3: Revised Wedding

6.9K 487 950
                                    

Harry aynaya bakarak son kez damatlığının ceketini düzeltirken odasının kapısı tıklatıldı. Ashton olduğunu düşünerek "Gel!" diye seslendi. Ashton sağdıçlık olayını çok aşırı ciddiye almıştı, düğünün yapılacağı salonda ve seremoni alanında sağa sola koşuşturup her şeyi organize etmeye çalışıyordu. Harry'nin odasına da bin defa girmiş; gömleği, papyonu ve hatta saçına bahaneler bulmuştu.

Beklediğinin aksine, gelen arkadaşı değildi. Diğer arkadaşları da dağildi, Louis de değildi, annesi de, kardeşi de... Düşüneceği en son kişiydi neredeyse. Babası.

"Biraz konuşalım mı?" dedi adam ensesini kaşıyarak. Harry şaşkınca başını salladı. Babası neredeyse bir haftadır onunla konuşmuyordu. "Olur, gelsene."

Robin kapıyı kapatıp onun yanına ilerledi. Ellerini oğlunun omuzlarına koydu, gözlerinin içine baktı. "Ben sadece seni korumak istiyordum. Ama insan aşktan korunmaz. Mark da ben de bunu çok konuştuk. Birbirinizi bu kadar seviyorsanız, sanırım bize de bunu kabullenmek düşer. Hem, en azından aileden biri."

Harry gergince dudaklarını ısırırken Robin güven verici bir şekilde onu kollarının arasına aldı. "Güzel oğlum benim, umarım hep mutlu olursun." dedi ılımlı bir şekilde. "Mihraba benimle yürüyeceksin, değil mi?"

"Evet." dedi Harry. Gözlerinin dolduğunu hissederek geri çekildi. Ağlamak istemiyordu. Bu yüzden hızlıca kendini toparladı, babasının koluna girdi. "Her şey için teşekkür ederim baba, seni çok seviyorum."

"Ben de seni seviyorum ufaklık, hadi gidelim artık. Geç kalırsak annen burnumdan getirir, biliyorsun."

İkisi birden güldü. Hazırlanma odasından çıkıp müzik seslerinin geldiği salona yürüdüler. Bundan önce zaten evlenmiş olmasına rağmen, Harry heyecandan dizlerinin tutmadığını fark etti. Ciğerleri bile titriyordu sanki. Sırt kasları bu titremeden yorulmuş, ona ağrı vermeye başlamıştı. Aldığı nefesler göğsüne sığmıyordu.

Tüllerle süslenmiş kapıdan girip, çiçekli yolda mihraba doğru yürürken ne etraftakileri görüyordu, ne de alkış seslerini duyuyordu. Her şey boğuklaşmış gibiydi. Sadece kürsüde duran Louis'yi görebiliyordu. Kuzenini. İlk arkadaşını. İlk aşkını, tek sevgilisini, büyülü eşini.

Babasıyla oraya yürürken nefes alışverişleri düzensizleşmiş, kalbi gövdesinden dışarı çıkacak gibi hızlanmıştı. Onun da kendisine aynı şekilde baktığını görünce yüzüne kocaman bir tebessüm yerleşti. Robin'den ayrılır ayrılmaz onun ellerini tutarak destek aldı.

Papaz İncil'den ayetler okumaya başladığında Louis baş parmağıyla Harry'nin ellerini okşuyordu. İkisi de ayetleri pek dinlemiyorlardı, bunu salondaki herkes fark ederdi zaten. Hipnoz olmuş gibi birbirlerini izlemekle meşgullerdi.

"Louis Tomlinson ve Harry Styles, Tanrı'nın gerçek sevgisinin ve evlilik hayatının gayesini ve manasını bildiren sözleri dinlediniz. Şimdi eş olarak, birbirinize karşılıklı söz vereceksiniz. Serbest iradenizle ve hiç kimsenin baskısı altında kalmadan, tamamen ve serbest olarak evlenmek istiyor musunuz?"

Aynı anda cevapladılar. "Evet."

"Kuracağınız yuvada, eş ve ebeveyn olarak sorumluluklarını kabul ediyor musunuz?"

"Evet."

"Buradaki şahitler ve bütün cemaat huzurunda, özellikle, sevginizin kaynağı ve her zaman sizinle beraber olan Tanrı'nın huzurunda, şimdi birbirinize söz veriniz."

Louis derin bir nefes aldı. "Ben, Louis Tomlinson, seni eşim olarak kabul ediyorum. Hayatım boyunca seni seveceğime, zenginlikte fakirlikte, iyilikte kötülükte sana sadık kalacağıma söz veriyorum."

ALREADY MARRIEDHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin