"Ne zaman uyanacak Doktor?"
"Uyanması yarım saati bulur Aras Bey. Dozu biraz fazla kaçırdığınız için böyle olması normal bir durum fakat uyandığında fazla kalabalığa maruz kalmasın lütfen dinlenmesi gerek."
"Hallederim Doktor Bey, teşekkürler."
"Rica ederim, sağlıklı günler."
Kapının kapanma sesini de duyduğumda odada kimsenin olup olmadığını test etmek amaçlı gözlerimi açmadım. Ensemde hissettiğim hafif sızı halsiz olduğumun kanıtıydı. Hafif sancılar vücudumda geziniyor, başımı ağrıtıyordu. Kalkma isteği içimde artınca ses duymadığım için gözlerimi hafif araladım. Karşımda elleri ceplerinde, kumral bir adam duruyordu. Uzun boyuyla beraber dik tuttuğu başından gözlerini bana dikmişti. Ne gülümsüyor ne de kaşlarını çatıyordu. Onun yerine ben kaşlarımı çatmaya kalktığımda başıma ani bir sancı girmesiyle gözlerimi kapatmam bir oldu. Ellerimi istemsizce kaldırıp başımın iki yanından baskı yaptığımda bileklerimden tutuldum.
"Daha çok ağrıtacaksın, bırak."
Hiç beklemediğim hareket karşısında daha da sinirlenirken bileklerimi ellerinden hızla çektim
"Asıl sen bırak!"
İki adım gerilerken düz bir şekilde bakmaya devam ediyordu. Anın verdiği cesaretle yorganın içinden çıkarak, pembe ve beyaz renklerle dekore edilmiş odaya göz gezdirdim. Kaşlarımı istemsizce çatarken, gözlerim tekrardan adamı buldu;
"Ne yapacaksan yap sonra öldür beni, işine nasıl geliyorsa."
Bu sefer sakin çıkan sesime karşılık eliyle yatağı göstererek oturmamı istedi, ardından tekli koltuklardan bir tanesine geçerek karşıma oturdu. Ben hala suratına bakıyorken derin bir nefes alıp verdi.
"Eğer sakin sakin konuşursak anlatacaklarım var. Tabii seni hemen yormak istemem ama başından geçen her şeyi duydum yani zaten biliyordum."
Yatağa doğru ilerleyerek oturdum;
"Cihangir yakın arkadaşımdı, haklısın."
Anlamış gibi gözlerime bakarak sırtını koltuğa dayadı;
"Evet, onunda katkısı var."
Başını eminmiş gibi ağır ağır sallarken yüzümde göz gezdirdi;
"Hemde fazlasıyla... Ama konumuz şuan Cihangir üzerinden yıllarca seni izleterek ve haber akışı sağlayarak hakkında çokça bilgi edinip bunları Gece'ye karşı kullandığım değil."
Dudağı hafifçe gülümserken;
"Yani şuan da değil."
Hiçbir imaya tepki vermeden sadece göz devirdim.
"Peki konumuz tam olarak nedir? Ne yapmamı istiyorsun? Kime karşı kullanmak istiyorsun? Ne zaman öldürmeyi planlıyorsun ha?"
Kaşlarını kaldırarak başını olumsuz anlamda salladı;
"Öldürmek yok. Gece'yi o kadar delirtemem. Yani şu anlık yok."
Sıkıldığımı belli ederek nefes verdim;
"Şu an için elinde ne var onları konuşalım o zaman."
Gözlerimin içine bakarken aynı zamanda sol ayağını ritim tutarak sallandırıyordu. Gözlerimi ayağına kaydırdıktan sonra tekrardan yüzüne odakladım. Nefes alıp verdiğinde hafifçe yutkundu.
"Gece ile önceden yakındık."
Tepkimi ölçerken tepkisiz kalmamı beklemesede devam etti.
"Yani dost gibiydik ya da kardeş bilemiyorum. Ailelerimiz de çok yakındı. Beraber büyüttüler bizi. O zamanlar beraber aynı ilkokula gidiyorduk. Okulda da ayrılmazdık. Okuldan dönünce bizim eve gider küçük kız kardeşimle oynardık. Akşamları aileler toplanırdı ve güzel akşamlar geçirirdik."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GECENİN HİSSESİ (Ara Verildi)
Teen FictionElini kaldırarak dudaklarıma götürdüm. Defalarca öptüm. Bedeni kasılıyordu ellerimde. Dudağımın kesildiğini hissettiğimde diğer elimi kanı silmek için havalandırdığım sırada belimden çekilmem bir oldu. Dudakları kanayan yarama değdiğinde kalbim fazl...