Yalnızlık. Adını söylersem beni terk edeceğinden korktuğum şey. Sessizlik. İçten ve acınası sessizlik. Tam şuram, sol yanımdaki yerde. Bir acı. Bir sessizlik. Bir kaybediş. Ve binlerce parçaya bölünmüşçesine kahır. Konuşamıyordum. Sessizlik kulağımı binlerce yakarış edermişçesine tırmalıyordu. Ama ben susuyordum. Onlarca anı bir bir geliyordu gözümün önüne. O yer, kalbim. Öyle bir acıyordu ki. Duvarın köşesinde eskimiş çerçevenin içindeki annemle olan fotoğrafım. Şuan hissediyordum. Duvara çakılı olan çivilerin aslında duvara değilde kalbime çakıldığını. Dibe yüze yüze battığımı, yaşamak için savaşmanın zorluğunu, güçlü kalmaya nasıl çabalanırsa çabalansın bir olayın nasıl yıktığını... Her şey yeni yerine oturmuş gibi hissediyordum. Zihnim ağırlaşmış. Gözlerim. Gözlerim bulanık. Annemin soğuk yüzüne düşmüş gözyaşlarım. Her bir yarasını iyileştirmek istercesine dokunuşlarım... Aciz durumda değildim. Yıkılmıştım. Benim kanatsız meleğim ellerimdeydi.
"Özür dilerim. Hep beni korumak için susup, gizlice ağladığın için özür dilerim anne."
Kaybetmiştim annemi. İçim parçalanıyor ama kıpırdayamıyordum. Gelmiyordu içimden hiçbir şey.
Başımı yavaşça arkama döndürdüğümde Gece ile karşılaştım. Yine gözlerinde hiçbir ifade yoktu. Öylece bakıyordu bana, bize. Bana, anneme, çaresizliğime, yıkılmışlığıma ve acizliğime... Bize bakıyordu. Tüm gücüyle hemde. İşte bu içimi acıttı. O bize belki de hiç kaybetmediği gücüyle bakıyordu. Benim bir türlü sahip olamadığım veya olamayacağım güçle. Bu beni yaralıyordu.
Annemi yavaşça yere bırakıp koltuktan destek alarak ayağa kalktım. Bir adım attım ona doğru. Umursamadım. Ben ilk defa biri karşısında acizliğimden utanmadım. Ve bir adım daha attım ona. Ona ve onun gücüne. Karşısında durdum gözlerinin içine dolu dolu baktım;
"O, öldü."
Ve gözlerimden bir yaş daha aktı. Son kelime kısık çıktı ağzımdan. Acımı belli eden ama duyulamaz bir çığlık gibi. Kusurlu bir hâlde. Başını ilk önce olumlu anlamda ağırca salladı. Ağzımdan hıçkırık kaçınca tutunacak bir yer aradım. Ama tutunmaktan ziyade sapasağlam bir gövdede buldum kendimi. Hızla çekti ve göğsüne konuk etti beni. Benimde göz yaşlarım ıslattı bu sapsağlam evi. Anladım uzun süre daha burada kalacağımı. Bu düşünceye beni ayakta tutmayan ayaklarım sürükledi. Koyverdim bedenimi hareketsizliğe daha sıkı tutundum ne fırtınalar, ne kıyametlerin yere seremeyeceği bedene. Bırakmadı. Kolunu bacaklarımın altına koyup, kollarına aldı beni. Gömdüm yüzümü cehennem ateşini aratmayan sıcaklıktaki boynuna, sustum. Kapattım gözlerimi. Sanki hiç uyanmamışçasına.
°°°°°°°
Bedenim sanki tonlarca yük almış gibi ağır, zihnim çok bulanıktı. Önümde, hırçın dalgalarla kayalıklara vurup ses çıkaran uçuruma bakıyordum. O gece geldiğimiz uçuruma. Uçsuz bucaksız bir hüzün bana eşlik ediyordu. Kuvvetli bir rüzgâr bana doğru esiyor, ilk defa kapatmadığım saçlarımı uçuruyordu. Gözümden akan gözyaşlarımı kurutuyor, yenisini eklememe müsade ediyordu. Derin bir yalnızlığın ortasında kayboluyordum belki ama bilmiyordum. Ne o yorgunluğu atabiliyordum üstümden, ne de o tanık olduğum sahneleri atabiliyordum gözlerimin önünden. Annemi deli gibi görmek istiyordum ama konuşmaya bile yeltenemezken nasıl gidecektim yanına? İşte öyle bir hâldi benimkisi. Dizlerimi kanata kanata koşacağım kadına, bir adım atamaz hâle gelmiştim. Sahi bana yıllarca bir yalanı yutturmuş kadın için çok mu üzülüyordum yoksa içimdeki ses beni mi yanıltıyordu? Ben annemi hem görmek istiyor hem hiç görmek istemiyordum. 21 yıldır yaşadığım hayatın yalan olması mı dokunuyordu bana? Hayır. Belki beni gerçekten doğuran kişi bırakmasaydı bu kadar acıyı yaşamamış olurdum diye düşünüp yanıyordum. Peki ne zaman toparlanacaktım? Hemen. Hemen toparlanıp tek tek cezasını verecektim bu işin içinde parmağı olan kişilere. Şimdi içimdeki o büsbütün ve hiç dinmeyecek acıyı derinlere gömecektim. Hiç yaşanmamış gibi kılacaktım. Annemi düşünmeyecek hayatıma bir şekilde devam edecek istediği şeyi yapacaktım. Benim mutlu olmam. Annem belki de en çok bunu isterdi. Dile getirmekten hiç bıkmazdı.
Gülümseme yerleşti yüzüme. Annemle birlikte olan ve hiç unutamadığım anımız gelmişti aklıma.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GECENİN HİSSESİ (Ara Verildi)
Novela JuvenilElini kaldırarak dudaklarıma götürdüm. Defalarca öptüm. Bedeni kasılıyordu ellerimde. Dudağımın kesildiğini hissettiğimde diğer elimi kanı silmek için havalandırdığım sırada belimden çekilmem bir oldu. Dudakları kanayan yarama değdiğinde kalbim fazl...