13: Baby Tomlinson

5.6K 387 1.5K
                                    

Kapı açılıp da yemek servisi yapan hasta bakıcılardan biri içeri girdiğinde Louis ve Harry yatakta yan yana oturuyorlardı. Louis kollarını Harry'ye sarmıştı, Harry de başını onun omzuna koymuş gözlerini dinlendiriyordu.

İçeri giren adam başıyla selam verirken "Günaydın." dedi. "Bu sabah nasılsınız?"

"İyiyiz, teşekkürler, siz?" diye karşılık verdi Louis. Hastanede bir haftayı doldurmuşlardı, hemşirelerden temizlik görevlilerine kadar herkesle tanışmıştı.

"Ben de iyiyim. Kahvaltınızı getirdim."

Görevli adam tekerlekli etejeri Louis ve Harry'nin önüne çekti. Servis arabasından iki tane tepsi çıkarttı, ikisini de etejerin üstüne koydu. "Afiyet olsun."

"Teşekkürler."

Adam odadan tekrar çıkarken Louis tepsilere baktı. Harry'nin sıvı diyeti birkaç gün önce bitmişti, o yüzden artık ikisine aynı yemek getiriliyordu. Peynir, domates, zeytin ve yumurtadan oluşan birer tabak, birer kutu meyve suyu, küçük reçel kutuları ve ikişer dilim ekmek kahvaltı olarak veriliyordu.

Öğlen, ziyaret saatinden hemen önce gelen yemek en güzeli olurdu. Genelde pilav, yanında bir sulu yemek ve sütlü tatlı oluyordu. Akşamları da et veya tavuklu yemek ile çorba veriliyordu. Aslında hastanenin yemekleri güzeldi, ama Jay ve Anne her öğlen evden bir şeyler yapıp getiriyorlardı.

Doğum bir hafta önce gerçekleştiği için, Mark, Robin, Gemma, Lottie, Ashton, Luke, Michael ve Calum da Kanada'daydı. Kimin hangi evde kaldığını Louis de Harry de bilmiyordu. Fakat her gün herkes toplanıp onları ziyaret ediyordu.

Bebek hala yoğun bakımdaydı, Louis bunu ameliyatın ertesi günü Harry'ye çok zor söylemişti. Harry bebeğinin durumunu öğrenir öğrenmez ağlama krizine girmiş, sonunda sakinleştirici ilaç verilene kadar da susmamıştı.

İşte ondan beri doğru düzgün ağzını bıçak açmıyordu. Nadiren, tek tük konuşuyordu. Sonsuz bir buhran içindeydi, Louis onu mutlu edebilmek için varını yoğunu harcıyordu.

"Harry." diye mırıldandı Louis. Yavaşça onun saçlarını okşadı. "Kahvaltı yapacağız, uyuyor musun?"

"Uyumuyorum." Harry onun kollarının arasından çıkıp doğruldu. "Sence oğlumuz nasıl besleniyordur? O daha çok küçük Louis, ona iyi bakıyorlar mıdır?"

"Eminim çok iyi bakıyorlardır. Sen onun minik olmasına aldırma. Oğlumuz da senin kadar güçlüyse birkaç gün içinde yürümeye bile başlar!"

Harry gönülsüzce gülüp arkasına yaslandı ve Louis'nin elini tuttu. "Sen müthiş bir babasın."

"Ne yaptım ki?"

"Ne yapmadın ki?" Dudaklarını Louis'nin bileğine bastırdı. "Beni ameliyata gönderirken bana verdiğin güvenin haddi hesabı yok. Korkularımı aldın götürdün, sen olmasan ben bunu atlatamazdım. Ameliyattan sonra bana çok iyi baktın, ben her saat ağladığım halde sene bir kere bile ağlamadın, hep beni hayatta tuttun. Odaya gelip giden misafirlerle sen ilgileniyorsun, arayanlara durumu sen anlatıyorsun, her gün sağa sola koşturup bebeğimizin durumunu öğrenmeye çalışıyorsun. Aileni ayakta tutuyorsun."

Louis onun başını öperken gülümsedi. "Aile babası olmaya çalışıyorum. Bak bakayım dışarıdan, baba gibi görünüyor muyum?"

Harry kıkırdayarak kollarını onun karnına sardı. "Şapşal kocammış gibi görünüyorsun."

ALREADY MARRIEDHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin