemesi ile ona döndü.

"Sabahtan beri elinde olta ile yerinde duramıyorsun. Bak benim kovam doldu ama seninki bomboş. Ama kalbinde o olta belli ki. Anlat."

"O kadar belli oluyor mu sahiden?"

"Yüzündeki salaklıktan anlaşılıyor en başta. Umarım kızın yanında da böyle salak salak gülmüyorsundur. Kız ben ne hata yaptım diye düşünür." Deyip, gülerek tuttuğu balığı çekmeye başladı.

"Aman baba ya... Geç dalganı sen. Ben yerimde duramıyorum."

"O belli zaten. Ee kimmiş bu kız? Tanıyor muyum?"

"Tanımaman mümkün sanki... Buranın başkanısın sen."

"Evraklardan yaşıtın kızları tek tek elemeye başlamadan anlat artık."

"Hani Salih amcanın kızı var ya..." Yine boş olan oltasını çekip tekrar atmak için hazırlandı.

"Salih amcanın kızı..." Aslında kim olduğunu hemen anlamıştı ancak oğlunu kıvrandırmak için oyalıyordu.

"Evet, hani şu doktor olan."

"Bizim öyle bir doktorumuz var mıydı?" Derken oğlunun halinden dolayı gülmesini gizleyemedi.

"Yaşından utanmadan dalga geçiyorsun baba ya..."

"Sende aşkından utanmadan gizliyorsun be oğlum. İrem iyi kız, senden fazla severim hatta."

"Eyvallah ya..."

"Tamam dalga geçmiyorum. Karın ağrın belli olduğuna göre, kızımla bana yemek ısmarlarsın artık."

"Allah be! Yemek ne kelime, lokantayı önünüze sererim." Deyip babasına sarıldı. Aynı hızla ayrılıp sevgilisini aramak için uzaklaşarak telefonunu çıkardı.

Gülerek sigarasını söndürdükten sonra, eski zamanlardaki neşelerini kazanmak için ne yapacağını düşünmeye başladı. Yalnızca kendi için değildi bu düşüncesi. Oğluna, gençlik cahilliği ile kırdığı kalpleri onarması için fırsat sunmak istiyordu. Çünkü ne kadar düşüncesiz davransa da vicdan azabı çektiğini anlıyordu her halinden. Gözlerindeki parıltıyı kaybetmişti en başta.

Geri kazanmak için işe ada halkından başlamaya karar verdi. Önce herkesin onu affetmesi, ardından kalbi daha kırık olanlara derman olması gerekiyordu. Yerinden kalkıp, adanın kahvesine ilerlemeye başladı.

•••••

"Anne sevmiyorum ben o adamı." İrem, dün yaptığı hareketten dolayı kızıyla konuşmaya karar vermişti. Her sabah olduğu gibi kızını koklayıp öperek uyandırdıktan sonra, dışarıya çıkmak için giydirip, saçlarını taramaya başlamıştı.

Sonunda Evde Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin