Multimedya : Husky Cinsi Köpek2.Bölüm "Kurtarıcım"
Bazen yolun sonuna geldiğinizi hisseder çaresiz bir bekleyiş içine girersiniz. Bir yardım eli arar ama bulamazsınız. Bir mucize olmasını bekler, beklerken de imkansızlığın da boğulursunuz. Koşmak isteceyek kadar savaşçı koşamayacak kadar yorgun hissedersiniz ya işte tam da o durumdaydım. Ne bir eksik ne de bir fazla...
Kaybolan umutlarımı bulmaya cesaretim yok. Çünkü sakladığım yerden gün yüzüne çıkan korkum cesaretimi bastırıyor, bana da boyun eğmek düşüyor. Ama hayır. Bu kadar çabuk pes edemem.
Savaşmadan yenilemem.
Hareketlerim kısıtlanmış ve an itibari ile nefes almayı dahi unutmuş haldeydim. Korkudan dolayı hızlanan kalp atışlarım gögsümü tekmeliyordu.
Daha temkinli davranmadığım için kendime kızarken elimde ki acıyı unutmuştum bile. Ne yapmam gerektiğini düşünürken iyice yaklaşan adım sesleri ile ne yapacağımı şaşırdım. Kalbim hiç bu kadar hızlı atmamıştı. Belki de daha önce hiç aşık olmadığımdandır.
Yelda Hanım'ın "Her kimsen çık dışarı sana zarar vermeyeceğiz." sözü nedense hiç inandırıcı gelmiyordu.Yelda Hanım'ı tanımasaydım belki de inanırdım. Bildiğim kadarıyla çok zalim ve gaddardı. Hatta en yakınlarını gözünün yaşına bakmadan cezalandırabilecek kadar. Sakinleşmek icin kendime telkinler vererek kaçmaya hazırlanıyordum. Korumanın silahının tetiğini çekmesiyle duyulan ses gümbürdeyen kalbimi sıkıştırmıştı. Beni öldürecekti buna emindim. Belki de kim olduğuma bile bakmadan öldürecekti. Düşüncesi bile kanımı dondururken kalakaldım.
Tam o sırada hiç beklemediğim birşeyoldu. Bir mucize. Kolumdan tutulup ormanlık alana doğru sürüklenmem beklenmedikti. Ne olduğuna anlamam veremezken kendimi ormana doğru koşarken buldum. Yanımda kolumu tutup beni ormana sürükleyen bir yabancı ile koşuyordum. Arkamızdan Yelda Hanım'ın öfkeyle korumalara bizi yakalaması için verdiği talimatları duyacak kadar yakındık hâlâ. Emri alan koruma ordusu arkamızdan son sürat koşmaya başladı.
Bastıkça ezdiğimiz yaprakların hışırtısı melodi gibi yankılanıyor ve bu melodi eşliğinde korumaları atlatmaya çalışıyorduk. Hepsi özel eğitimli olduğu için ne kadar hızlı koşarsak koşalım yaklaşıyorlardı. Uzun ağaçların arasında zikzak çizerek koşmaya devam ettik. Depo'dan oldukça uzaklaşmıştık ama hâlâ korumalara fark atamamıştık. Bacaklarımda derman kalmadığını hissettiğimde yavaşladım. Boşluğuma giren ağrı ile yüzümü buruşturdum.Hemen yanımda koşan adama baktığımda benim kadar etkilenmemiş görünüyordu. Kafasına geçirdiği kapşonlusu ve yüzünün yarısını kapatan maskesi sadece gözlerini görmemi sağlıyordu. Gece'yi kıskandıracak cinsten gözleri vardı. Siyahın en güzel tonu...Belki de karanlık olduğu için bu kadar koyu görünüyordu.
Koşmaktan boşluğuma giren ağrıya daha fazla dayanacak gücüm kalmayınca "Daha fazla koşamam yakalanacağız zaten koşmamızın bir anlamı yok." Bana döndüğünde gözlerinde gördüğüm şeytani parıltılar şaşırtmıştı. Sanırım bir plânı vardı. Yani en azından öyle olmasını umuyordum. "Az kaldı biraz daha sabret." Neye az kaldığını sormak istesemde gücüm yoktu. Tek umudumu da ona bağlamıştım. Ona güvenmek zorundaydım.Esen rüzgar yüzüme vururken saçlarımı uçuşturuyor, rüzgarda ahenk ile sallanırken görüş alanımı engelliyordu. Kafamı arkaya çevirip baktığımda mesafenin biraz olsun açılmış olduğunu gördüm. Sesler ve telaşlı bağırışlar uğultudan ibaretti. Vücudum korku ve adrenalinden fazlaca yorgun düşmüştü. Kalan gücümü de koşmaya harcıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ELEMENT ( KİTAP )
Science FictionYavaşça eliyle sırtıma destek vererek oturmama yardımcı oldu. Elindeki bardağı aldığımda dudaklarıma götürüp yavaşça içmeye başladım. Elini çektiğinde hastane yatağının ucuna oturdu. Kafamı kaldırdığımda gördüğüm yüz ile donup kaldım. İçtiğim suyu y...