13- Irene Kayıp Tanrıça Mı?

171 20 2
                                    

Chanyeol anında elimi tutarken yanımda bir hareketlilik hissetmemle salonun etrafına koyduğum topları anında yanımıza getirdim. Hepimiz tamamdık ama sadece birimiz eksikti... IRENE...

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

"Irene yok!" Junmyeon da benim gibi yanında Irene'i göremeyince telaşlanmıştı. Sis yavaş yavaş kalkarken salonun tam ortasında saydam sarı bir alanın içerisinde silüet ve Irene karşı karşıya duruyorlardı. Irene de ne olduğunu anlayamamış olacak ki bir iki saniye etrafına bakındı. Bay Yang ve Minghao koşarak aşağı inerken Irene duvarı yumrukladı ama hiçbir değişiklik olmuyordu. Chaerin duvara oklarını atarken biz de elimizde ne var ne yok duvara saldırıyorduk. Hatta Kyungsoo kocaman bir kaya bile fırlatmayı denemişti. Kahin Yoo'nun 'durun' komutuyla hepimiz durmuştuk.

Silüet Irene'e doğru atıldığında çevik bir hareketle sıyrıldı. Cübbesinden kolunu kaldırınca simsiyah kemikli kolunu görebilmiştim. Silüet vahşice Irene'e saldırırken Irene insanüstü bir biçimde karşılık veriyor ve bunu yaparken bir sıyrık bile almıyordu. Orada şu an ben olsam çoktan ölmüştüm. Bir ara her yerde yankılanan bir tıslama sesi duyulunca ki bu seferki rüyamdakiyle aynıydı, Irene boşaldı ve fırsatını bulan silüet Irene'in üzerine atılarak onu yere serdi.

Ben korkuyla ne olacak diye düşünürken Irene ellerini silüetin gövdesine doğru tutmasıyla ya da direkt olarak itmesiyle silüeti geri savurmuştu ve kalkmıştı. Duvardan dolayı net görememiştim. Gerçi beni kuşkulandıran şey Irene'in silüeti neredeyse imkansız bir konumdayken fırlatması değil bunu yapmadan önce bütün vücudundan gözlerimi alacak şekilde mor bir ışığın parlamasıydı. Silüetin yere serilmesiyle duvar yok olmuş ve hepimiz yanına koşmuştuk. Duvarın yok olmasıyla Irene de yere yığılmıştı.

"Irene iyi misin?" Sehun telaşlı gözlerle onu dürterken Minseok, Sehun'u omuzlarından tutup başka bir tarafa çekti.
"Çekilin kızın etrafından" Kahin Yoo'nun sert sesi havayı bıçak gibi keserken hepimiz geri çekildik ve olacakları izledik. Elini Irene'in alnına koyup anlamadığımız bir dilde bir şeyler mırıldanmaya başladı. Bir süre sonra Irene yine etrafına mor ışıklar saçarak uyanmıştı. Işığın gözümü almasıyla ellerimi gözlerime siper ettim.

"Baekhyun iyi misin?" Kyungsoo ellerimi yüzümden çekerken ona garip bakışlar attım.
"Sen de görmüyor musun?"
"Neyi?" İçimden kocaman bir 'Haydaaaaaa' çektim.
"Ireneden gelen mor ışıktan bahsediyorum."
"Baekhyun iyi olduğuna emin misin ben öyle bir şey hiç görmedim çünkü."
"Ama... Ben eminim Kyungsoo."
"Diğerlerine de soralım o zaman." diyerek herkesin yanına gitti teker teker. Daha sonra ise tekrar yanıma geldiğinde yüzünde endişeli bir ifade vardı.
"Baekhyun... Sanırım senden başka kimse görmemiş." Ben aniden gördüklerinin gerçekliğini sorgularken diğerleri de endişeli bakışlarını gönderiyorlardı bana.
"Bunu sonra konuşalım Kyungsoo." Onaylayarak Jongin'in yanına gidince ben de Chanyeol'un yanına gittim. Irene iyice kendine geldiğinde ikizler ayağa kalkmasına yardım ettiler.

"Bu gecelik bu kadar karmaşa yeterli. Herkes doğrudan eve gitsin. Irene bu gece temsilcilerle kal sarayın güvenli olduğundan emin olana kadar da onlarla kalmanı istiyorum. İkizler şehirdeki güvenliğin arttırılması için askerlere kesin emir verin. Kahin Yoo; Irene ve temsilcilerin sağlığından emin olun, aynı zamanda temsilcilerin eğitimini en üst seviyede verin. Irene artık sen de bütün eğitimlere katılacaksın. Son olarak Minghao sen benle gel konuşmamız gerekenler var." Evet Bay Yang'tan kesin emir gelmişti. Ama Irene hiç memnun gözükmüyordu.

"Bay Yang, zaten gerekli eğitimi alıp bitireli uzun zaman oldu, ayrıca yapmam gereken sorumlu olduğum tonla iş var-"
"Sözümü bir kere söylerim Irene, artık sen de bütün eğitimlere katılacaksın. İşin şu an dert etmen gereken son şey." Irene sinirle solurken hep beraber saraydan çıkarak arabalara dağıldık ve eve doğru sessiz bir yolculuk sürdürdük.

Regio || ChanbaekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin