20. BÖLÜM ▪ Acı Tesadüf

3.2K 168 67
                                    

Benim ilk kötülüğüm ise daha on beş yaşındayken;

"Belki de sarhoş olduğu için tacize kalkışmıştır."

dediğim babamın katili olacak kişiye evdeki bira şişesini kafasına fırlatmam ve bir hafta çocuk cezaevinde kalmamdı.

Aklımda sadece bu kelimeler dönüp duruyordu. Ne yaptığımdan habersiz bir şekilde çektiğim ceza hayatımın belki de en hafif cezasıydı. Bir hafta boyunca çocuk cezaevinde kalmış ve çıkmıştım bu kadar. Bu yaptığımın hayatıma mal olacağını hiç düşünmemiştim. Aklımda babamdan yediğim dayak ve annemin yine çaresizce ağlayışları gelip duruyordu. Odadan aniden çıkartılışım, yüzümün sol yanının tokat yüzünden yanması ve yerdeki adama baygın bakışlarım...

Aklımda canlanan sahnelerin hiçbirinde adamın ölebileceği düşüncesi yoktu. Çünkü kanlar yerlerde değil sanki benim vicdanımdaydı, gözlerimdeydi, ellerimdeydi. Kanlar benim şişeyi adamın kafasına vuruşum ile değil, babamın şişenin kırık parçasını yerdeki adamın boynuna derince sapladığında etrafa sıçramasıyla boyamıştı tüm geleceğimi. O gün kurban yerde kanlar içinde yatan adam değil ben seçilmiştim. O gün her şeyin orada bittiğini ve orada kalacağını sanmam benim yine çocuksu aklım yüzündendi. O gün biri gelip bana "Yıllar sonra bu adamın oğlu karşına çıkacak ve senden cezasını kesecek" deseydi sadece yüzümü buruşturur ve oradan uzaklaşırdım. Peki ya şimdi? Tutsağı olduğum, güzel şeyler hissettiğim ve hayatımın dönüm noktası olan bu adamdan uzaklaşabilir miydim? Onu tekrardan acıtarak terkedebilir miydim? Hayır.

Ondan önceki hayatımın bile neden aksiyonlu ve cesur olduğunu düşündüğümde aklıma gelen tek kişi oydu. Ben kukla gibi oradan oraya savrulurken, ipler aslında babamın değil onun elindeydi. Babam, canımı yaktığı yetmezmiş gibi her şeyi kendi yapıyormuş gibi davranırdı. Ben oradan oraya bela içinde koştururken arkamı toplayan tek kişi Gece'ydi aslında. Ben de sırtımı ona güvenerek, onu bir dağ gibi düşünerek yaslanmıştım göğsüne, taa ki uçurumunda sallanırken bulduğumda kendimi. Ellerim yamaçlara sıkı sıkı tutunmuş, parmaklarım geçmişim tarafından eziliyordu. Düşmeye hazır mıydım? Peki ya arkamda kimse yokken yaramazlık yapmaya? Bilmiyordum. Bilmeyecektim.

Aldığım nefesler beni boğmaya başladığında oturduğum yerden duvara sürtünerek kalktım. Aklımda dönen düşüncelere son vererek Gece'ye gerçekleri anlatmalıydım yoksa onun için hala babasının katili olduğum düşüncesi onu yaralamaya devam edecekti. Önüme düşen saçlarımı yavaşça kulağımın arkasına ittirip başımı kaldırdım. Tam karşımda, kollarının dirsekleri dizlerinin üzerinde başını eğmiş bir şekilde susuyordu. Ellerimin dahil tüm bedenimin titremesini düşünmemeye çalışarak ona doğru bir adım attığımda anında başını kaldırıp bana keskin bakışlarını çevirdi. Olduğum yere çakılmışçasına durduğumda gözlerim tekrar tekrar doluyordu. Gözlerinin akına düşen kırmızı çizgileri olduğum yerden bile fark ediyordum. Onu bu hale getiren kişinin kendim olduğum düşüncesi en az onu yaraladığı kadar beni de yaralıyordu. Dilimi dudaklarıma değdirip kuruluğu gidermek istedim ama diliminde kuru olduğunu fark ettiğimde bundan vazgeçtim. Derin bir nefes aldıktan sonra güçsüz sesimle ona uzanmaya çalıştım.

"Gece"

Burun delikleri nefes aldığında genişlediğinde hala deli gibi sinirli olduğunu fark etmem hiçte uzun sürmedi. Ona doğru bir adım daha atmak istediğimde ayağa kalkarak karşıma dikilmesi bir oldu. Sıktığı yumrukları etrafı dağıtmak için can atıyor gibi göründüğünde korkum daha fazla katlanıyordu. Konuşmamı beklediği yüzüme dik bir şekilde baktığından belli olurken, benim dilim yok olmuş gibiydi. Ben konuşmak için kuytuda köşede kalmış cesaretimi ararken, çalan telefon melodisi beni tekrardan susturdu. Bir adım geriye doğru giderek telefonu açmasını beklediğimde kolumda hissettiğim acı ile ona döndüm. Yüzümün buruşması ile birlikte acı dolu iniltim etrafımızı sararken bunu umursamadan dişlerinin arasından tısladı;

GECENİN HİSSESİ (Ara Verildi)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin