8- Keşke Daha Önce Bulsaydım Seni.

235 26 11
                                    

Media| Heartbeat- Suran

Medyayı nerede açmanız gerektiğini okurken anlayacaksınız o yüzden okumaya başladığınızda başlatmasanız da olur :))

İyi okumalar...★

Kafamı biraz kaldırarak kiraz çiçeklerinin havada uçuştuğu gökyüzüne baktım, işte asıl macera şimdi başlıyordu ve hiçbirimiz ileride ne olacağını, nelerle karşılaşacağımızı bilmiyorduk.

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

Yardımcılar önde biz de arkalarında yürümeye başladık. Şu an bulunduğumuz alan büyük ve geniş bir açıklıktı ve her yer çimlerle, çiçeklerle kaplıydı. Şehir olduğunu tahmin ettiğim yere vardığımızda gözüme ilk takılan şey insanların kıyafetleri olmuştu. Şimdi dikkat ettim de yardımcılar da onlar gibi giyinmiş tabi kafam bir trilyon geziyorum ortalıkta ilk baş fark edemedim. Giydikleri daha çok orta çağın avrupasını andırıyordu, kadınlar kabarık etekli güzel elbiseler ve erkekler de deri çizmeleriyle beni resmen zamanda geriye götürmüşlerdi. Herkesin işi başından aşkın gözüküyordu çünkü büyük bir telaş vardı geçerken gördüğüm çoğu kişide. Öyle ki onlardan çok daha farklı giyinen bizi bile kimse fark etmemişti.

İlerlemeye devam ettiğimizde büyük bir sarayın önüne geleceğimizi tahmin etmiyordum ama kocaman bir sarayın önünde durduk, girişte duran iki adam eğilerek bize selam verdiler ve kapılar açıldı. Buradan gözüktüğü kadarıyla bahçesinde şekilli ağaçlar, sayamayacağım kadar çeşit çiçekler, oturmak için aralara serpiştirilmiş banklar ve tam sarayla az önce girdiğimiz demir kapı arasında kalan büyük bir çeşme vardı. Saray kapısının önüne geldiğimizde yine kapıda duran adamlar bize selam verip kapıları açtılar, açıkçası bu kadar büyük kapıları nasıl bu kadar çabuk açabiliyorlar hayret etmiştim. Şu an buradaki dokuz kişi yan yana yürüse yine de kapıların uzunluğuna eşit olmazdı bence. Arkamızdan kapılar kapanırken içeriyi incelemeye çalıştım, çalıştım diyorum çünkü oradan oraya geçen bir sürü insan ve birbirine girmiş malzemeler asıl dekoru görmemi engelliyordu. Yardımcıların yönlendirmesiyle ilerleyerek alt katta bulunan odalardan birine girdik. Çok hoş döşenmişti, bir kere girdi mi bir daha hiç çıkmayası geliyordu insanın öyle bir odaydı burası işte. Odayı incelemekten karşı koltukta oturan kadını yeni fark etmiştim, ayağa kalktı ve hepimizi teker teker süzdükten sonra konuşmaya başladı.

"Sevgili varisler, öncelikle bütün Regio halkı adına sizlere hoş geldiniz demek istiyorum. Ben, Irene Bae Aklınızdaki bütün soruları yanıtlamak ve size yardımcı olmak adına buradayım ama şu an için pek bir şey yapabileceğimi söyleyemem çünkü varisler konseyi başkanı henüz burada değil ve sizinle konuşmadı, bu yüzden o konuşmadan önce konuşmamın uygun olacağını sanmıyorum ama uzun bir süre boyunca size her konuda rehberlik edeceğim için en azından tanışabiliriz değil mi?"

Görünüşüne bakılırsa yaşı bize çok uzak değildi, uzun neredeyse beline varan uzun sarı pembe saçları, yanaklarında hafif pembelikler vardı. O da aynı dışarıdaki halk gibi elbise giymişti, tek fark bu elbisenin kesinlikle daha pahalı ve kaliteli gözükmesiydi. Zümrüt yeşili bir elbisesi vardı ve etekleri yere sürtüyordu. Gördüklerim gibi eteği şişkin değil aksine düzdü ve bu detay elbisenin tasarımına sadelik katıyordu. Göğüs kısmına doğru altın sarısı renginde minik işlemeler vardı ve kesinlikle fazla gösterişten uzak bir elbiseyi. Biz kendimizi tanıtırken yardımcılar tanıtmamışlardı, eh demek ki buranın yabancısı değildirler. Kısa süren tatlı bir sohbetin ardından odanın kapısının açılmasıyla içeriye orta boylu ve iri ama çok da iri olmayan şapkalı bir adamla yanında ikiz iki kişi daha beraber girdiler. Ortadaki adam genel olarak somurtkan birine benziyordu ve ondan iyi bir enerji alamamıştım ama yanındakiler güler yüzlü kişilere benziyorlardı.

Regio || ChanbaekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin