"Tamam anneciğim." dedi Louis telefona doğru. Bir elinde poşet vardı, evin kapısını açabilmek için telefonu kulağıyla omzunun arasına sıkıştırdı. "Hayır hayır, hiçbir şeye ihtiyacımız yok. Bizimkilere selam söyle. Lottie ve Gemma'yı benim yerime öp." Anahtarı deliğe sokup çevirdi, kapının kulpunu ittirdi. "Tamamdır, söylerim. Görüşürüz."
Jay telefonu kapatmış olsa da Louis eli dolu olduğu için telefonu bırakamadan eve girdi. "Ben geldim aşkım, istediğin donut şeftaliyi de buldum." diye seslendi. "Bu arada annem aradı az önce, hafta sonuna bilet almışlar geri gelecekler."
Johannah ve Anne, Kanada'da bir ay boyunca Harry'ye çok yardımcı olmuşlardı. Her işi onlar yapıyordu. Harry'nin altıncı ayını tamamlamış olan hamileliği bu sayede çok rahat geçmişti. Sonunda Louis annesiyle teyzesini bir haftalığına da olsa Londra'ya gönderdi çünkü onların da dinlenmeye ihtiyacı vardı. Ayrıca telefonda Lottie ve Gemma sürekli annelerini özlediklerini söyleyip duruyorlardı.
İçeriden cevap alamayınca meraklanmaya başladı Louis. Hemen ayakkabılarını çıkarttı, anahtarı alıp kapıyı kapattı. Elindeki poşetle birlikte anahtar ve telefonu vestiyere koydu ve salona yaklaştı. Harry'nin ağladığını duyunca rahatladı. Bir an için onun sesini duymayınca, düştüğünü, bayıldığını ya da başına başka bir şey geldiğini düşünmüştü.
"Çileğim, neden ağlıyorsun?" diye sordu. Harry koltukta bacaklarını kendine çekerek oturmuş, bir yastığa sarılmış iç çekiyordu. Başını Louis'ye hiç çevirmeden televizyonu işaret etti. "Baksana şuna ya!"
Louis gözlerini devirdi. "Yine mi belgesel izliyorsun sen? Ben sana yasaklamadım mı, çok üzülüyorsun sonra." dedi ama ekrana bakınca Harry' nin aslında bir belgesel değil, moda şovu izlediğini fark etti. "Sormaktan çok korkuyorum ama, neden defile izleyerek ağlıyorsun? Bir şey mi oldu?"
Harry'nin kilo aldığını düşünüp kötü hissetmemesi için elinden geleni yapıyordu oysa ki. Ayrıca onun bu haline cidden tapıyordu. Yanakları bile tombul tombul olmuştu. Zaten sürekli kızarıyordu, bu onu daha da tatlı yapıyordu. Karnının güzelliği zaten ortadaydı! Louis için Harry'nin hamile hali, dünyanın tüm insanlarından daha güzeldi.
"Daha ne olsun Louis!" diye yakardı Harry. "Şu kıza bak. Gel gel, bak. Şu mavili olan."
Louis mankene baktı fakat bir şey anlamadı. Kadın gayet normal bir şekilde gülümsüyordu. "Ee, baktım?"
"Baktın ve görmedin, öyle mi?"
"Aşkım gülümsüyor kadın işte, ne oldu şimdi?"
Harry koluyla gözlerini sildi. "Bakma sen onun gülümsediğine. Zavallım, dünya başına yıkılmış sanki... Görmüyor musun, böyle hüzünlü hüzünlü bakıyor. Kim bilir ne derdi var!"
Louis onun çıkarım yapma sanatına artık şaşırmıyordu. Birkaç gün önce, reklamdaki kedinin kuyruğunu sallamasından onun acı çektiği sonucunu çıkarmış ve ağlamıştı.
"Aşkım boşver sen bunları, niye canını sıkıyorsun? Bak şimdi, ben küvete su dolduracağım. Gidelim birlikte banyoya girelim. Hem rahatlarsın, hem birlikte vakit geçirmiş oluruz. Zambak kokulu masaj yağı aldım, masaj yaparım biraz. Aldığım şeftaliyi de dilimleyip bir tabağa koyar getiririm. Tamam mı?"
"Ne şeftalisi?" Harry ona kızarmış burnu ve yaşlı gözleriyle baktığında Louis gülümseyerek onun dudaklarının üstünü öptü. "Benden donut şeftali istedin ya sevgilim, ondan bahsediyorum. Hadi, doğru banyoya."
"Ama Louis!" Harry ayağa kalkıp ona yaklaştı ve bir sır söylüyor gibi fısıldadı. "Limon da doğrar mısın? Üstüne de tuz dök, off, böyle ekşi ekşi, sulu sulu..."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
ALREADY MARRIED
FanfictionŞimdiye kadarkiler, hiçbir şeydi. Çünkü asıl hikaye her zaman evlilikten sonra başlar. ### Try Not to Get Married'in devam kitabıdır. Mpreg-Harry (Erkek hamileliği içerir, rahatsız olacaklar okumasın) Kapağı, güzelliğinden de anlaşılacağı üzere, @...