Kerem: Zeyneeeep?
Diyorum uçurumdan aşağıya bakarak, gecenin karanlığında arabanın parlayan farlarından başka bir şey gözükmüyor.
Ellerimi saçlarımın arasına sokup oraya çömüyorum.
O arabanın tekerlek sesleri, Zeynep'i o adamla görüşüm, Arabayı uçuruma sürmesi tek tek geçiyor gözümün önünden.Hızlıca telefonumu çıkartıp, Tir tir titreyen ellerimle 112'yi tuşluyorum.
Hıçkırıklarımdan konuşamıyorum önce ağlıyorum ve bir türlü sakinleşemiyorum. Tam sakinleşip ağzımı açıyorum, hıçkırıklarım engel oluyor, bir türlü susamıyorum. Sadece ağlamak istiyorum, vücudumdaki bütün sıvılar bitene kadar, hepsi gözlerimden akana kadar ağlamak.
X: Beyefendi sakin olun lütfen.
Diyor telefonun ucundaki bayan sesi. Hıçkırıklarımı az da olsun bastırarak konuşmaya çalışıyorum.
Kerem: Yardım edin, Sevgi-lim intihar etti, Nolur - ssunuz buraya gelin hemen gelin? ... parkındayım. Hemen. Nolur-
Daha fazla devam edemeyip hıçkırararak ağlamaya devam ediyorum.
Kadın okeyleyip kapatıyor telefonu, uçurumdan aşağıya bakıyorum.
Kerem: Zeyneep, iyi misin? Ses ver noluuuur? Çok pişmanım Zeynep, aşkım seni çok seviyorum. Nolur sana bir şey olmasın, ben çok pişmanım.. Nolur Zeynep iyi ol. Nolur iyi ol! Burnun bile kanamamış olsun. Noluur?
Diyorum hıçkıra hıçkıra.
Zeynep'i dinlemeliydim, neden bu kadar aceleciyim. Zaten hayat bu, sona erecek. Zaten bitecek bir şeyi daha da acele yaşamak çok ahmakça değil mi? Kesinlikle.
Zeynep orada napıyor, ağlamaktan içim çıktı, yaşıyor mu? Öldü mü? Bana hayat veren hayat öldü mü?
Hayatım deriz mesela sevdiğimiz kişilere, sevdiğimiz nesnelere. Ama mecazidir genelde, gerçekten hayatın değildir, sadece çok seviyorsundur, bu değerli kelime her önüne gelen için kullanılmamalı. Gerçekten hayatın değil senin hayatım dediğin. Ama Zeynep benim hayatım, gerçek anlamdaki hayatım.. Hani hayatın olmasa sen olmazsın ya. Can'ın olmasa bedeninde. Ben bugün Zeynep oradan atladığında şunu farkettim. Zeynep bedenime can veren ruhum benim. Şu an neyim ben bilmiyorum. Yaşıyor muyum? Ölü müyüm? Gerçek miyim? Ruh muyum? Bilmiyorum ama içimde bir ağrı hissediyorum. Zeynep'in hayatta olup olmadığını bilmediğim her saniye büyüyor içimde. Beni ele geçiriyor. Bir hastalık gibi sarıyor,kaplıyor bedenimi. Nefes alamıyorum. Zeynep olmadan nefes almak istemiyorum!.
Ambulansın sirenleri yankılanıyor.
Görevliler hızlı bir şekilde halat yardımıyla aşağıya inerken, elimden dua etmek ve ağlamak dışında bir şey gelmiyor, karanlıktan aşağıyı göremiyorum.
5-10 dk. geçiyor aradan yukarıya kimse çıkmıyor, ambulansın önünde bekleyen iki polisin yanına gidiyorum.
Kerem: Bana da bir halat verin aşağıya iniyorum.
Polis: Bu mümkün değil beyefendi. Görevliler sevgilinizi çıkartıcak, en ufak bir şüpheniz olmasın.
Ellerimi havaya kaldırıp adamın üzerine yürüyorum.
Ve işaret parmağımla onu ittiriyorum.
Kerem: Bana bak, hemen bana bir şey ver ,bir şey ,durma öyle! Bekleme! Herkes bir şeyler yapsın! Kurtarın onu, ya da bırakın ben kurtarayım. Hayatım o benim anlıyor musun? O uçurumun dibindeki Zeynep! Benim hayatım o gerçek hayatım! O ölürse bende ölürüm, Zeynep'i çıkartın ordan, ne bakıyorsunuz, hadi! Benim hayatımı kurtarın! Nefesimi verin bana! Hayata döndürün!. Kanımı geri nakşedin damarlarıma! Hücrelerime can verin, bakmayın öyle suratıma!. Bir şeyler yapın!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEN BANA AŞIKSIN
RomanceÇırılçıplak bir ağacım ben, ruhum vücudum azalıyor. Günbegün tükeniyor. Hergün bir başka hücrem beni terkediyor. Ne var ki ağaçlar gibi sonsuza dek varolmayacağım, yeniden tomurcuklanacak bir ilkbahar yok artık benim için. Benden giden her ne varsa...